Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde
Develer tellal iken, pireler berber iken, uzak diyarlarda papatyalar ülkesi varmış.
Bu ülkenin kırlarında rengarenk açan papatyalar ve prensesleri yaşarmış.
Lakin papatya prensesi öyle mutsuzmuş ki, onun mutsuzluğu papatyalarına yansımış.
Günler günleri kovalamış, aylar yıllar geçmiş aradan
Bir gün papatyaların yaşadığı ülkeye, başka uzak ülkelerin birinden kuvvetli bir rüzgar esmiş. Bu rüzgarla birlikte bin bir çeşit çiçek tohumu göç etmiş papatyaların yaşadığı ülkeye. Olur mu hiç öyle şey dediğinizi duyar gibi oldum, masal bu ya olmuş işte. Tohumlardan bir tanesi tamda papatyaların arasına düşmüş, baharla birlikte yağmurlar yağmaya başlamış, uzak ülkeden gelen tohum zamanla yeşermeye başlamış ve zamanla dev cüsseli heybetli bir papatya oluvermiş. Prenses ve papatyaları şaşkınlıkla ve birazda gıptayla bakmışlar kocaman gövdeli papatyaya. Günler geçmiş aradan, prenses papatya ve diğer papatyalar, hayranlıkla yaklaşmışlar yeni misafirleri, prens papatya ya. Prenses bu dev gövdeli papatya prensine aşık olmuş, diyeceksiniz ki, çiçeklerde aşık mı olurmuş, masallarda oluyor çocuklar, hem de aşkların en güzeli oluyor. Gel zaman git zaman iyi ce bir birlerine alışmış ve kaynaşmış papatyalar. Prensesin gözlerindeki ışıltı papatyalarının da gözlerine yansımış ve çok mutlu olmuşlar. Evvelden bükük olan boyunları dik, duruşları ve bakışları daha asil ve onurlu olmuş. Prens ile prensesin bir birleri ile konuşmadıkları gün yokmuş artık, bir gün prenses ve papatyaları kırları aydınlatan sıcak güneşin olduğu bir anda, prens papatya ya doğru eğilerek, iyi ki geldin, iyi ki seni tanıdık ve çok sevdik prensim, sakın bizi bırakıp gitme, sensiz yaşayamayız deyip prensin kocaman gövdesinin altına sığınmışlar. Gözleri dolmuş koca gövdeli papatyanın, yüreği pır pır çarpmaya başlamış çünkü oda sevmiş papatyaları ve prenseslerini. Prensesin kulağına doğru eğilmiş prens, bende sizi çok sevdim prensesim, merak etmeyin sizi hiç bırakmayacağım güzel papatyam demiş. Papatyalar ve prensesleri hep bir ağızdan bağırarak prensimiz çok yaşa seni çok sevdik, taç yaptık başa demişler. O günden sonra hiç ayrılmamış prens ve prenses, prens kocaman gövdesiyle eğilerek yüreğinden öpüvermiş prensesin ve demiş ki, papatyam sen yüreğinden öptüğüm ilk ve tek papatyasın bundan sonra yüreğimin yegane sahibi sensin, artık yüreğimi kilitledim anahtarı sensin sadece sen açabilirsin demiş. Öyle mutlu olmuş ki papatya, yüzünde tebessüm belirmiş yaprakları sevinçten uçuşmaya başlamış. Öyle mutlularmış, öyle sevmişler ki bir birlerini, prens, prensesini ne zaman görse, kelebek gibi çarparmış kalbi. Prensesin de aşağı kalır yanı yokmuş hani, gözlerinin içi gülermiş prensini görünce bakışlarından belli olurmuş ne kadar sevdiği prensini. Lakin, bir dertleri varmış prens ile prensesin, çünkü onlar iki uzak diyarın çiçekleriymiş, vuslata ermeleri için aynı ülkenin çiçekleri olmaları gerekiyormuş. Prens uykularında bile, prensesini görür olmuş, onunla uyuyor, onunla uyanıyormuş. Hayalinde de olsa prensesini dev gövdesine yaslayıp, kocaman yapraklarının altına alıp okşarmış saçlarını ve sımsıkı sarılırmış ona. Bir gün prens, prensese demiş ki, artık bu azap bitsin benim olmalısın hep bende kalmalısın, seninle uyumak istiyorum geceleri ve seninle uyanmak istiyorum sevgi dolu sabahlara demiş. Prensesin yapacak bir şeyi yokmuş, ikisinin de sabretmesi gerekiyormuş, acele etme dev yürekli prensim, sabret biraz demiş. Siz gelin bunu prense anlatın, haksızda sayılmazmış prens, yıllar sonra yürekten sevdiği hayranlıkla baktığı bir papatya ya rastlamış ve ona aşık olmuş. Prens bulduğu her fırsatta prensesini görebilmek için gidiyormuş kırlara, prenses, gelme prensim koparırlar yapraklarını hiç korkmuyor mu sun demiş. Prens hiç korkmaz mıyım prensesim, ben seninle olmaktan değil, sensiz kalmaktan o kadar çok korkuyorum ki, sensiz yaşayamam benim güzel asil papatyam demiş. Sevinçten gözlerinin içi parlamış prensesin, ışıl ışıl olmuş kapkara gözlerindeki bakışlar. Seni çok seviyorum koca yüreklim, prensim demiş gözlerinin içine bakarak prensinin. Aynı heyecan, aynı saflıkta cevap vermiş prens, bende seni çok seviyorum, güzel papatyam asil duruşlum demiş prens. e, çocuklar baştan da dediğim gibi bu bir masaldı, her masalda olduğu gibi bu masalda da sevinç ve göz yaşı var, kah güldürür bizi, kah ağlatır, öyle de olmuş.
Bir gün demiş ki, güzeller güzeli beyaz papatya, prensim sakın beni üzme olur mu, sakın başka çiçeklerin diline düşürüp benim boynumu büktürme, papatyalarım beni öyle görürlerse çok üzülürler, ağlarlar, hatta ölürler üzüntülerinden demiş. Demiş ki sonra, onlar ölürse bil ki prensesleri de ölür prensim demiş. İşte o an duygulanmış prens, gözleri dolu dolu olmuş, iki damlacık çiy tanesi düşmüş buğulu gözlerinden. Koca yüreği küt küt atmış, demiş ki prensese, papatyam ben seni üzmek için sevmedim, başıma taç, yüreğimin sultanı yapmak için sevdim demiş. Sen ölürsen bende yaşayamam, ölürüm papatyam demiş. Papatyanın gözleri dolmuş, sağol koca yüreklim, sağ ol papatyalarımın asil prensi diyerek kocaman bir öpücük konduruvermiş yanağına. O günden sonra kalplerinin kilidini teslim etmişler bir birlerine. Günler günleri kovalamış, aylar yılları, beraber aşmaya karar vermişler önlerindeki tüm zorlukları, söz vermişler bir birlerine, ölünceye kadar ayrılmayacaklarını.
e, çocuklar, geldik masalın sonuna, demiştim masal bu diye. Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevitene, gökten bir elma düşmüş, yarısı onların başına düşmüş, yarısı da bizim başımıza düşe.
Bize düşen şu ki, sakın koparmayalım papatyaları, koparmayalım ki mutlu olsunlar. Koparırsak ağlarlar, üzülürler boyunları hep bükük kalır. Her çiçek dalında güzeldir, sakın koparmayın koklayın sevin sadece.
B İ T T İ
05.08.2016
Aydınlı İbrahim DİKMEN
Kayıt Tarihi : 5.8.2016 02:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bize düşen şu ki, sakın koparmayalım papatyaları, koparmayalım ki mutlu olsunlar. Koparırsak ağlarlar, üzülürler boyunları hep bükük kalır. Her çiçek dalında güzeldir, sakın koparmayın sadece sevin papatyaları ve tüm çiçekleri.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!