Avuçlarımıza sığmayan sarılışların koyu gölgesinde bekleriz mevsim sularını
Bir gönül öyküsüdür tozlu rafımızdaki, aldanışlarla sararız aşk denen yangını
Dumanlar biriktiririz hüzünlü göklerimizde, özlemin gemileri getirince hicranı
Gülümseyen resimler asarız sarı duvarlarımıza, yoldukça takvim yapraklarını
Dalgalı denizlerin köpüklü kulelerinde sevişmeye hasret özlemleri çıkarınca yürek dehlizimizden uykuyla uyanıklık arasında bir düşün sancılarıyla sarsılırız. Düşünürüz, unuttuğumuz ne diye yaşamda. Sevgiye ve aşka dair ne varsa yazmak isteriz. Sevdanın bütün yıldönümleri hercai mevsimlerle dolanır yüreğe, renkli bir çini gibi dolanır göğsümüzün mabedine. Biz ki, yataklarına sığmayan deli nehirler gibi akarken düşlerin körfezlerine okşanmak ister ellerimiz, koklanmak ister saçlarımız ve haşhaş bekleyişlerin sığınağında bir geliş türküsü söyleriz.
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış