1.Gün
Taşlı ve kara bir toprak yığınının altında kimsenin farkına varmadığı küçücük bir tohum olduğumu bugün anladım. Kaç mevsimdir burada olduğumu hatırlamıyorum. Şimdi neden kendimin farkına vardığımı anlamaya çalışıyorum sadece. İçimde tanımlayamayacağım bir kıpırtı var. Sanki şu küçücük tohum bedenimin her bir zerresinde beni paramparça, beni tuzla buz edecek sancılar var. Sancılarım beni kendimin ayırdına vardırdı, artık bir tohum olduğumu biliyorum.
“Ağrımasa bilir miydim yüreğimin yerini? ” –Sennur Sezer
Anladım…
2. Gün
Çok karanlık ve çok korkuyorum. Oysa nicedir burada, bu toprak yığınının altında öylece durmaktaydım ve topraktan farksızdım. Ama kendimi anladığımdan ve bir tohum olduğumu bildiğimden bu yana korkularım aklımı alıyor. Küçücüğüm ben ve bedenimin her yerini hızla yeşil bir yumak sarıyor. İncecik bir misina sanki ve hızla çoğalıyor içimde… Sanki büyüyorum, gitgide toprak beni sıkıştırıyor sanki ve nefesimin yetmemesinden korkuyorum. Bilinmeze büyüyorum, ama içimdeki yeşil iplikler beni nereye taşıyor, küçücük aklımla bilemiyorum.
“Gideceği limanı bilmeyene hiçbir rüzgardan hayır gelmez” –Montaigne
Korkuyorum…
3. Gün
Artık rengim yeşil ve bir ip yumağından farksızım. Korkularım çoğaldı, çünkü çok güçlü bir sıcaklık var içimde, yanmaktan korkuyorum ama yanıp kül olmadığıma şaşırıyorum. Toprak eskisi gibi karanlık değil ve güçlü bir çekimle beni yukarıya asılan bir şeyler var. Yeşil bir ip yumağı gibi olan bedenim sanki çözülüyor ve ip yukarı ağıyor sanki…Eskisi kadar keskin değil sancılarım, korkum biraz daha şaşkınlığa benziyor artık. Bu hızla çağıran güce karşı koyamıyorum.
“Beni çağırması bütün uzakların/iyileşmez çocukluğum yüzündendir.” –Afşar Timuçin
Şaşkınım…
4. Gün
Alacakaranlık artık, etrafımda olan biten her şeyi belli belirsiz görebiliyorum. Ama kendi görünüşümü tanıyamıyorum. El yordamı bir şaşkınlık benimkisi aslında, öncesi nasıl göründüğümü bilmiyorum çünkü, ama bu ben eski ben değilim, onu biliyorum. Dün beni yukarıya çağıran ışığa bugün içimde karşı koyan bir güç var. Bugün o güce de karşı koyamıyorum. İçimde olan bitenlere sadece izleyici gibiyim. Toprağın içine doğru çengel gibi tutunmaya çalışan kara ipliklerim var. Asıl inanamadığım, toprak hiç birine kaşı koymaz sukunet ve tevekkül içinde kabul ediyor olan biteni…
“Al getir kendi derinliklerine/ ufuksuz sularda duran gemini/ getir ki sabaha çok var/ hem bakarsın gecenin koynundan/ bir binen çıkar.” –Şükrü Erbaş
Çoğalıyorum…
5. Gün
Üzerime hiç durmadan akan sular var. Toprak sular içinde, ama ben hızla içiyorum, kana kana içiyorum, kanmıyor içimdeki iplikler…Bugün içimdeki yeşil ipliklerin içine suların yürüdüğünü hissediyorum ve kara ipliklerinde aşağılara doğru güçlenerek tutunduğunu…Korkularım bitti. Su beni korkularımdan arındırdı. Artık seyirci değilim. Beni bu gücün nereye götürdüğünü, bir bilinmeze büyüdüğümü bilemesem de, bu uyumlu koroya sesimi katacağım. Damla damla içime akan suların tüm korkularımı yıkadığını anlıyorum.
“Gelişin yıkım gibi olmamalı/ gelişin önceden belli olmalı/ Yağmurlara söyle geleceğin günü”-Afşar Timuçin
Kendimi katıyorum…
6. Gün
Bugün bedenimde tanımlayamadığım bir kıpırtı var. İçimde ne olduğunu bilmediğim kesecikler oluştu, içinde sarılı beyazlı yumacıklar var. Onlar hızla kıpırdanıyor. Sanki kendi içlerinde mırıldandıkları bir şarkı var, ben nefes nefese kalıyorum ama onlar dinginler ve şarkılarını büyük bir uyumla söylüyorlar. Bu renkler nerden geldi, yeşil nasıl sarı ve beyaza dönüştü ve niçin o keseciklerin içinde boynu bükük, iç içe geçmiş doğmayı bekler gibiler, artık kendimi bu değişimin ortasında buluyorum. Kesecikler incecik bir zardan ibaret.
“Boynu bükük bir papatya olduğuma bakıp da/ senden vazgeçtim sanıp/ sakın aldanma” –Ezginin Günlüğü
Değişiyorum…
7. Gün
Bugün ışık gözlerimi alıyor ve koronun sesi hızla çoğalıyor. Bugün beklenen olacak, artık farkındayım. Çok erken başladı içimdeki hareketlenme ve artık ne yapsam bu değişimin döngüsü değişmeyecek. İçimde sular, içimde yeşil yapraklar ve birden fışkıracak gibi devinen sarı ve beyazlar var. Hazırım. Bunu dediğim anda ışık gözüme değdi. Ben toprakta değilim, burası başka bir yer… Ben artık başkayım, incecik yeşil bir dalın üzerinde, bir sürü yaprak ve tomucuktan ibaretim. Boylu boyunca yeşil ve tepemde sonsuz bir mavilik var. Ben artık tohum değilim. Kara ipliklerim hala toprağa sımsıkı tutunmuş durumda, yeşil ipliklerimse başka şekillerle göğün ışığında dansediyor. İçim serin, dışım sıcacık, sanki her yerimden nefes alıyorum. Doğduğum yer yeryüzüymüş ve beni kendisine çağıran gökyüzünün altında toprak adımı papatya koymuş…Üzerimde küçücük damlalarımla güneşi izliyorum. Her bahar geleceğim yer burasıymış...
“Ben bir papatyayım/ gözlerimde dağbaşları/ ayaklarımda saksılar/ gözyaşlarımla sulanırım.” -Onur Şenli
Doğdum…
Meltem KayaKayıt Tarihi : 3.4.2005 20:53:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (4)