Ekim...
Hasatı çoktan yapıldı hansız yolcuların. Ama ayrılık olmazdı harman zamanı...
Tavan arasında bağdaş kurmuş oturan örümceklerle gezindim bütün akşam. Saçlarımı kesmeyi istedim nedense.
Kumul gözlerine batan toplu iğneler, şehri tam köprülerinden kanatıyordu. Asma dedikleri, örümcek ağlarının ıspanak yemiş haliydi bence.
Benim de duvarlarım vardı köprü kurulacak.
Kendime başka nasıl gülebilirdim?
Aklımdan geçmeyen bir sen kalmıştın.
Geldin. Ne fena ettin!
Örümcekler bile kaçacak delik aradı, sislerin pisliğinde…
Üşütmüş bir Ekim düştü ellerimden.
Ayaklarım olmasa arada kalmayacaktı.
Avize gözlü canavarlar,
Tam da ensemden yakaladı gülmeye başlayacakken.
Neden uyuyan ölülerin kuyruğuna bastın?
Sedasız sesler vurmalıydın genzine ırmakların.
Çağrışa çağrışa yılanlar kıvrılmalıydı ayak izinden.
Fikrime ziyan nöbetler geçmeliydi.
Ve ne olsa, başından ezilmeliydi bütün küçük harfler, yılana inat.
Aklım, yorma beni!
Bildiklerin... bildiğin gibi değil...
Ben varken, o da vardı demek!
Yazık kelimelerim benim, zavallı emeğim...
Ellerine sıvanan bir kaşık balla susturulmuşsun.
Yan odada oynaşan yavuklu türkülere dilek tutmuşsun da,
Erciyes'te unutuluvermiş yüreğin.
Vagonlarda rüzgar olmuş çelik çomak oynayan sesler, adını bağıra bağıra... Gözlerine oturan bu hüzünbaz nefret, bütün lügatlarda tanımlansa ne farkeder?
Aldatıldın!
Aldattığın en serseri gençlik telaşının çocukluk provasında hem de...
Ben varken, kim yoktu? ..
Kasım...
Güneş ayaza düştü, cemreler ayağa...
Şişlenmiş adları kaldı bir tek, bilinmeyen kentlerde barınan külkedilerinin...
Silik siluetleri vardır ya insanların ya da kadınların;
Hani o siluetleriyle karmaşık labirentlere benzetirler yolları, kendileri gibi; Olmadık cürümleriyle yangın olmaya yeltenirler.
Kafa karıştırmaktan başka bir işe yaramazlar,
Sinek olmaktan başka da...
'Zaaf ve özel' olurlar...
İğreti tiksinçlikleri, gözlerinin her haresine oturur ve bir yığın seyrüsefer çıkarır damsız kavalyelerin inceliklerine, tuhaf...
Kadınlardan ve kedilerden nefret ediyorum!
Onları tanıyana kadar, şeytan da bir melekti.
Zıvanadan çıkmış kadın ve kedilerin gidip şeytanı bulması, kimi haklı çıkarırdı?
Ya da, şeytan neden sereserpe bırakırdı kendini onların yanında?
Değirmende saçlarının rüzgarını döndüren,
Hastalıklı don kişot kadar ustasın sen.
Hayallerimi kılıçtan geçiren baş harflerin,
Isınmak için gittiğim bir kırsalın mağarasında gizli şimdi.
-Duvarlara kazıdım ki, tırnaklarımın söküklüğü anlam bulsun... Belki bir gün, kral mezarlarıyla beraber hortlarlar yazıldıkları yerden.-
Zaviyelerden geçen tabuların,
Kutsanmış birer havari gibi gerindiği ortaçağ bozgunluğundan;
Yılkı atlarının hüsranla taşıdığı dörtnala bir yayanlıksın benim için.
Seni solumdan kaybettim...
Tutunuyorum...
Parçalı- dağınık bulutlu bir humma bürürken düşlerimi,
Telleri bir bir kopan kemanlara, sinsi temalar yüklüyorum avuçlarımdan.
Kenar mahalleli bir şeytana boyun eğerken istanbul,
Döşüme yasladığım elleri geliyor aklıma.
Bir Ekim,
Bir Kasım...
Muhannet bir iklim olup düşüyor damlarıma.
Yakan bir ayaz, üşüten bir güneş, elden düşme bir isim...
Kendimi külümden kaybettim...
Emine TansuKayıt Tarihi : 9.3.2005 17:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Gemilerim kurşun kalemiyle çizili...
TÜM YORUMLAR (2)