Tanrı bu güzel adamı yarattığında içine yerleştirdiği kutsal gücü,meleklerin gözyaşlarıyla kutsamıştı.Yarattığı dünyayı armagan etmeden önce,yalnız bedenine acıyarak masal perilerinin en küçüğü olan kelebek periyi omzuna kondurdu.Kara kuru ayçiçeği peri biricik dostunu bir daha göremiyeceğini düşünerek, kelebek periye sıkı sıkı sarılırken gözlerinden bir damla yaş aktı usulca..
Bir çekirdek büyüklüğünde olan bu gözyası kelebek perinin kanatlarına süzüldü ve Tanrı da,arkadasının bu sevgisinden dolayı armağan etti küçük kara taneli gözyasını kelebek perinin küçük kanatlarına..
Mucizevi adam için yarattığı dünyayı armağan etmeden önce Tanrı,yüreğine küçük bir umut ve kucaklar dolusu sevgi yerleştirdi kelebek periyi sevsin diye.
Tanrı ve tüm peri dostlarıyla vedalastıktan sonra bulutlarda süzüle süzüle armağan olan dünyaya doğru yolculuklarına başladılar böylece...
Göz açıp kapayıncaya kadar kasımpatı çiçekleriyle bezenmiş armağan dünyanın kapısındaydılar.
Kasımpatı çiçeklerinin taze kokusunu içlerine çekerek,güzel adamın bir adımıyla girdiler armağan dünyaya..
Öyle mutluyduki kelebek peri, gözyaşlarıyla kutsadığı mucizevi adamın ruhunun parçası olmaktan,omzuna konmaktan, yasamaktan!
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta