Olması bir yanılgının keskin, binlerce yenilgiden. Ve dahi; dönmek istediğinde evlinin evine, olması kapının duvar. Boğulması bu cümledeki öznenin, bildiği denizlerde. El olması aşina yüzlerin dar zamanda ve de hissetmek yalnızlığı her zerresinde karanlığın.
Ne kimse güzeldi senin kadar,
ne de sen güzeldin kimseler kadar.
Ortak bir güzellik hegemonyasında,
eş paydaydık ilk bakışta herkes kadar.
Burnundaki tenekeyi sevdiğim, kocaman çocuk.
Sanma ki;
çok ağladım arkandan,
ve dahi öpmedim fotoğraflarını burnundan,
yüce şarabımın son damlası akarken boğazımdan,
söylemedim o şarkıyı, sırf sen varsın diye.
Sanma ki daha çok var oldun içimde, seni yok saydıkça.
Sanma ki benden hızlı koşuyordun ben kaçarken.
Hele hele saçından düşen iki teli,
yastığımın kılıfına sakladığımı hiç sanma.
İnanma sen öyle diyenlere,
sensin içimdeki hermit,
senden gelip sana gidenlere,
yoktur içimde yaralar, envai çeşit.
İlk gördüğüm gün seni;
hayallere dalmıştım en güzelinden, senin kadar.
"Bu kız beni yutamayacağım anti depresanlara başlatır,
yörüngemi kaydırıp durduk yere merkür retrosuna sokar,
ama kollarında da çok güzel uyutur be!" demiştim.
Sırası geldikçe, hepsini yaptın.
Bazen sırası değişti, bazen biz değiştik.
Sahi ne değişti hayatımızda,
bir gökkuşağının altında uyuyup uyanmaya başladıktan sonra,
altın sandığı koruyan İrlandalı cücenin kalbini mi kırmıştık, neydi bu başımıza gelenler?
Yok anacım yok, biz kırmadık bizden başkasının kalbini.
Ve dahi kimse kırmadı kalbimizi bizden başka.
Sayısız çıkmazların ve bilinmezlerin orta yerinde,
paramızı istemeyen kim güzel bakardı bize bizden başka?
Kayıt Tarihi : 22.9.2022 00:39:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!