Bu beş köy kapısıdır İstanbul’un
Bin bir hazine saklanmıştır koynuna
Bir umut koşanların akını var
Sabırla bekleyenlerin yurduna
Uzandıkça uzanır kurtköyünde yollar
Demirden kanatlı kuşların yuvası
Yuvasından ayrılmış kalabalıklar
Boş kalan hisli bir yer ve dalgın bakışlar
Güzelyalı’dan yükselir saba makamı
Kayıklar denizin nazar boncuğudur
Gözdağı’ndan bakınca o kızıl suya
Anlarsın Güneş Adalar çocuğudur
Asude zamanlar görmüş şehir
Sandal sefalarında şarkılar söylenmiş denize
O lezzet ki bülbül bahçesinde
Günlük balık, canlı istakoz, mehtap ve palmiye
Ergen heyecanlar var tenha köşelerinde
Bir büyük sır gizlidir toprağın sessizliğinde
Dudaklarının tuzu ve elinin elime dokunuşu
Dile gelirse yanarız Tavşantepe yokuşu
Aydostan uzansan öpersin aydedenin elini
Belki birşeyler anlatır o eski bayramlarından
Ölüm bile kaybetmişken eski hüznünü
Ağlarım ne zaman geçsem Kızılay sokağından
Gözlerimde mehtap ve senin en güzel halin
Doldurmuyor hiçbirşey içimdeki boşluğunu
Sen de dalgın suya bir baksan göreceksin
Ayın yelkenler arasında oynayan çocukluğunu
Sanma ki bir paket sigaralık badiredir bu
Memeden yeni kesilmiş çocuğun özlemidir
Hala nargile kokuyor mu Çamlık sokaklarında
Eski bir dem aradığım bir yudum semaver çayında
Bir güzel masal gibi uzanırken sahilde yollar
Kocaman denizde ya nasip kepçesi kayıklar
Tren garındaki kalabalık yaşamak hevesinde
Sessiz bir feryat eve dönen yorgun nefesinde
Dedim ya!
Ölüm bile kaybetmişken eski hüznünü
Herşey mahkumdur değişmeye
Senin de aklında mı
Elini vapurda ilk tuttuğum an
Eskiyen resimlerde gördüğüm
Asude geçmiş Pendik’te zaman
Kayıt Tarihi : 28.12.2012 14:35:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!