Badılcan
av dedindee,
bir sabah kar sepeledi ince ince
iki gopil deliğannı;
agam ve ben,
bir gırma çifte
agam “iz avı” dedi,
“topalak yeyelim tam da mevsimi”
çifte omzunda,
guşandı donuz sıkılı harbiyi
ne zamanki Güneyiyi aşdık,
artık köy görünmez oldu
çarşakdakı goca bi daşın depesine
baş gibi kütük koydu
bana sıkdırdı tüfeği,
yatarak üç defa nişan alsa da
tüfek depmiş mi ne,
Musdukoğlunun tüfeği sıkmışlarda
oradan düşdük bir davşanın izine,
gölyerinden, ver elini Mullapakdepe
dağ-bayır düz dolandık,
çalıya daş attı,
elim tetikde
ha şunda de bunda
Köy Tarlasına indik vardık
taşın yüzünden yol bulduk,
Kayasekiye tırmandık
Akçeşmenin altından,
Kayacaağılın sırtlara
iz peşinde inividik Hüyükden, Karaçalıya
derken Hatıpadasına yürüdük buz üstünde
yaylımateşi açtırdı bana,
kıyıdaki meke sürüsüne
kendine iş edindi vurulan mekeleri toplamayı
basmasıyla göl üstündeki buz
bir uçtan bir uca
çatıradak yarıldı
bereket ayağının biri
kıyıdan yanda kalmıştı
belli ki guvatlı bir nefesten hayır dua almıştı
“-verilmiş sadakamız varmış” diye
huşuyla dua üstüne dua
kendimizi bulduk Köprübaşındaki, Çamırlıktaki tollarda
bir kırıntı
ne mümkün,
ayazlamış küçük bir acı soğan
“gardaş payı” dedi,
paylaştık geçmese de boğazdan,
güç bela köy yoluna ulaştık,
tüfek ikimizin elinde
beklesek, bir taraftan da akşam olmak üzere
“iki su bir ekmeğe bedeldir” dedik
avuç avuç kar küteledik
birbirimizi bekleyerek
bir taraftan da ümidimizi tüketdik
çare yok,
yol yokuş,
tüfek ağır,
emekleyerek gidilinecek değil
yavan hatta yanık da olsa
badılcan,
fasile kurusu reddedilcek değil
“korkma bekle” dedi,
“köye gideyim, yardım getireyim”
korkdu yalvara, yalvara yukarda beni bekledi
sövdü köye gelmeyen arabalara,
traktörü olanlara
“dinlendirik”
“elli adımda” dedi, durdu kırkbeş adımda
neçeden sonra Akyoldan köy göründü,
derken bir traktör sesi
gelene eyvallah edip binmedi,
zaten tüfek keşiği de bendeydi
köyaltında ebem, elinde çıkı,
el etdi, “-Sülemeni görmedin mi”
“-geliyo ebe” dedi Vale,
Ebem benim ve tüfeğin farkında değildi
evi sarmıştı kesif bir badılcan kokusu,
agam da gelince sofra kuruldu
gözleri dolu,
elini bir kez sundu,
arkasından gene su!
Kayıt Tarihi : 5.11.2007 09:34:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Abim Süleyman Çelikli, darıldığı köprüden geçmezdi bir de kuru patlıcan yemeğini yemezdi o iz avında hayat sınavı verdi o traktöre binmedi, badılcan aşı yemedi ben ona hep imrendim

bi gün sülemen demirel sengend e gelmiştin yemek zaman ı yemekler gelince badılcan ı gördü dediki ben fasille yicen.
ümit biner aşağıtırtar
TÜM YORUMLAR (4)