Geçmiş gün, Mehmet İstanbul'a yeni gelmiş
ve her nasılsa tramvaya binmişti. Biri ayağına
bastı ve hemen özür diledi;
-Pardon!
Canı yanan Mehmet cevapta gecikmedi:
-Efendi! Ağzını topla, pardon sensin!
O hesap:
Neden halâ gelmedi, yoksa
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Devamını Oku
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Begeniyle okudum
''deprem vergileri nereye gitti.'?'
sevgili Menevşe; konuyu bu sayfaya taşıman iyi olmuş.konu üzerine iki söz de ben edeyim,izninle..
geçenlerde bir bakan açıklama yaptı,sanırım duydun. aynen şöyle diyordu açıklamasında:
'toplanan deprem vergilerini sağlık ve eğitime harcadık'
duyunca,düşündüm...sağlığı anladık da,eğitimi anlamadık dedim ve ekledim, hangi eğitime!..onca abla-abi varken ortalıkta yani!..boşuboşuna mı abi-abla olunur de mi!.
hadi gel,biz de abla olalım!:)))eğitime katkımız olur belki,ne dersin!.:)))
vah ülkeme,vah...
sevgilerimle...
bir nevi söylence mi,hikaye mi,nesir mi, yoksa dökülme mi,anlayamadım gitti...'yut yut şiir!' desem,değil ki!..gerçi 'şiir'in tarifine giren şiir de yok...muş...şiiri tarif eden tarifçide!..
sustum gitti(m)...kutlayarak...
saygılarımla...
Şair gerçekten çok güzel bir şiir yazmış. Temiz Anadolu insanını pek güzel resmetmiş, kutlar, rahmetle anarım.
'Ey kalem değmemiş ak kağıt gibi askere
Yemen'e gider gibi Almanya'lara giden
-Kimsin, nesin! yok, kapısını çalana
Sofralar döken yağlı-ballı, kat kat yataklar seren, yünden
Ey dut yaprağını atlas, kötü kırık buğday tanesini
Beşibiryerde altın eden
Hitit, Selçuklu, Osmanlı ve hatta Türkiye olarak
Özür diliyoruz senden '
Gerçekten özür dilenecek insanlar bunlar. Ama gelin görün ki; dini duyguları, emekleri, hoş görüleri, dostlukları, iyi ve temiz dilek ve duyguları sömürülen insanlar konumundan daha kurtulmuş değiller!.
Devletten de bir beklentileri yoktur. Her şeyi hoş görürler, verilene razı olurlar.İşte benim tertemiz köylüm, işçim, emekçim!..
Senin bu durumunu sömüren şerefsizlere yazıklar olsun!.
Bir de her günün şiirine olur olmaz şeyler yazanlara da...
Bir inceleyin, hep aynı virüsler, her günün şiirine bulaşanlar...
Şiirde birincisi şekil açısından, ikincisi söyleyiş özelliği bakımından dikkati çeken iki husus var.Şöyle ki;
Şiirin girişi gerçi bir hikaye anlatır gibi ama, baştaki bu girizgahtan sonra beyitler halinde devam eden bir gazel düzeni var.Cümle kuruluşu serbest şiir olması itibarı ile bir ölçüye uymasa da, yapı bakımından eski mısraları hatırlatıyor.
İkinci husus, şiirde dikkati çeken şairin fikrine kesinlik ve sertlik veren ifade tarzıdır.
Anadolu ihmal edilmiştir.Tanzimat ve meşrutiyet dönemi aydınları için taşradır.Çoğu oraları gidip görmeden, gerçekten ve gerçekçilikten uzak, peşin bir tarih anlayışı ve kendi muhayyilesine göre hamasi eserler vermiştir.Bu ihmal edilmişlik şairde ızdırap duygusu ile beraber mahcubiyet uyandırmıştır.Anadolu’yu görmüş, gezmiş ve çeşitli yerlerinde çalışmış birisi olarak şair bilip tanımakta ve bu kadirşinas, cömert, vatanperver Anadolu insanına bir özrü borç bilmekte bunu dile getirmektedir.
Ona göre cefakar Anadolu insanı alengirli laflardan, kibarlıktan, züppelikten anlamaz ama kadirşinastır, vatanperverdir, cömerttir, yiğittir vs.Kısacası kent yaşamı onu yozlaştırmamıştır.Öz benliğini, dinini, imanını ve insanlığını en iyi şekilde muhafaza etmekte sabır ve umutla ülkesinin kahrını çekmeye ve yapı taşı olmaya devam etmektedir.
Şiirde bütün mısralar yukarıda anlattığımız tema üzerinde olmasına rağmen sürekli bir şekilde işlenmemiş eski gazellerde olduğu gibi dağınık bir şekilde işlenmiş.Bu nedenle iç kompozisyonu zayıf.Ancak bu şiirin gerçekçiliğine ve söyleyiş gücüne halel getirmemektedir.
Merhum şair aslında didaktizme kolayca kaçabilecek bir konuyu duygulu ve şairane bir şekilde ele almış.Şiir üç bölüm gibi;
Hikayemsi girizgah kısmı;
Geçmiş gün, Mehmet İstanbul'a yeni gelmiş
ve her nasılsa tramvaya binmişti. Biri ayağına
bastı ve hemen özür diledi;
-Pardon!
Canı yanan Mehmet cevapta gecikmedi:
-Efendi! Ağzını topla, pardon sensin!
O hesap:
Anadolu insanının bilmeyişini(cehalet değil kastedilen) kentli alengirli ağızdan anlamamak, demek geldi içimden.
İkinci kısım;
Yollara dökülürdü millet, taş kırmak için
'Yol mükellefiyeti' dedikleri bir şey vardı eskiden
Ama taş kırmak filan değil, dost kahrı, aydın külfetidir
Anadolu yiğidini aşındıran, eskiten
Karanlık mı öteler, yokluk mu var kavşakta
-Aslan hemşerim, yürü bakalım önden!
Umut, sabır ve aşk, kerem ve rahmet
Muhammet Mustafa'yla Hazreti Ali'den
Başka nesi var zaten, lüks niyetine garibin
Koku keyfinden, ayna merakından, mendil süsünden
Ve hatıra olarak -arkada Kız Kulesi ve kuşlar-
Selimiye kışlasındaki onbaşılık resminden
İnsanımızın ezilmişliğini, ihmal edilmişliğini, cefakarlığını vs. Güzel insani , dini ve milli hasletlerini
Üçüncü ve son kısım;
Yol mu yok -Pardon! Okul mu yok -Pardon! Hekim mi yok -Pardon!
Ey bütün bu pardonlara, sadece -Pardon sensin! diyen
Ey kalem değmemiş ak kağıt gibi askere
Yemen'e gider gibi Almanya'lara giden
-Kimsin, nesin! yok, kapısını çalana
Sofralar döken yağlı-ballı, kat kat yataklar seren, yünden
Ey dut yaprağını atlas, kötü kırık buğday tanesini
Beşibiryerde altın eden
Hitit, Selçuklu, Osmanlı ve hatta Türkiye olarak
Özür diliyoruz senden
Özetle hepsine eyvallah diyen Anadolu insanından özür dilemeyi anlatan bölüm diye ayırasım geldi.
Şairin rastgele kelimelere kazandırdığı duygu yükü şiirin bütünü düşünüldüğünde çok daha iyi anlaşılmaktadır.Naçizane şiire ilişkin düşüncelerim bunlar.
Son sözde, belki merhum şairin sanat anlayışına ilişkin okuduğum 10-12 tane kadar şiirinden anladığım kadarı ile realist bakış açısı ile Anadolu’yu , memleketi konu etmek diyebilirim.
Seçim güzel seçim şairin ruhu şad olsun.
Herkese selamlar
Bugüne şiir olsun diye dün eklenmiş ama olsun, beni etkisi altına aldı şiir.
Şairimiz ışık içinde uyusun.
'deprem vegileri nereye gitti.'? Tasarrufu teşfik fan fin fonu, ötv, kdv'ler nereye göçtü?
1990'lı yıllarında kurulmuş olan bir fon daha var, adı, Fak Fuk Fonu.
Bu fonun adının açılımı şöyle, Fakir Fukara Fonu. Pardon, yada, duyduk duymadık denmesin diye AÇIlımını da yazdım.
Fak Fuk Fon ismiyle kendini pek bi güzel ifade ediyor bence.
Anadolu yiğidi Sarıkamış'ta dondu, Yemen'de yandı.
'PARDON.'
Mehmet İstanbul'a gelmiş iş için, aş için ve yukardaki fonları beslemek için. Besledikçe 'pardon'. Buradaki dizede geçen 'pardon' diyen bir kentli ve 'pardon sensin' cevabıyla bizim Mehmet... İstanbul yetmedi, eskiden kılıç gücüyle gitmişliği olan evropa'ya iş gücüyle giden Mehmet. 'ha İstanbul, ha avrupa diyip göç seferinde İstanbul aktarmasını iptal ederek, köy avrupa direk seferlerini tercih eden Mehmet.
Anadolu'nun yürekte sıcak, gönülde zengin çocuğu. Halil İbrahim sofrasıyla nice niteliksizi doyuran Mehmet.
şiir sonundaki özür töreni, trende ayak basma serenomisinden sonraki pardon gibi.
Teşekkür'e verilen cevap 'bir şey değil' yada 'rica ederim' gibidir.
Saygılar,
Wilfrid Celal başka küpe girmiş ama sızdırıyor. O kullandığın özel işaretleri bir gün karıştırıp iyice rezil olacaksın.
Bir anı bir öykü gibi.Çok çok farklı bir anlatım şekli var. bir dünyayı şiire sığdırmaya çalışmış.Dünya şiirin içinde ezilmiş gibi geldi bana.Saygılarımla
Fransız köselesi yine arzı endam etmiş görünüşe bakılırsa.
Söz yobazdan açılmışken bir dizede ben yazayım neymiş yobaz bilsin.
Gerici yobaz diye ,tanımlar Müslümanı
Bakmaz menfur haline, dindara çamur atar
Halbuki gericilik,dinsizlerin gümanı
Düşdüğü mezbelede, debelendikçe batar.
günün seçkisini kutluyorum.
kaleme sağlık nerden nereye der gibi.
dile benden ne dilersen
Bu şiir ile ilgili 10 tane yorum bulunmakta