PAGANİST SANRILARIM
Hadi gel
ver ince mayıs yaprağı ellerini
düşünme ikimizden gerisini, gidelim
sen düşlerini sal yap
ben umutlarımı deniz, yelken açalım
gülücüklerin suyum
gözlerin güneşim olsun, kaçalım
üzülme, dert etme
gönlümüzün kalacağı bir dünya yok ardımızda
bizim değil artık
hiç olmadığından çok bizim değil
su bizim değil, toprak değil
güneş bizim değil ki gün bizim olsun
kapat gözlerini
gözlerinde denizim
gözlerinde ayım, güneşim
gözlerinde gençliğim hapsolsun
gölgelediler güneşi gülüm
lekelediler
etten kapkara duvar durdular ışığın önüne
karanlıklarını verdiler dünyaya
korkularını saldılar
dirilip çürük etleri
sıyrılıp çivili çarmıhlarından
çırçıplak boş tabutlara yatıp kalktılar
yeni bir beden(?) yeni yüz(?) arınmış yürek (?)
yeniden doğuşa inandılar
kendilerince kutsaldılar, tanrılardan ateş
tanrılardan tanrı çaldılar
kutsanmışlardı peygamber tasından
kutsal görevler için vardılar(?) (!)
yürü artık
açmazları olacak elbet yüreğinin
ben sana cenneti hiçbir zaman vaat etmedim
ölelim diyorum güneşin kollarında
daha varken, daha sarıyken, sıcakken
gör bak ardımızdan kimse ağlamayacak
inan bana
bu ölümü kimse anlamayacak
asildiler ve seçilmiştiler
köklü, arı hanedanların mensubu
kutsal kandandılar
başka kanlara bulaşmadılar
kanlarını da bulaştırmadılar
varlıkları ilahi armağandı insanlığa(?)
sürüye çobandılar ve yönetmek için vardılar(!)
sahiptiler, sahibiydiler sınırsız toprakların
ucuz insan teriyle sulayıp
kasalarını sıradan insan kanıyla doldurdular
bir tanrının (?) bir de paranın gücüne inandılar
ekonomisttiler, stratejist
asırları yatırıp sayfalara planladılar
nesiller boyu sapmaz sadakat
şaşmadan
şaşırtmadan uyguladılar
sen, sen ol diyorum olabildiğince
yalan diyorum gökteki yıldızlara kadar her şey
gülüşleri sahte, sevgiyi haykırışları yalan
dostluk, kardeşlik, barış
nasılda metalaştı her şey
düşlerimizi dahi satın aldılar
canımızdan başka ne kaldı ki ucuz olan
ne yazık,
hırsına, inadına değil insanlığın hâlâ gülüşü
inan aptallığından milyarların
cahil aymazlığından
gülücüklerini ver dünyaya
kuş dili yüreğin ilham olsun çocuklara
çaresiz kıvranışın ağır sancısı var karnımda
bırak ellerimi, çöz sabrın kör düğümünü
ha patladım, ha patlayacağım
sorunlular ve sorumlular
her taşın hem üstünde hem de altındalar
kendiliğinden değil büyük planın ince ayrıntıları
savaşlar, barışlar
dünya kaynaklarını bölüşüp bir çırpıda
bir kalemde nüfusunu saptadılar
ilahi tragedya, kutsal görev adına bağışlar
melek kadar şirin ve kanatlıydılar
yüzlerinde insan taklidi tebessümle
kana susamışlıklarını bastırdılar
bilimdiler, bilmediklerimizin sahibi
teknoloji, çaresiz işe yaramazlığımızın aynası
medeniyettiler,
yürekleri vicdanları muhasebeleştiren
bütün çirkinliklerin anası
ne hali perişanım
ne de aklı ziyanım
ne deli nede divaneyim
desem ki sana veliyim inanmazsın
sen yine de uy bana
benim gözlerimden tanı renklerini dünyanın
benin gözlerimden gör mahvını
adımlarımca adımla dünyayı
zorla aklın sınırlarını, bir kez olsun aş kendini
aykırı düşünmekten, kendin olmaktan korkma
mahkum değiliz onların gör dediklerine
sevmek zorunda değiliz sev dediklerini
milyon kere milyon insandan bize ne
olağanın dışına çık, kır kalıplarını
kendince yaşa sevdayı
aşkı su tadında
kopar paslı zincirlerini
arala artık perdeyi
gördüklerine inanamayacaksın
ve kendimiz olduğumuzdan ne çok
başka şeyler olduğumuzu anlayacaksın
ağlayacaksın
güzel muştularım yok yarına dair
seni üzmek değil amacım amma
kırıldı kalemi insanlığın
ve güneşi gölgeleyenler
serpilip kendi coğrafyasında
bakir kalmış tüm güzelliklerin ırzına geçmek uğruna
kaldırdılar sınırları, dağıldılar dünyaya
kötüleyip, karaladılar ulusallıkları
cehaletle suçladılar
aslını inkar;
çekinmeden, utanmadan
kendi medeniyet beşiklerini kırdılar
paganisttiler, ilahlar yıkıp ilahlar yarattılar
peygamberler tarihinden köklerini
maneviyattan güçlerini aldılar
“kutsal kase, kutsal kan” mistik bir varoluş hikayesi
geometrik şekiller,astrolojik kehanetler
ezoterik, gizemli bir hava yarattılar
en çokta kendileri inandılar
şeytan ve havariler
ruhbandılar amma
dünyadan hiç kopmadılar
doyumsuz ve hep açtılar
kazandıkça servetleri
servetlerinden de çok açlıkları büyüdü
ve onlar zaten globaldiler
dilimizde kuru bir tekerleme olmaktan çok dahası
dünyanın sahipleriydiler
olmayan evlerimizin olmayan bahçelerini dolaşmadık
onların dünyayı dolaştıkları kadar
her ayrı coğrafyada şirketleri, şubeleri
her ayrı ülkede örgütleri, hücreleri
kompradorları, iş birlikçileri, uşakları
anlamını fark edemediğimizden çok küresel
ve iç içeydiler
içimizdeydiler
sakın yüreğini kirden nemden
dağlarıma çık tertemiz çiçeklerim var
tenin kadar beyaz papatyalarım
gülüşün kadar sıcaktır orda güneşim
aldırış etme
bir hayal dünyası olancası
ve belki de dünya platonun mağarası
gerçek değil yansımalardır gördüğümüz
ve belki de gerçekten biz, biz değiliz
ve belki de koca bir yalandır ömrümüz
değer mi?
bırak kendini
olancası bu olsun görüp, göreceğimiz
daha fazlasına katlanamam
önceden atlıydılar, atları yıkım yeleli
şer suyu verilmiş yalın kılıçları kanlı
baş kestikçe adalet dağıttılar
gizdiler gizliydiler
hep vardılar ama bilinmediler
dünyanın bir ucuna düşen atomda
diğer ucunda patlayan savaşta
her isyanda, kavgada, hezeyanda
ihtilalde, darbede, devrimde
tek bir damla da olsa akan kanda
hep vardılar
ama hiç bilinmediler
derindiler, derindeydiler
çiviyle kazıldılar alnımıza, kara yazımız
bedbaht talihimiz oldular
hiç silinmediler
ve kaostan, kavgadan, savaştan
yevmi mahşer kıyamet kırılan candan
oluk oluk akan kandan
analarının ak sütü gibi içip, beslendiler
bizler kırıldık, eksildik
onlar yenilendiler
insanları sevmeyi öğret çocuklara
siyahı, beyazı; zengini yoksuluyla
terazinin kefeleri hep denk düşmüyor işte
adaletin sahibi tanrı da olsa
dahası, insanı öğret çocuklara
sevdası, ihtirasları, kıskançlığı
bencilliği, cehaleti, doymazlığıyla
insanı anlat çocuklara
anlat ki minicik yürekleri sırlansın
anlat ki saklı hayalleri yıkılmasın
düş evlerini sağlam temellere kursunlar
bizden geçti, onlar cesur olsunlar
smokinli fraklı
silindir şapkalı salon beyefendileri
sırf böyle istediler diye demokrasi
aslı, azınlığın tahakkümü oligarşi
paranla satın alabildiğince özgürlük
canını, etini, terini satabildiğince hürriyet
aslı, ücretli kölelik
gülünç, aşağılık medeniyet
isteyince insan hakları
istemezse sefalet, eziyet
oysa
makosenleri kara afrikadan
kasalarında külçe altınları
kadınlarının süsü, elmasları
ceketinin kumaşı, evlerinin sıcağı
sanayisinin ve arabasının dumanı
ve hatta
donunun lastiğine kadar kara afrikadan
oysa kara afrikada çocuklar
afrikada çocuklar
çocuklar…
çocuklar…
al sana; medeniyet
al sana; insan hakları…! ! !
hep öyle kal
masum ve tertemiz
gün yüzüne gölgesi değsin istemem
başarabilirsen ki, başarmalısın
ne olur değişme
hep böyle kal
gülüşünün rengi değişse dayanamam
suya verdi heraklet gözlerini
ve kaçınılmazın resmini çizdi
gün döndü devran değişti
ne surlar yıkıldı kökünden
ne sultanlar ipe çekildi
önce;
ulusallık adına parçalandı imparatorluklar
sonra ulus devletinin fitili ateşlendi
dünün köleci derebeyi bugünün efendisi
aynı mantalite sadece kartelleşti
süleymana kalmadı bu dünya
korkarım onlara kalacak
binlerce yıl önce yıkıldı mabedi
korkarım yeniden kurulacak..
yalan bu dünya sefilliği kadar rezil
ve hala sürgünde, tecritte samimi yürekler
önce kalemleri sonra parmakları kırıldı
azraille cebelleşti yıllarca
meşruiyetini övmedi faili mechuller
diyetini canıyla ödedi
satılmış medya, kuşatılmış sanat
nereye gitsen yolun sonunda hep onlar
ne yana dönsen o yandalar
ne çok gizli ve uzak
ne çok açık ve yakınımızdalar
evlerimizin içinde, baş ucumuzdalar
ekranda kuklaları, sanat sevicileri
silikonik liderleri, idolleri
demokrasinin hamisi
özgürlüklerin bekçisi
barış ve huzurun garantisi
adaletin kurucusu ve teminiydiler
her biri için ayrı bir organizasyon
uluslar-üstü cemiyetler ve birlikler
özgürlük ve barış götürdüler gittikleri yere (?)
develer yükü ganimetle döndüler
işte koca dünyayı
böyle mahvettiler…
aşamalar kat edildi
belki de sona gelindi
sonra bir an dünyaya inecek deccal
sıyrılıp insan bedeninden
gerçek yüzünü gösterecek şeytan
kurulup tek dünyanın, tek devleti
tacını giyip yeniden
tahtına oturacak kutsal kandan olan
ömre son akıllara ziyan
öyle bir anda olmak istemem
yap hesabını
ya öl benimle ya da kal
bir kez yenildiler tarihte
ikincisi olur mu, bilemem
yanıldığımı sanmıyorum amma
bu kez haklı çıkmak
inan istemem.
Suat gezmiş
Suat GezmişKayıt Tarihi : 26.9.2014 13:57:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!