Pardon Sensin Şiiri - Nüzhet Erman

Nüzhet Erman
28 Nisan 1926 - 11 Kasım 1996
4

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Pardon Sensin

Geçmiş gün, Mehmet İstanbul'a yeni gelmiş
ve her nasılsa tramvaya binmişti. Biri ayağına
bastı ve hemen özür diledi;
-Pardon!
Canı yanan Mehmet cevapta gecikmedi:
-Efendi! Ağzını topla, pardon sensin!
O hesap:

Yollara dökülürdü millet, taş kırmak için
'Yol mükellefiyeti' dedikleri bir şey vardı eskiden

Ama taş kırmak filan değil, dost kahrı, aydın külfetidir
Anadolu yiğidini aşındıran, eskiten

Karanlık mı öteler, yokluk mu var kavşakta
-Aslan hemşerim, yürü bakalım önden!

Umut, sabır ve aşk, kerem ve rahmet
Muhammet Mustafa'yla Hazreti Ali'den

Başka nesi var zaten, lüks niyetine garibin
Koku keyfinden, ayna merakından, mendil süsünden

Ve hatıra olarak -arkada Kız Kulesi ve kuşlar-
Selimiye kışlasındaki onbaşılık resminden

Yol mu yok -Pardon! Okul mu yok -Pardon! Hekim mi yok -Pardon!
Ey bütün bu pardonlara, sadece -Pardon sensin! diyen

Ey kalem değmemiş ak kağıt gibi askere
Yemen'e gider gibi Almanya'lara giden

-Kimsin, nesin! yok, kapısını çalana
Sofralar döken yağlı-ballı, kat kat yataklar seren, yünden

Ey dut yaprağını atlas, kötü kırık buğday tanesini
Beşibiryerde altın eden

Hitit, Selçuklu, Osmanlı ve hatta Türkiye olarak
Özür diliyoruz senden

Nüzhet Erman
Kayıt Tarihi : 10.11.2011 20:02:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Hüsamettin Sungur
    Hüsamettin Sungur

    Begeniyle okudum

    Cevap Yaz
  • Tayyibe Atay
    Tayyibe Atay

    ''deprem vergileri nereye gitti.'?'

    sevgili Menevşe; konuyu bu sayfaya taşıman iyi olmuş.konu üzerine iki söz de ben edeyim,izninle..

    geçenlerde bir bakan açıklama yaptı,sanırım duydun. aynen şöyle diyordu açıklamasında:

    'toplanan deprem vergilerini sağlık ve eğitime harcadık'

    duyunca,düşündüm...sağlığı anladık da,eğitimi anlamadık dedim ve ekledim, hangi eğitime!..onca abla-abi varken ortalıkta yani!..boşuboşuna mı abi-abla olunur de mi!.

    hadi gel,biz de abla olalım!:)))eğitime katkımız olur belki,ne dersin!.:)))

    vah ülkeme,vah...

    sevgilerimle...

    Cevap Yaz
  • Tayyibe Atay
    Tayyibe Atay

    bir nevi söylence mi,hikaye mi,nesir mi, yoksa dökülme mi,anlayamadım gitti...'yut yut şiir!' desem,değil ki!..gerçi 'şiir'in tarifine giren şiir de yok...muş...şiiri tarif eden tarifçide!..

    sustum gitti(m)...kutlayarak...

    saygılarımla...

    Cevap Yaz
  • Ahmet Emer
    Ahmet Emer

    Şair gerçekten çok güzel bir şiir yazmış. Temiz Anadolu insanını pek güzel resmetmiş, kutlar, rahmetle anarım.
    'Ey kalem değmemiş ak kağıt gibi askere
    Yemen'e gider gibi Almanya'lara giden

    -Kimsin, nesin! yok, kapısını çalana
    Sofralar döken yağlı-ballı, kat kat yataklar seren, yünden

    Ey dut yaprağını atlas, kötü kırık buğday tanesini
    Beşibiryerde altın eden

    Hitit, Selçuklu, Osmanlı ve hatta Türkiye olarak
    Özür diliyoruz senden '
    Gerçekten özür dilenecek insanlar bunlar. Ama gelin görün ki; dini duyguları, emekleri, hoş görüleri, dostlukları, iyi ve temiz dilek ve duyguları sömürülen insanlar konumundan daha kurtulmuş değiller!.
    Devletten de bir beklentileri yoktur. Her şeyi hoş görürler, verilene razı olurlar.İşte benim tertemiz köylüm, işçim, emekçim!..
    Senin bu durumunu sömüren şerefsizlere yazıklar olsun!.
    Bir de her günün şiirine olur olmaz şeyler yazanlara da...
    Bir inceleyin, hep aynı virüsler, her günün şiirine bulaşanlar...

    Cevap Yaz
  • Orhan Balkarlı
    Orhan Balkarlı

    Şiirde birincisi şekil açısından, ikincisi söyleyiş özelliği bakımından dikkati çeken iki husus var.Şöyle ki;

    Şiirin girişi gerçi bir hikaye anlatır gibi ama, baştaki bu girizgahtan sonra beyitler halinde devam eden bir gazel düzeni var.Cümle kuruluşu serbest şiir olması itibarı ile bir ölçüye uymasa da, yapı bakımından eski mısraları hatırlatıyor.

    İkinci husus, şiirde dikkati çeken şairin fikrine kesinlik ve sertlik veren ifade tarzıdır.

    Anadolu ihmal edilmiştir.Tanzimat ve meşrutiyet dönemi aydınları için taşradır.Çoğu oraları gidip görmeden, gerçekten ve gerçekçilikten uzak, peşin bir tarih anlayışı ve kendi muhayyilesine göre hamasi eserler vermiştir.Bu ihmal edilmişlik şairde ızdırap duygusu ile beraber mahcubiyet uyandırmıştır.Anadolu’yu görmüş, gezmiş ve çeşitli yerlerinde çalışmış birisi olarak şair bilip tanımakta ve bu kadirşinas, cömert, vatanperver Anadolu insanına bir özrü borç bilmekte bunu dile getirmektedir.

    Ona göre cefakar Anadolu insanı alengirli laflardan, kibarlıktan, züppelikten anlamaz ama kadirşinastır, vatanperverdir, cömerttir, yiğittir vs.Kısacası kent yaşamı onu yozlaştırmamıştır.Öz benliğini, dinini, imanını ve insanlığını en iyi şekilde muhafaza etmekte sabır ve umutla ülkesinin kahrını çekmeye ve yapı taşı olmaya devam etmektedir.

    Şiirde bütün mısralar yukarıda anlattığımız tema üzerinde olmasına rağmen sürekli bir şekilde işlenmemiş eski gazellerde olduğu gibi dağınık bir şekilde işlenmiş.Bu nedenle iç kompozisyonu zayıf.Ancak bu şiirin gerçekçiliğine ve söyleyiş gücüne halel getirmemektedir.

    Merhum şair aslında didaktizme kolayca kaçabilecek bir konuyu duygulu ve şairane bir şekilde ele almış.Şiir üç bölüm gibi;

    Hikayemsi girizgah kısmı;

    Geçmiş gün, Mehmet İstanbul'a yeni gelmiş
    ve her nasılsa tramvaya binmişti. Biri ayağına
    bastı ve hemen özür diledi;
    -Pardon!
    Canı yanan Mehmet cevapta gecikmedi:
    -Efendi! Ağzını topla, pardon sensin!
    O hesap:

    Anadolu insanının bilmeyişini(cehalet değil kastedilen) kentli alengirli ağızdan anlamamak, demek geldi içimden.

    İkinci kısım;

    Yollara dökülürdü millet, taş kırmak için
    'Yol mükellefiyeti' dedikleri bir şey vardı eskiden

    Ama taş kırmak filan değil, dost kahrı, aydın külfetidir
    Anadolu yiğidini aşındıran, eskiten

    Karanlık mı öteler, yokluk mu var kavşakta
    -Aslan hemşerim, yürü bakalım önden!

    Umut, sabır ve aşk, kerem ve rahmet
    Muhammet Mustafa'yla Hazreti Ali'den

    Başka nesi var zaten, lüks niyetine garibin
    Koku keyfinden, ayna merakından, mendil süsünden

    Ve hatıra olarak -arkada Kız Kulesi ve kuşlar-
    Selimiye kışlasındaki onbaşılık resminden


    İnsanımızın ezilmişliğini, ihmal edilmişliğini, cefakarlığını vs. Güzel insani , dini ve milli hasletlerini

    Üçüncü ve son kısım;

    Yol mu yok -Pardon! Okul mu yok -Pardon! Hekim mi yok -Pardon!
    Ey bütün bu pardonlara, sadece -Pardon sensin! diyen

    Ey kalem değmemiş ak kağıt gibi askere
    Yemen'e gider gibi Almanya'lara giden

    -Kimsin, nesin! yok, kapısını çalana
    Sofralar döken yağlı-ballı, kat kat yataklar seren, yünden

    Ey dut yaprağını atlas, kötü kırık buğday tanesini
    Beşibiryerde altın eden

    Hitit, Selçuklu, Osmanlı ve hatta Türkiye olarak
    Özür diliyoruz senden

    Özetle hepsine eyvallah diyen Anadolu insanından özür dilemeyi anlatan bölüm diye ayırasım geldi.

    Şairin rastgele kelimelere kazandırdığı duygu yükü şiirin bütünü düşünüldüğünde çok daha iyi anlaşılmaktadır.Naçizane şiire ilişkin düşüncelerim bunlar.

    Son sözde, belki merhum şairin sanat anlayışına ilişkin okuduğum 10-12 tane kadar şiirinden anladığım kadarı ile realist bakış açısı ile Anadolu’yu , memleketi konu etmek diyebilirim.

    Seçim güzel seçim şairin ruhu şad olsun.

    Herkese selamlar

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (10)

Nüzhet Erman