Paradoks Şiiri - Sibel Berfin Gürsoy

Sibel Berfin Gürsoy
15

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Paradoks

Kapı çalındı. Açtı kapıyı yeşil gözlü adam. Kimse yok. Yerdeki siyah gülü fark etti. Aldı gülü, ince, uzun, lacivert bir vazoya koydu. Gül bordo oldu..
“Yorgo” dedi hastalıklı bir sesle mavi gölü kadın.
“Kim geldi? ”
“Kimse gelmedi Nora. Uyumaya devam et.”
“Uyursam gidersin.. Gidecek misin? Gitme Yorgo..
Gitmeyeceksin değil mi? ”
“Buradayım. Uyu artık.”

Kadın, rüyasında uyandı. Yorgo yoktu. Bordo gülü fark etti. Aldı gülü eline, gül karardı. Duvardaki tablonun karşısına geçip oturdu. Seyretti yazgısını.. Gözü sokak lambasının altında duran kemancıya takıldı. Üşüyordu. Parmakları donmuş gibiydi. Sanki, bir nota sonra kırılıp dağılacaklardı.. O nota gelmeyecekti hiç. Tablo zamanı durdurmuştu. Kemancı, kaldırımın üstündeki kediye bakıyordu. Kedi, kemancıyı görmüyordu.. Tablonun sol üst köşesinde dolunay vardı. Üstünde küçük, kırmızı bir leke duruyordu dolunayın.. Ve neredeyse, aşağı, kemancının üstüne damlayacaktı; sokak lambasını söndürecek, tabloyu karanlık bir dehlize dönüştürecekti..
Sıçradı Nora: “Yorgo! ”
“Buradayım. Korkma. Uyumaya devam et..”
“Saat kaç? ”
“Gece yarısı. Uyu hadi..”

Nora kapattı gözlerini huzursuzca.. Tabloya baktı, kemancının gözünde bir çift gözyaşı, kediye bakıyor.. Nora kediye çevirdi bakışlarını; kedi siyah olmuş..
Karanlıkta en belirgin yeri biri mavi, diğeri yeşil olan gözleri..
Nora, elindeki gülü vazoya koydu. Gül bordo oldu. Televizyonu açtı. ‘Yorgo ne zaman gelecek acaba? ’ diye düşündü. Kemancıyı gördü ekranda. İnsanlar üstüne yürüyor, sonuncu notayı basması için zorluyorlardı.
Nora televizyonu kapattı korkuyla.. Öksürdü. Su içmek istedi. Vazgeçti.. Kapı çalındı. Kapıyı açtı. Kimse yoktu.
Yerde duran gazeteyi fark etti. Aldı gazeteyi eline. Sayfaları çevirdi.13.sayfada resmini gördü. “Nora Verisyan öldü! ” … Aynaya baktı Nora. Yüzü solgundu. İçi titredi. Battaniyesini aldı, tablonun karşısına oturdu.
Dehşete düştü. Kırmızı leke akmıştı aşağı, halıya damlamıştı. Sıçradı Nora: “Yorgo! ”
“Buradayım Nora. Uyumaya devam et..”
“Saat kaç? ”
“Halâ gece yarısı. Hadi, uyu artık..
Korkma yanındayım ben.”

Gözlerini yumdu Nora. İstese de açık tutamıyordu zaten; yorgundu..
Vazoya uzandı. Gülü alacaktı, Gül yoktu. Tabloya baktı, kedi yoktu. Halıya baktı, leke yoktu. Yorgo’yu çağırdı, Yorgo yoktu. Bunaldı. Çıldıracak gibi oldu. Dışarı çıkmak istedi, kapı yoktu. Yıldızlara bakmak istedi, pencere yoktu..
Gözlerini yumdu. Tanrı’ya dua etti.. Omzuna bir el dokundu. Gözlerini açtı.
- Neredeyim ben?
- Tablonun içindesin.
- Sen kimsin?
- Ben bu tablonun ressamıyım.
- Adın ne?
- Joseph. Joseph Verisyan.
- Bu, kocamın adı.
- İyi düşün Nora. Kocan kim?
- Joseph Verisyan.
- Adı bu mu?
- Emin değilim..
- Gel Nora, gidelim..
- Kemancı nerede? Kediyi de göremiyorum..
- Gel Nora..

Uyandı Nora. Yorgo yoktu. Kalktı su içti. Tabloya baktı. Kemancı vardı sokak lambasının altında. Üşüyordu. Parmakları donmuş gibiydi.. Sanki bir nota daha çalsa.. Dağılacaklardı.. Sonra kediyi gördü. ‘Bu kediyi daha önce fark etmemiştim’ diye düşündü. Kapı çalındı. Yorgo gelmişti. Elinde gazete vardı. Nora aldı gazeteyi,13.sayfayı açtı. “Uzmanlar sağlık için günde iki saat spor yapılmasını öneriyorlar. Dünya Sağlık Örgütü, konuyla ilgili……”
Tarihe baktı.3 Şubat 1974.
Yorgo kediyi kucağına aldı, “Hadi kızım, mama vakti..” Kedi mırladı.. Nora televizyonu açtı. “Borsada düşüş..”
Kanallara göz attı. Sonra televizyonu kapattı. Aynaya baktı, solgundu. Su içmek istedi. Vazgeçti. Yatağa uzandı. Uyudu. Rüyasında vazo yoktu. Gül de yoktu. Bir kilisenin önünden geçti, Joseph’i gördü, sevindi. El salladı. Joseph düşünceliydi. Görmedi Nora’yı, yanından yürüyüp geçti. Nora seslenmek istedi. Vazgeçti. Uyandı. “Yorgo! ”
“Buradayım Nora.”
“Rüyamda Joseph’i gördüm.. Saat kaç? ”
“Gece yarısı. Hadi, uyu artık..”
Nora gülümsedi ve kapattı gözlerini
“Joseph geçen yıl öldü Nora..” dedi Yorgo. Nora
duymadı. Çoktan uyumuştu…

Ertesi sabah kilisede bir cenaze vardı. Çocuk, bisikletini kilisenin bahçesine bıraktı. Kapıyı araladı. Bir adam org çalıyordu. Çok kalabalıktı içerisi. Kimse ağlamıyordu. Eline bir İncil aldı. Birkaç dakika İncil’i okudu. Sonra Rahip’e yaklaştı..
“Rahip, ölen kim? ”
“Nora Verisyan”
“Şu ünlü piyanist Nora Verisyan mı? ”
Rahip başını salladı.. Çocuk üzüldü. Hiçbir şey söyleyemedi.. Kilisenin kapısını açtı, dışarı çıktı.. Hava kapalıydı. Ve neredeyse yağmur yağacaktı.. Kapının yanında bir gözü yeşil, diğer gözü mavi bir kedi vardı. Kediyi kucağına aldı. Bisikletine binip uzaklaştı..

[EPILOG]

- Rahip! Bana bir vazo verir misiniz?
- Tabi, buralarda olacaktı bir tane.. Ne güzel bir gül o, tıpkı bayan Verisyan gibi güzel..

- Joseph hoş geldin.
- Merhaba Yorgo. Çok geciktim mi?
- Hayır. Pek sayılmaz.
- Ne zaman? ...
- Gece yarısı…
- İyi kadındı Nora.. Tanrı bizi korusun.
- Tanrı hepimizi korusun..

6 Eylül 2002 / Ankara

Sibel Berfin Gürsoy
Kayıt Tarihi : 19.10.2003 19:59:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Sibel Berfin Gürsoy