“Bir varmış,bir yokmuş,bir peri kızı varmış” diye başlayan masallar anlatırdı annem ben küçükken.O,masalı anlatırken ben de çocuk aklımla olayları canlandırırdım kafamda.Yaşım büyüdükçe hayalimdeki silüetler değişir,gelişirdi.Ama hiç değişmeyen bir şey vardı; o güzel peri kızı…
Siyah-uzun saçları ve tatlı bakışlarıyla hep aynı kız vardı benim peri masallarımda. “Anne bir gün o peri kızını bulacağım” derdim hep,annem “tabi oğlum” derdi bana gülerek.İstanbul’daymış meğer işte o peri kızı,bir anda değiştirdi bende baharı-yazı…
“-Nerden çıktın aniden,sen misin Peri Kızı? Sensen beni çimdikle,bak şapşal ettin bizi…”
Bir,maviyi çok yakıştırırdım İstanbul’a,bir de Taksim’i…Onlardan gayrı her şey iğreti dururdu İstanbul’un üstünde,görene kadar seni…Sanki değişmişti bir anda o,bana çok yabancı gelen karmaşık şehir.’Senli İstanbul’a yazıyorum şiir üstüne şiir.İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı,Orhan Veli’ye ne hacet; işte şimdi vukuu buldu o beklenen ‘ASR-I SAADET’…
Şimdi en tepesine koyuyorum fotoğraflarını ‘miss world’ albümümün ve güzellik tacını sana takıyorum şu avare gönlümün.Önce petrol şimdi de bor kavgası yapan ‘süper güçler’ dünyanın en değerli madeninin kömür karası saçlarında olduğunu keşfetmeden bir kez dokunmak nasip olur mu diye papatya falı bakıyorum: “gelecek,gelmeyecek…gelecek,gelmeyecek…”. “Ulan eşekoğlu eşek,çiçek nerden bilecek? ”
Artık daha uzak geliyor baktım da karşı kıyı,sanki yıllar sürecek aşmak o Marmara’yı.Şimdi gözüm karşı kıyıda “acep gelir mi” diye,bu yazı Peri Kızı,benden sana hediye…
Kayıt Tarihi : 21.6.2009 21:02:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!