Ney çalar gül kokusu Anadolu derinden
Yeni bir eski zaman Konya şehri serinden
İnanmak tatlı rüya yıldızların erinden
Sığmaz Paris’e şanı Mevlana kitabevi
Paris’in merkezinde ilerliyoruz. Gökyüzünü gölgelendiren duvarlar arasında, sokakların darlığını güneşlendiren ve herkesin uzaktan görebileceği Mevlana çizgili panosuyla dikkatlerimizi çekmişti. Bu şirin kitabevi, uzayıp giden o sokaklar arasında oldukça görkemli duruyordu. Mevcudiyeti bizi çok ötelerden çağırıyordu sanki!
İzledi gözlerimiz vuslat-ı özlemiyle
Hasret-i kültürümüz firkat-ı gönderinde
Sesledi ırmak gibi Konya’lı gözlemiyle
Çağlayan uzakları kaynaklar önderinde
Mevlana Kitabevini gördükten kısa sonra içeri girdik. Selamlaştıktan ve tanıştıktan sonra, kitapların arasına kurulu masanın başına davet edildik. Oturduk… Yanı başımızda üçlü semaver; çay ve ıhlamur aynı anda demlenmekte. İsteyen çay, isteyen ıhlamur içebilir. Tatlı bir serinlik vardı içerde. Bu serinliği, Mevlana eserlerinden harika bir Ney sesi doldurmaktaydı. İnsanı bir yerlere alıp götüren, gözlerini kapatıp bulutların üzerinde kelebek hafifliğinde uçurtan sihirli bir dua gibiydi müzik. Karşılaşmanın sıcaklığı ile, kendimizden geçerek ve huzurlu bir sessizlikle dinliyoruz. Daha sonra kitabevi sahibi Aziz Kaya ile tanışıyoruz. Konya’nın Mevlana geleneğini taşımış bu koca kente. Mevlana’nın insan felsefesini benimsediğini hemen belli ediyordu her haliyle. Güler yüzü, sevecen tavırları, samimi sohbeti, açık yüreklilikle insanları karşılaması, azizce güvenli ortama uygundu.
Beni etkileyen ne kitaplardı, ne ortamın serinliği, ne kasetler, ne tesbihler, ne de diyer eşyalar… 25 senelik Fransa yaşamımda, oturduğum yer Metz’de, Türk vatanadaşlarımızın Türk geleneklerini unuttuğu endişesi yaşıyordum. Ve zaman zaman yazılarıma da yansıtmışımdır bu endişelerimi. Mevlana kitabevini keşfedene kadar, bu düşüncelerim, kalbimi acıtırken üzülürdüm. Fakat Aziz Kaya ve orada tanıdığım bir çok güzel insanlar, bu endişelerimin yersiz olduğunu vurguluyordu.
Gülistanın yongası sunduğun gülün özü
İntizar sevdasından Mevlana aziz sözü
« Gel gene gel » şiarı özelliği ram sezi
Baharın tezinde ki kardeşim Aziz Kaya
Felsefi düşüncelerini içeren bilgileriyle Pembe, orman çiçeği misali alımlı endamıyla Yıldız, insana ömür katan gülüşleriyle Mutlu, esmer teniyle dikkatleri çeken Mine, tanıdığım bu güzel insanlar bizleri mutlu etmişlerdi. O kaybetme endişesine kapıldığım Anadolu ‘mun kültürünü, cömertliğini, misafir perverliğini yıllar sonra, Mevlana kitabevinde yeniden yaşamak umudun yerini bana bir kez daha hatırlatmıştı. Mevlana kültürüyle modern çağın yepyeni melodisiydi bu kitabevimiz. O « gel kim olursan ol, gene gel » şiarını 21inci yüzyılda da yaşatıyordu.
Çaylarımız yenileniyor. Sanki bu güzel insanları yıllardır tanıyoruz. Ve ben, Anadolu kültürümüz güzelliklerinin korunduğu mutluluğunu bir kez daha yaşıyorum. Hani bizim oralarda çay bittikçe ev sahibi doldurur bardakları. Misafirini memnun bırakmak için elinden geleni yapar. Sanki bir bardak daha çay alması ona dünyaları bağışlar. İşte bu anları yeniden yaşıyorum. Aziz Kaya’nın samimi karşılaması ve misafirperliğimizi yeniden yaşatması ayrı bir güven veriyordu.
Mevlana kitabevini keşfetmek ve sizleri tanımak, çam ormanlarında ki temiz havayı solumak gibiydi. İyi ki varsınız. Yüreğiniz hep böyle çok, gönülleriniz Mevlanaca kalsın…Unutmadan,
Paris’e uğrarsanız mutlaka Mevlana Kitabevine uğrayın derim. İhlamur, Anadolu çayını yudumlamadan ve Aziz Kaya’dan Ney çalmasını dinlemeden gitmeyiniz.
Librairie- Papetrie
MEVLANA
Kitabevi
18 rue de l’Echiquier
75010 Paris/fax: 0142466283
Tel:0142466282
14/07/2008/Paris
Sevgili Özbek
Sevgili ÖzbekKayıt Tarihi : 28.7.2008 02:21:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Ziyaret

dillerinize sağlık
TÜM YORUMLAR (2)