Aydın imiş düşüncesi köksüzler,
Hep çelişki yazdıkları palavra..
Çileye faişe, öze haksızlar,
Sevdikleri, kızdıkları palavra
Demokratım deyip asker çağıran,
Hem vurup, hem yandım diye bağıran,
Dün iştahla yiyip bu gün öğüren,
Bataktalar..yüzdükleri palavra..
Düdük gibi üflenince öterler,
Yel estirir ortalığı katarlar,
Milletimin yarınını satarlar,
Düşman niyet ezdikleri palavra..
Dün Apo´yla sarmaş dolaş poz verip
Hainligi alkışlayıp, yüz verip
Vurun diye benzin döküp, gaz verip
Şimdi oyun bozdukları palavra,,
Bıkmadılar ne de uslanıyorlar,
Gargaşadan şişip, kaslanıyorlar,
Sürekli terörden besleniyorlar,
Akan kandan bezdikleri palavra..
Bize ait ne var ise düşmanlar,
Künyede türk yazdığına pişmanlar,
Cüzdan kalın, kasa dolu,şişmanlar,
Halkım gibi gezdikleri palavra..
İstiklal marşını baştan sona dek,
Oku, anlat desen manasına dek,
Yüzleri vuruşur, vallahi gerçek,
Ruhumuzu sezdikleri palavra..
Tarihten biçmeye hızar taşıyor,
Köklerime düşman nazar taşıyor
Bunlar Birliğime mezar eşiyor,
Düşmanlara kazdıkları palavra.
Bunlar karıştırdı Sivas, Maraşı
Bunlar vuruşturdu gardaş gardaşi
Bunlar siyonizmin fitne ataşı
Laiklikten dizdikleri palavra..
Sentezi ´yim kül yutmadım yutmam ben
Haykırırım dolduruşla ötmem ben
Yaşadıkca milletimi satmam ben
Öz ruhumu bozdukları palavra...
Kayıt Tarihi : 15.1.2009 17:24:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
'Ülkücü şehitler' ve Ergenekon 5 Ağustos 1980'de, Bahçelievler 3. Cadde'de bulunan MHP Genel Merkezi güpegündüz saldırıya uğradı. Saldıranlar 11 kişiydi. Yüzlerinde kar maskeleri vardı. Ellerindeki silahlarla üç yeri taradılar. Bunlardan biri polis karakolu, öbürü bugün sinema olarak kullanılan MİSK binasıydı. Asıl hedef ise MHP Genel Merkezi'ydi. Önce altı tane el bombası attılar. Kollarına asılı olan çantalardan çıkardıkları dolu şarjörleri boşalanların yerine takarak yaklaşık 300 mermi yaktılar. O gün MHP Genel Merkezi'nin önünde iki kişi hayatını kaybetti. Kurşunlarla delik deşik olan Teknik Öğretmen'li Ömer Demir'i tanırdım. 25 Ağustos 1980'de, yine aynı şekilde MHP'ye yakın bilinen Ziraat Mühendisleri Birliği saldırıya uğradı. Kızılay'da Adakale Sokak ile Tuna Caddesi'nin kesiştiği yerde bulunan binanın giriş katı lokal olarak kullanılıyordu. Yine kar maskeli kişiler önce el bombalarını attılar, sonra silahlarla taradılar. O gün de üç ülkücü genç hayatını kaybetti. Aralarında hatırladıkça burnumun direği sızlanan Dursun Özdemir de vardı. Dursun mahcup, sessiz ve tertemiz bir Anadolu delikanlısıydı. Bizim o zamanlar 'mavra' tabir ettiğimiz muhabbetleri sessizce saatlerce dinlerdi. Kim bilir ne hayalleri, ailesinin ne beklentileri vardı. Ona rastgelen ölümün, zalimce bir haksızlık olduğunu düşünürüm. Bu iki saldırı da karşı tarafın, yani militan sol örgütlerin marifeti değildi. Tıpkı İstanbul Üniversitesi'nde yedi solcu gencin hayatını kaybettiği 16 Mart katliamının sağcıların eseri olmaması gibi. Benzer birçok olayda olduğu gibi bu üç olayda da saldırı şekli aynıydı: Önce el bombaları ve sonra silahlarla tarama. Bir kere profesyonelceydi. Tıpkı savaşlardaki gibi. Yine bu olayların hepsinin bir başka ortak özelliği vardı. Hepsinin dosyası 'faili meçhul' olarak kapandı. Güpegündüz polislerin gözleri önünde gerçekleşen bu saldırılar hakkında küçük ipuçları bile bulunamadı. Bu saldırılar devletin içindeki bir örgütün marifetiydi. Amaçları, şiddeti tırmandırmak ve ülkeyi kaosa sürükleyip darbeden başka çare olmadığını göstermekti. Daha sonra 12 Eylül generalleri, şiddet ortamındaki paylarını üstü kapalı ifşa ettiler. Bunların arasında Bedrettin Demirel'in 'şartların olgunlaşmasını bekledik' sözü, tarihî bir itiraftır. 12 Eylül sabahı Başbakanlık koltuğundan ayrılan Süleyman Demirel'in 'bir günde kan nasıl durdu? ' sorusu, 12 Eylül öncesinde yaşananlarla 12 Eylül'ü yapanlar arasındaki kuvvetli bağı özetler. MHP lideri Devlet Bahçeli, bu tecrübeyi yakından bilen bir isim. Bahçeli 80 yılında Başkent Mali Bilimler'de asistandı. Yıllar sonra genel başkanı olduğu partiye kimlerin saldırı düzenlediğini biliyordu. Salı günü MHP grup toplantısında, Ergenekon soruşturması konusunda gösterdiği kararlı tavrı, bu tecrübenin ışığında değerlendirmek lâzım. Yıllardır MHP'yi ve ülkücüleri şiddetin dışında tutmak için gösterdiği olağanüstü çaba da, basit bir siyasî muhakemenin değil, bu tecrübenin eseri. Bahçeli'nin Ergenekon soruşturması için söylediği 'Milliyetçi Hareket, olan bitenin farkında ve şuurundadır' sözünün içerdiği derin anlamlar üzerinde herkes düşünmeli. Devlet Bahçeli'nin AK Parti hükümetine verdiği destek, soruşturmayı bir siyasî hesaplaşmaya çevirip sulandırmaya çalışanları da teşhir ediyor. Bahçeli desteğini doğrudan hükümete bir siyasî destek olarak veriyor: '...siyasi iktidarın demokrasiye karşı bütün yasadışı oluşumları ortaya çıkarması ve hukuk içinde çözerek sonuçlandırması doğal ve doğru bir yaklaşım ve olması gereken bir anlayışın takdir edilecek tezahürüdür.' Ergenekon terör örgütü, ülkücülerin de hesap sorması gereken kanlı bir terör örgütü. Bahçeli doğru biçimde bu hesabı görüyor. Bu hesap bir kan hesabı. Ben de bu davayı güdüyorum. Benim Ergenekon hakkında yazdığım yazıların arkasında, binlerce gencin yanında Ömer'in ve Dursun'un hiç solmayan yüzleri duruyor. Katiller yargılanmalı ve adalet yerini bulmalı. Ruhları şâd olsun. Mümtaz'er Türköne-Zaman
Hem vurup, hem yandım diye bağıran,
Dün iştahla yiyip bu gün öğüren,
Bataktalar..yüzdükleri palavra..
bakalım geri kalan 6/7 de kimler var..1 ini gördük.
Güzel vede anlamlı bir şiir zuhur etmiş usta kaleminizden..
Sizi vede bu eşsiz eserinizi kutlarım TEBRİKLER..
Selam vede muhabetlerimle birlikte tam puanımıda
bırakıyorum sayfanıza Allaha emanet olun..yunus karaçöp
Allah Türk Milleti'ni korusun ve yüceltsin...Bir daha kardeş kavgasına düşürmesin. Ortalığı bulandırmaya çalışanlara da fırsat vermesin.
Sevgiyle kalın.
TÜM YORUMLAR (16)