Uykularımın benden kaçtığı gecelerde
Onu kovalarken, sen aklıma düşüyorsun.
Sensizlik bir kasırga isyankâr hecelerde
Yüreğimde karakış, benimle üşüyorsun.
Tabirciler toplanıp bilmem hangi rüyamı,
Bilemem; hangi senli ve benli düşü yorsun!
..
Gelirdi mektubun her pazartesi
Bu hafta çıkmadı nedense sesi
Bozuk ama bilmemki neresi
Seni merak ediyorum.canım hasretim
Sevgilim hastalandınmı bilmem ne oldun
Belkide yaza,yaza fazlasıyla yoruldun
..
SAHTE BİR KURŞUN…
Ta uzaklardan gelirken ben kollarına,
Uzun uzun yolları aşmışken yerli yersiz,
Tutamayıp ağlarım ben hayaline…
Ağlamak çözüm olsaydı tutarsızlığına,
Resimlerinle avunmak isteseydim yerli yersiz,
..
Güneş fezamın ezelî merkezi.
Arzum hep O’na çağırmak herkesi.
Eritir, yalın bir alazdır güneş.
O’na düşenler hep kalırlar düşeş.
Akkor olunca demir de dövülür.
..
Saçlarimi ördüm iki yandan
Seker pembesi elbisem üzerimde
Kelebek konmus çoraplarim
Rugan papuçlarim ayaklarımda
Elmadan ödünç almis yanaklarim
Kirazdansa dudaklarim
Bir avuç seker olmus parfümüm
..
Sırma gibi siyah saçlar
Boncuk boncuk kara gözler
Yalansızdır bütün sözler
Çok özelsin sen ESRA
Çok güzelsin sen ESRA
..
Çirkeflik dolunca bu meydanlara,
Yüzsüzlere çatan bir azarım ben.
Bulaşınca gece âsi anlara,
Som güneşler satan bir pazarım ben.
Süsledim çiçekle ben bu kalbimi.
Güllerle çalışan bir yazarım ben.
..
Girdim etki alanına,
girdin etki alanıma,
can katıldı canımıza,
sevgi dedik adına.
Artı eksi alanlar gibi,
geçti biri birine duygularımız.
..
1- Dudaklar ıslandı genç kız ıslandı,
Gençliğin pınarında.
(ISLAK DUDAKLAR)
2- En kötüsüde ne biliyormusunuz? Aradığınız sevgi ve mutluluk
..
Dünya yalan,
dünya boş derler ya! ..
Yıllarca dinledim bu masalı.
Bu masalla büyüdüm âdeta.
Evet büyüdüm.
Büyüyünce anladım ki
dünya doluydu,
..
Öğretmenim Öğretmenim
Minnettarım sana Öğretmenim
Öğretmenim Öğretmenim
Hürmet sana öğretmenim
Öğrenmeye aç beyinleri
Dolduransın Öğretmenim
Öğrendim sevmeyi senden
..
Gecelerde umutlar yıldız yıldız.
Eğer sevmediyseniz yanıldınız.
Yüzmek için sevgiler deryasında.
Cananın sevdiğini bilmek gerek.
Yemeyen lokmasını aşkın, bilmez.
Bir tadan, gözyaşını artık silmez.
..
Takva tamamen iman, ibadet ve ahlak.
Amel, söz ve fiilde muteberdir mutlak.
Kur’ânın övdüğü çok önemli bir kavram.
Mümin onunla bulur, hep güzel bir endam.
Takva sahiplerine Allah der müttaki.
..
Sana değil bana oldu olanlar
Dünya ahret gülmesin aramızı bozanlar
Dilerim mevladan bulsun
Sana bana sebep olanlar
Mevladan dileğim inanki sensin
Bu dünya böyledir bunu bilesin
..
O Sarışın Benim
Yüzü gülüp de içi kan ağlayan
Tüm umudunu sana bağlayan
Her gün seni düşünmekle gönül eğleyen
Birine rastlarsan, o sarışın benim.
..
seni çok sevdiğimi haykırarak sarılmak istiyorum.
ben alışkın değilim bitanem bu kadar ayrı kalmaya.
her gün sarılmalıyım sana
her gün okşamalı her gün beni benden alan gözlerine bakmalıyım.
her gün parmaklarımı saçlarına dolayıp dudaklarını almalıyım içime.
ve her gün seni sevmeli aşık olmalı özlemeliyim.
ben alışkın değilim bitanem senden yanındayken uzak kalmaya
..
Sabaha kadar uyumadım. Hava aydınlandı,dışarısı serin,gökyüzü berrak.Mayısın son günleri... Ocakta pirinç çorbası... Bugün pazartesi.
Ben yürümeyen bir yürüyen merdivenin yürümesini mi bekliyorum ne? Hayatın çırpındıkça battığım bir bataklık olduğunu sokmuşum aklıma eskiden beri. Oysa bataklıkta öylece durmak akıl kârı değil.Çırpındıkça yüzeyde kaldığım bir umman da olabilir hayat. Çırpındıkça yüzeyde kalırım, yüzeyde kaldıkça yorulurum, yoruldukça batarım, battıkça ölürüm, öldükçe dinlenirim, dinlendikçe çırpınırım... İşte o ummanda biz hepimiz çırpınırız. Çoğunlukla güçten düşerek, bir kulaç daha atamayacak kadar yorulur ve dibe batarız. Bazen bir köpek balığı kapar birini ya da birilerini, bazen bir akıntıya kapılır biri ya da birileri ve batmak zorunda kalır. Ama nadiren akıntıdan kurtulup yüzeyde kalan da oluyor. Kimisi de çok su yutup batıyor, kimisi soğuk suya dayanamıyor, kimisinin güneş kafasına geçiyor da batıyor... İşte o okyanusta biz hepimiz çırpınırız.
Çırpındıkça yüzeyde kalırız, yüzeyde kaldıkça yoruluruz, yoruldukça...
Bazen bir gemi bulur birilerini bazen de görmez üzerinden geçer birilerinin. Bazen birileri bir ada bulur o adaya çıkar orada yaşarlar ama sonunda okyanusa dönerler bir şekilde.
yüzerken bazen öğütler duyarım: - Düzenli yüzersen, hep aynı tempoda kalırsan daha az yorulursun, ya da Hızlı olursan daha çabuk ulaşırsın (Nereye?) Çevik olmalısın, ya da kimseyi hiçkimseyi dinleme sadece yüz.
Bazen birilerinin seslendiğini duyarım: -Hey! Bizimle bu tarafa doğru yüzmelisin biz yakında vaadedilmiş anakaraya ulaşacağız. Ya da birileri usulca yaklaşır: - Hey! Benimle şu tarafa yüzer misin? Orada bir yerde bir sandal var. Büyük büyük dedem dedeme söylemiş dedem de babama söylemiş, babam onu bulmaya gitmiş ama yorulup geri dönmüş. biz gidip onu bulabiliriz, nedersin?
Ya da biri bas bas bağırır: - Okyanusta batanlar su altında nefes alabildiğimiz bie ülkeye gidiyorlar aslında ! ! !
..
Garibim ben bu yaban ellerde.
Hep hasret deryasında yüzerim.
Sıla kokusu esen yellerde.
Hüzne batan şiirler düzerim.
Ufuklarım kızıla boyandı.
Bayrağımı semada süzerim.
..
Ağustos on sekiz,on sekiz otuz,
Sen geldin,dünyama hoş geldin oğul
Bende ananla bir,doğurdum dokuz,
Sen geldin,dünyama hoş geldin oğul.
Her gün anlamsızdı,senden öncesi,
Her Cuma her Salı her pazartesi,
..
Her hafta sonu bizim evin mutfağı mahalle fırınına dönerdi. Hamurlu mamaları bizim ufaklıklar çok severdi. Ufaklık dediysem en küçüğü ilkokul dörde giden geleceğin birkaç anne adayı … Pazar sabahları pikniğe gidilirdi. Pazartesi olunca okul için beslenme çantaları hazırlanır, içlerine “fırın günü” pişirilen böreklerden, kurabiyelerden koyulurdu.
Bu anlattığım eskidendi yalnız. Arasıra hala “haftasonu fırıncılığı” yaparız tabii ama eskisi gibi mutad hali yok artık. Bu cumartesi de çocuklarımın hepsi evdeler. Onları bir arada bulunca oklavayı konuşturmamak olur mu? Pamuk prenses, “ıspanaklı börek” diye tutturdu. Büyük kızım, “ben turta istiyorum” dedi. “Elmalı olsun lütfen! ”
“Peki Zeynep Sultan.. sana elmalı turta. Siz ikiniz? ”
Onlar da istedi bir şeyler. Bendeniz mutfağa girdim.. kolları sıvadım… hem yapıyorum… hem korkuyorum.. neden mi? Onlardan ben de yiyeceğim de ondan! Çok zamandır boşvermişlik ve kendini koyvermişliğin ceremesi kilolar artık fazla olmaya başladılar. Onları söküp atmam gerek.
Ertesi sabah dün yaptığım kurabiyelerden birkaçını ateşe elimi dokunduracakmış korkusuyla kendimden bile gizlemek isteyerek aldım. Küçük bir poşete koyup çantama yerleştirdim. İşe gidince sabah kahvemin yanında iyi gider ya. Evden çıktım. Havadaki tuhaflık ilgimi çekiyor, karanlık gibi sanki daha vakit erkene benziyor. Saate bakıyorum tamam. Arabanın gelmesine 3 dakika var. Ancak inerim.
Beklemeye başlıyorum. Araç ortalarda yok. Saatim yanlış olabilir mi? Hava da zaten tuhaf! .. Dile getirmeye korkuyorum ama şu güneş tutulması ile ve sonrası ile bir ilgisi olabilir mi diye düşünmeden de edemiyorum. Caddenin karşısından kocaman, sütlü kahve tüyleri olan bir köpek başını kaldırıp bana doğru baktı. Sanki çocuklarımdan biriymiş gibi teklifsizce gelip yanıma sokuldu. İri ve güzel bir hayvandı. Karnının açlığı olduğundan daha zayıf gösteriyor, tüyleri parlaklığını yitirmiş gibi duruyordu. “Hmm” dedim “seni yaramaz nasıl da aldın kurabiyelerin kokusunu.” Elimi uzatıp seveceğim de korkuyorum. Takılırsa peşime bırakmaz diye. Çantamdan kurabiyelerin birini çıkarıp ilerideki yeşilliğe doğru fırlattım. Koşarak gitti. Önce kokladı. Sonra bir lokmada yutuverdi. Kocaman gösterişli bir başı, iri siyah ağzı vardı. Birini daha çıkarıp fırlattım. Çantamda bir tane kalmıştı. Havadaki, beni ürküten renk yavaş yavaş açılmaya başladı. Bizim araç hala ortalarda yok. Aşağıya, yol ayrımına doğru yürüyüp orada beklemeye karar verdim. Sanki ben oraya gidince daha çabuk gelecekmiş gibi. Uzaklara bakarken birkaç dakika geçti. Olduğum yerde arkama doğru döndüm. Bir çift kahverengi göz yüreğimin içini tuz- buz ediverdi. Demin ki köpek yiyeceğini bitirdikten sonra benim arkamdan aşağıya kadar gelmiş, hiç ses etmeden, başını kaldırmış, o, yüreğimi lime lime eden bakışlarını bana dikmiş, sabırla çantamda kalan diğer kurabiyeyi de istiyordu. Ama o nasıl bir istemeydi öyle! Aman Allah’ım! ... o ne asil bir duruş! .. verirsen sen bilirsin… vermezsen canın sağolsun der gibi.
Çıkarıp, kendime kilo yapacağım, gerçekte onun ihtiyacı olan son kurabiyeyi büyük bir sevinçle ona verdim. Ben kilo edinmekten kurtulmuştum, asil köpek karnının açlığını içine gömmekten.. bu arada araba da gelmişti. Şöföre saati sorduğumda benim saatimin 15 dakika ileri olduğunu öğrendim. Ah yaramazlar sizi.. gene bir muziplik yaptınız demek… Akşam olunca görüşürüz nasılsa! ....
..