O yıllarda Çandarlı henüz kabuğunu kırmamış,Egenin keşfedilmemiş kıyı boylarından biriydi.Gerçi insanların keşfedemediği bu doğa harikasını rant kavgası içinde kendi çıkarlarını önde gören devlet erkanı keşfetmiş ve İzmir limanını Çandarlıya taşımak için sıkı bir alt zemin hazırlama çalışmalarına başlamıştı.Çandarlıya limanın gelecek olması belki daha fazla para,daha fazla insan daha büyük iş kapıları getirecekti,ama en çok beş yıl içinde o güzelim deniz ölecek sayfiyecilerin en gözde yeri olma yolunda büyük ilerleme kaydetmiş Çandarlı kasabası belkide denizinde yüzülemeyecek,balıkları yenmeyecek bir pis su birikintisine dönüşecekti.Hilal ve Arzu öğrencilik yıllarında bir haftalığına tatile geldikleri bu beldeye aşık olmuşlardı.Arzu sırf bu yüzden çalıştığı okula yüzon kilometre uzaktaki bu şirin beldede ev tutmuştu.Ama artık daha fazla dayanacak güçleri kalmamıştı,aldıkları üç kuruş ev kirası ve okula,dersaneye gidip gelirken eriyor bir birikim yapamıyorlardı.Arzu için çok önemli değildi,çünki aileden zengindi,ama Hilâl aldığı birkaç kuruştan artırmak zorundaydı,henüz kendisine bir çeyiz hazırlayamamıştı.Bırak çeyizi aniden önemli bir rahatsızlığı olsa,yada başına bir kaza bela gelse kenarda hiç parası yoktu.Zaten dersaneden aldığı para kendisine bir sonraki haftayı getirmek için yetmiyor,Arzudan destek alıyordu.Arzu belki geri istemiyordu ama onada epey borçlanmıştı ve çalışan biri olarak sürekli arkadaşına borçlu yaşamak canını sıkıyordu.Ogün Arzuyla beraber Muratın yanına giderkenyolda Arzuya artık Çandarlıda oturmak istemediğini söylemişti.Arzuya yine beraber İzmirin içinde okula dersaneye daha yakın bir ev tutmaları gerektiğini söylemişti.Arzuda aslında parasal anlamda çok sıkıntı çekmesede birkaç saat ders vermek için herdefasında yüz kilometre yol gitmekten sıkılmıştı.Arzunun ve Hilalin artık o öğleden sonra yapacakları bir iş daha vardı beraber oturabilecekleri,küçük şirin ucuz yollu bir ev bulmak.Tabiiki İzmirin içinde.
Murat onları Bornova büyükparkta bekliyordu.Okul yıllarında uğrak yerleri olan bu parkı her ikiside çok seviyordu.Büyük parka geldiklerinde Muratın yanından ayrılan iki kişiyi Hilâl farketmişti.Adamlar Arzuyla,Hilâlin geldiğini görünce kalkmışlarhızlı adımlarla masadan uzaklaşmışlardı.Kış ayı olmasına rağmen açık,güneşli bir gün yaşanıyordu İzmirde ve Murat oturduğu kafenin içini değil bahçesini tercih etmişti.İlk selam veren Hilal oldu
--Merhaba Murat nasılsın
Murat ayağakalkıp Arzuyla selamlaştıktan sonra
--Hoşgeldiniz Hilâl
Diyip iki sandalye açtı.Arzunun kendisine meraklı bakışlar attığını farkeden Murat
--Siz Arzu hanım olmalısınız,Hilal sizden çok bahsetti.
Lafa Hilâl girdi
--Afedersiniz ya sizi tanıştırayım,Murat,Azu
Arzuya dönüp
--Arzu Murat
--Memnun oldum Murat
Bu tanışma merasimleri herkesi sıkar,aliyle onlarıda sıkmıştı.Birkaç dakika sessiz kaldıktan sonra Hilal bozdu sessizliği
--Murat kimdi o adamlar.
--Hangi adamlar
--Canım bizi görünce kalkanları soruyorum
--Ha onlaaar! Benim müşterim onlar,iş getirmişler
--Ne işi
--Canım ben iç mimar olduğumu söylememişmiydim.Bir villanın dekorasyon işleri varmış onu görüştük
Murat iç mimar olduğunu Hilale daha önce söylemişti,o yüzden fazla üzerinde durmadı Hilâl ama yinede iş görüşmesini neden kendisiyle buluşacağı mekanda ve buluşmadan beş dakika öncesine aldığını anlayamamıştı.Murat acaba kendisine aylak biri olmadığını,iş güç sahibi biri olduğunu ispatlamayamı çalışıyordu.Bunu neden yapmıştıki.O zaten Muratın boş gezen biri olmadığına inanmıştı.Acaba şimdilik sadece hoş bir arkadaşlık ettiği bu genç adam farklı planlar yapmayamı başlamıştı.Hilâl Muratın erken hayaller kurmasından korkuyordu.Çünki henüz onu tam tanıyamamıştı.
Devam edecek.....
Serhat ÇalışkanKayıt Tarihi : 6.1.2007 18:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

SERDAR DOĞAN
[ YABAN GÜLÜ]
TÜM YORUMLAR (1)