Paylaşılamayan Nedir?
Hepimiz, bir olan Allah'ın kulları değil miyiz? Adem ve Havva'dan gelmiyor muyuz? Bir imtihan sebebiyle şu dünya'da bulunmuyor muyuz? Şu dünya misafirhanesinde kim ebedî olarak kalmıştır? Kim parasını, malını ve mülkünü, sarayını mezarına götürebilmiştir? Nedir bu dünyadaki kin, nefret, öfke ve ayrışımlar? Neden bir Allah'ın kulu kalkıp da; 'Ey insanoğlu, kendine gel ve Rabbine kul ol! ' diyemiyor.?
Neden dünyanın nimetleri, eşit bir şekilde taksim edilmiyor? Bugün, ben güçlüyüm, seni ezeceğim. Yarın, sen güçlü olursan, sen de beni ezeceksin. Bu, sizce 'İlahi Adalet'e sığar mı?
Son 5600 yıl içerisinde 14550 savaş yasayan insanlık, 3,5 milyar insanın ölümüne yol açmıştır. Her gün, 40.000 çocuk, açlıktan ölüyor ve her gün 2.000.000.000 insan, 1 gelir ile yaşamaya mahkum edilmiş durumdalar. Firavunlar ile Musa'ların mücadelesi, her gün devam ediyor. 'Günümüz firavunları', gaddarca servetlerine servet katarken ve dünyaya sığmazken, gün geliyor 2 metrekarelik bir mezara sığıyorlar ve Azrail'e o uslanmaz ve doymaz ve Allah'a karşı isyankar nefislerini teslim ediyorlar. Fakat iş, işten geçmiş oluyor. Çünkü son pişmanlık, fayda etmiyor.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta