İnce narin kanatlı uçurtmadır kalbin
Duru yağmurlarda yıkanmış şair nefesi kokan
Bir şebnemsin ki, Şems’le buluşur güneşin bahçesinde
Yaprağına düşersin saklı kalan acıların
Mevlana’dır gözbebeklerinde ay
Döner gün boyu dalgın
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
başarılarınız daim olsun üstad
'Bekler doğuşunu karanlıkların'...
Kim neden bekler karanlığı, anlıyamadım.
Naturmort !!
Bu 'mevlana'ya 'şems' olmak marifet ister. Şair çok ketum davranmış galiba.
Fikirde ışıldayan bir yıldıza yazılınca böle oluyor demek; ha Sureyya, ha Zühre, ha Pervin..
Selam ve dua ile..
Pembedir hangi rüzgara takılıyorsa tenin
Nasıl şuh bir ayin ki gamzelerinde renkler
Duru bir süreyyasır tenhada gölgen bile
Ararsın meçhul bakışlarda sessiz günleri
Kime baksan biraz hüzün kokar gözleri
tebrikler, saygılarımla...
Muhterem Mavi Çiçek,
Şairin şiirine yorum yapmayı düşünmemiştim, ama sizin yorumunuza bir yorum getirme ihtiyacı hissettim; lütfen saygısızlık addetmeyin. Ayrıca oturup da mısra mısra eleştirdiğinize göre iyiniyetinizden ve şiirseverliğinizden de şüphem yok.
Ben sizin eleştiri getirdiğiniz pek çok ifadeyi farklı yorumladım. Yine de en çok 'Şems'le buluşur güneşin bahçesinde' ifadesindeki yorumunuza bir açıklama getirmek istiyorum. Bence Muhterem Şair 'Şems' kelimesini güneş yerine kullanmamış; bu çok açık: Hem büyük harfle yazmış, hem ekini ayırmış;özel isim olduğu ortada. Zaten iki alt mısrada geçen Mevlana adı da bu 'Şems'in Mevlana Hazretlerinin dostu Şems olduğunu çok net ortaya koyuyor.
Şiire kendi yorumuma gelince... Üstad A.Karakoç'un bir dizesindeki deyişle 'Hele dursun...'
Selam ve dua ile...
ŞAİR veya insan her ne ise ;
belli bir yazım serüveninden sonra standart olmanın ötesine sıçramak istiyor..bu eşyanın doğası aynı zamanda..diyebiliriz..
..zaten statik daha hoş ifadeyle klasik eylemde kalan kendini yeniliğe uzak tutmuş olur..
Bu yüzden en usta şiirlerde bile -arandıktan sonra-bir takım yeknesak haller ,ifadeler yakalana bilinir veya bulunur..
bu durum şairin geriye sayması değil o anın duygu ve akıl atmosferinin cevalan edişiyle doğru orantılıdır ,diyebiliriz..
bu yüzden kelime avcılığı hoş bir yaklaşım olmasa gerek diye düşünüyorum..şen ve esen kalınız ..
'Bumerang gibi yükselen çığlıklar'
Neden mızrak gibi değil yada taş gibi değil (çünkü onlar da yükseğe doğru atılınca geri gelir) diye çok düşündüm. Hatta aborijin yerlilerinin Kubbe-i Hadraya gelip gösteri yapmış olabilecekleri bile aklıma geldi.
Ama sonunda buldum. Bence şair burada resimlerde veya karikatürlerde kuvvetli seslerin yayılmasını gösteren ))) gibi işaretleri tasvir ediyor.
Yine gökyüzünde gün boyu bulunan ayın ışığının mercek etkisiyle yanmalara sebep olabileceğini de bu şiirden öğreniyoruz.
Bu tür popüler şiir diliyle yazanlar benim gibi adamlar çıkıp böyle şeyler yazmasın diye imgeleri çok daha kapalı, kesik ve birbiriyle bağlantısız kuruyorlar genellikle. Bu nedenle teknik olarak çok başarılı diyemeyiz bence..
Bizleri bu güzel şiirlerinizden mahrum etmediğiniz için teşekkürler.Türk edebiyatına önemli katkısı olan şairimizin dizeleri her zamanki gibi yine derinden, vurgulu...Saygı, hürmetle.
Bilmezsin ki, seher vakti Kubbe-i Hadra’dan
Bir bumerang gibi yükselen çığlıkların
Parçalanır, hatıralarda sessiz
Bekler doğuşunu karanlıkların
.....Ravzayı Mutahhara dan seher vakti yükselen çığlıklar ezan sesleri tenhada gölgesi dahi yıldız bizat gördüm parıltısını... yüzlerce mevlana dönüyordu Beytullahın etrafında yere düşen her damla pırlantaydı en kutlu ayindi o an mahşeri prova..
Yürekten kutladım üsdat sonsuz saygılarımla...
İnce narin kanatlı uçurtmadır kalbin
Duru yağmurlarda yıkanmış şair nefesi kokan
hocam özür dilerim ama..bu dize hariç hiç bişey anlamadım...
ne kadar bol imge böyle
ne kadar anlaşılmasın diye çabadır bu oysa sizin şiirleriniz duru idii
ne değiştiki...şimdi olmamış denirmi ..ben anlamadım deyim bari..... çok derin geldi şiir adeta kuyular kazılmış gizemli bizimde gönül gözümüz kapalı göremedik...... ilk iki dize hariç zaten şiirde orda saklı gerisi özenti vari buda olmadı ..tuhaf işte
saygılar
Bu şiir ile ilgili 16 tane yorum bulunmakta