üşümek görmedim ben
böyle, it gibi...
rahmi yaralı bir kadın
tuttu ellerimi,
iki çocuk anası
sırtımıza çaldık ayazı yasak
İzmir karanlığı
Beni bu eylül öldürecek
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Devamını Oku
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Güçlü bir kalem.
yaşanılası hayaller....güzel günler.......okumaya doyamadığım daldığım ve çıkamadığım bir eser...
Özellikle kadın,müstehcem konuları işeyen ve şehvet kokan şiirler her nedense daha çok ilgi çekiyor beğeniliyor. Toplumumuzun yapısındanmı açlığındanmı ?
Üniversitenin ilk yılında Türk Dili ve Edebiyatı dersindeyiz.Ders hocamız muhteşem bir insan olmakla birlikte gelenekselliği siyasi parti düzyinde slogan edinmiş bir adam.
Bedri Rahmi'nn 'KARADUT' şiiri ile Necip Fazıl'ın KADINCIĞIM şiiri mukayeseli olarak işleniyor.Münazara havasında hararetli bir sinerji ortamı var.Sinerji diyorum, çünkü sınıftaki hemen herkes hocanın hoşuna gidecek youmlarla şiirleri analiz ediyor.Fakat onlar gibi düşünmediğimi bilen hocamız beni de tartışmanın içine çekmek için alaylı ve sevecen mimiklerle beni tahrik eden cümleleri yüzüme bakarak bana püskürtüyor.Yıl 1994.Nihayet benim konuya dahil olmayacağımı anlayan hocamız konuyu aynen şu cümlelerle toparlıyor: 'Gördüğünüz gibi arkadaşlar Bedri Rahmi'nin şiirinde Sosyalist Kültürün gelenkelrinde olduğu gibi 'kadın orta malı' Necip Fazıl'ın şirinde ise Türk Kültürü'nde olduğu gibi kadın evinin ve eşinin çiçeği' Hocamız bu özeti tamamladıktan sonra 'Mehmet sen geri durmazdın niye katılmadın hasta mısın, yok mu bi görüşün? dedi bana.
'Var elbet hocam sözünüz bitsin bekledim' dedim. Derse girmeden önce gazete vardı elimde, Genelev Patroniçesi MANOKYAN'ın vergi şampiyonu olduğuna dair bir manşeti vardı gazetenin' dedim. Hoca, çıt çıkmayan sınıfta iki tur attıktan sonra şunu diyebildi: 'İyi de Mehmet eğitimde kötü örnek örnek sayılmaz ki..
Sinyali Hocam, Mehmet Hocam ve Selçuk Hocam 'ın bir münazarasına dahil olacak kişi attığı her adımı dikkatli atmalıdır...
ben de şimdi parmaklarımın ucunda sekerek bütün dikkatimle yaklaşıyorum...ve kimseye cevap niteliği taşımayan birşeyler yazıyorum; zira bahsi geçen şahısların herbiri ne dediyse tartıp da söylemiştir...
sanatın içtimâi ahlâka ne denli tesiri varsa; içtimai hayatın kendisinin de sanata bir o kadar etkisi vardır diye düşünüyorum...zira ne sanatçı yaşadığı toplumdan soyutlanabilir ne de o toplum okuduğundan, dinlediğinden etkilenmeden yapabilir...
ama benim dikkatimi başka birşey çekiyor... dünyadaki herkesi, her şehri, her toplumu birbirine benzeten küreselleşme, sanat eserlerini de birbirine benzetmeye başladı..
öyle ki ;
yukarıda asılı şiirin tarzında bir şiir bundan elli yıl önce bir isyanı, bir başkaldırıyı, kısaca sol bir duruşu yansıtabilir; toplumda süregelen ahlaksızlığı, eşitsizliği, (sinyali hocamın dediği gibi bir ironiyi) yansıtıyor olabilirdi..
gelgelim bugün bu deyiş şekli o kadar sık ve benzer şekillerde kullanılıyor ki; iletişim araçlarının yaygınlığı ile beraber bunları okumadan günümüz geçmiyor...( buada şairin sanatçılığına birşey demeden, şiirin muhtevasını kastediyorum)
dolayısıyla artık bu duruş sol bir duruş bu deyiş de farklı bir deyiş olmaktan çıkmıştır...
hele bu şehir insanının psikolojik buhranlarına ve köhneleşmiş hayal dünyalarına atıfta bulunan şiirler hiç de yeni değildir...
artık benim yaşımdaki insanların kendi yaptığım bir hesaba göre Türkiye ' de ancak yüzde 35-40 ının bir jenerasyon ardındaki babası köyde yaşamaktadır..
şehir bizim için hayatın kendisidir ve kalabalıklar içindeki yarı azgın, yarı hırçın yarı hayvansı bizler bu şiirlerle kendi sapıklıklarımızı ancak kendimize itiraf ederiz...
ifşa ederiz...
dolayısıyla artık yeni bir '' yeni deyiş şekli '' türetmemiz gerekiyor diye düşünüyorum...
şehirlerdeki azgınlığımızdan ziyade hala içimizde kalmış o insan tarafları ortaya dökerek...
Sevgili Selçuk Bekar;
çapı gören çevre açı diktir..tıpkı necip güleçerin şiirleri gibi diktir çevreyi kuşatan her açı
Bu şiir,fuhşu teşvik şiiri değildir...orhan kemal romanlarından beynelmilel filminden v.s bir sahne olarak düşününüz..şiirle toplumsal filmler çekmek isteyen gencecik ama çok gencecik bir şairdir necip güleçer..
tıpkı şu şiirinin fuhşa gönderdiği ironisi gibi...
Göz Banyosu
Tıraşı gelmiş
Yapış yapış ensesi,
Pantolonundan fırlamış
Gömleğinin yarısı,
Ayak parmakları üzerinde
Bir adam
Posta koyuyor baletlere
Etler sergileniyor camekândan..
Parası buna yetişmiş
Sol eli
Sol cebinde, mirim
Göz banyosuna girmiş.
Sıyırsa diyor
Eteklerini çirkin kadınlarım,
Baldırları gözükse...
Şişman bacakların arasına
Gömerdim haftalığı
Verilseydi vakitlice.
Necip Güleçer
ismi çanakkaleli melahat geçilmez olarak bilinen şiiri de asayım dedim sözünü etmişken..
MELÂHAT GEÇİLMEZ
1. Gazetelerde ak kara bir resmi otuz yıllık. Arkasında mülki taksimatlı bir harita.
Komiserin odasında ağırlanırmış.
2. Ve imparatoriçeliğinde bir vesikalık. Tombalacı Ceylan renkli çekmiş.
Delikleri balmumuyla örterler.
3. Gönderilen çelenklerde 'Geçilmez' yazılmıştı soyağacı.
Küçük harflerle de 'fuhşun anısına'.
4. Çanakkaleli Melâhat'ın törenine polis bandosu da katılmıştır.
Ece AYHAN
Böyle bir şiiri yazmak bir şair için ne kada zordur ve bunu anlamadan şairliğin acısını anlamak da çok zordur sanırım..Şiir acıdır..acıtıcıdır..
Sevgili Mehmet Binboğa..
Sizi ilk tanıdığımda birikiminize hayranlığımı söylemiş ve şaşırdığımı ilave etmiştim sanırım..Bugün yine şaşırdım...Ama inanın sizin birikimize olan saygım eksilmedi...sadece hassas olduğunuz konularda ne kadar gözünüzün kararabildiğini gördüm..İnsani bir durumdur..hiç bir sözüm yok..
Eğer bu şiirde mehmetçik diye sembolize ettiğimiz umumi bir yapıya istinaden bir aşağılayıcılık kastıyla ve siyasi bir maksatla konulduğunu vehmetseydim asker sözcüğünün tepkim sizden farklı olmazdı..Veya terörist diye ifade edilen kesim için ne bileyim söz gelimi savaş halinde her hangi bir topluluk için bile olsa ''ırza geçmeyi'' telmih eden ve bununla şişinmeyi kalkışan bir görüşü asla kabul etmem mümkün değildir ve sizinle tepkim aynı olur..
Ben bu şiirin kastının bu olmadığını gördüm şiirde..ve buradaki askerin mesleklerden bir meslek olduğunu düşünüyorum halen..
Bunun dışındaki anlamalar ve konuyu etnisiteye aktarmak inanın bu ülkeye sadece zarar verir..Üstelik şairin böyle bir kastı olmadığı halde..
Şiir bu konuları işler mi
inanın türkiyede ana iki damar olan sağ ve sol ideolojilerin her ikisi de fuhşu yaygınlaştırmanın tam aksine bu sosyal yaranın kendi yöntem ve açılarından tedavisi üzerinde dururlar
ece ayhanın ''çanakkaleli melahat geçilmez'' şiirinin içindeki ironiyi ve melahatın kim olduğunu araştırdığımızda bunun hangi derinliklerde yaşandığını anlarız şairlerimizce..
Bu konu uzundur ve gerçekten benim şu anda vaktim yok..
Saygılarımızı yitirmemizi gerektirmez her şeye karşın farklı düşünsek bile diyorum...Bu duyguyla ttüm yorumculara saygılarımla...
Tebrikler..Bence harikulade.yazmak isteyip te yazamadığım tarz..Üstat
Bazıları reklam ustası…
Önce günün şiiri sayfasına şiirini asar..
Şiiri de bu sayede seçilmiş olur.. herkes okur..
Yeter mi.. hayır yetmez.. bu sefer şiirinin bulunduğu sayfaya çeker…
bu sayede şiiri okunmuş olacak…
çok ucuz numara… şair adam bunlara tenezzül etmemeli..
erotizm ve küfür çağdaş din..
yeni put…
helvadan put…
mazinin putu…
ya da hiç değişmeyen put…
zor olan İbrahim olmak….
İBRAHİM
ibrahim
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim
güneş buzdan evimi yıktı
koca buzlar düştü
putların boyunları kırıldı
ibrahim
güneşi evime sokan kim
asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrahim
gönlümü put sanıp da kıran kim
Asaf Halet ÇELEBİ
Bu şiir ile ilgili 70 tane yorum bulunmakta