Özür dilerim.
Henüz bana almadığın çiçekleri saksıya dikemedim.
Bahçemize ektiğin portakal ağacının suyunu da vermiş değilim.
Bakkal Rüstem amcadan ise henüz senin gözlerin için bir nazar duası da isteyemedim.
Senin kurduğun gökyüzünden kendi salıncağımı sallandırmış da değilim.
Yemeklerin tuzunun ayarını hesap edemiyorum,kabul.
Gözlerinin bu denli büyülü tuhaf çekiciliğine utandığımdan bakamıyorum,ona da kabul.
Ama çayı tam istediğin gibi,bir demliğe iki kaşık çay atıp yarısına kadar kaynar su ekleyerek demliyorum.
Her gün seni hiç aksatmadan Allah'a anlatıyorum.
Kitaplığını haftada ikişer kez temizliyorum,kitapların üzerinde bıraktığın parmak izlerini okşuyorum.
Geleceğin güne kadar çarşaflar kirlenmesin diye turuncu kanepenin üzerinde uyuyorum.
Her gün en az bir kitap,bir insan yaşıyorum.
Sırf sen içimde çoğalasın diye;Bazen bastığın kaldırım,dokunduğun
sabun,kokusu ciğerlerini dağlayacak kadın,sustuğun fakat susmak
bilmediğin siyaset,başarılarının kanıtı olan bir kaç icazet oluyorum.
Her gün.
Havanın soğuk olmadığı perşembe gecelerinde seccadeni sümbül saksılarının olduğu köşeye seriyorum.
Bazen rakı sofrası hazırlıyorum,bazen de gözlerinden tesbih yapıyorum.
Başucu sehpana Tevrat da koyuyorum bazen.
Gece yatmadan önce İncil'den ilahiler söylüyorum sana.
Ara sıra Kudüs'ün bahçelerinde Babil'in Asma Bahçeleri gibi dolanıyorum,etrafta.
Buda'dan bahsetmiyorum bile...
Zerdüştlük ise henüz buraya ulaşmış değil.
Param yettiğince mendillerini alıyorum dilenci çocukların.
Benden bir şey yok.
Sadece henüz ölmedim.
özür dilerim.
Terliklerini henüz nereye koyacağımı bilemesem de sofanın hemen
köşesinde üşümüş vaziyette gelmeni bekliyorlar,her gün.
Elimle yaptığım çini tabak ondan bir parça salata alman için yalvarıyor bana.
Ahşap merdivenler ayak izlerini,
yastığın kokunu,
çay bardağı dudaklarını,
kitapların ellerini en çokta gözlerini özlemiş.
Taş plakta Müzeyyen Senar içtenlikle söylüyor türküyü bu denli gelmeni
istediği için.
Ellerim çok üşüyor.
Biliyor musun?
Esasen seni hiç özlemedim.
Yakup peygamberin Yusuf peygamberi beklediği gibi beklemeyeceğim seni.
Peygamber Muhammed'in Hatice'yi sevdiği kadar da sevmiyorum seni.
Günün bazı vakitlerinde seni düşünmemeye çabalıyorum o kadar.
Sadece şu sıralar:
Gönlüm yaralı,ömrü boyunca maşuk değil de aşık kalacağı için.
Emin ol girişteki kırık aynadan daha az kırık değil kalbim.
Gelirken kalbini de getir demeyeceğim.
Sadece ihtiyacım olan ellerin.
Ellerim çok üşüyor.
Seni beklemeyeceğim.
Sana ölüyorum
Sana batacağım
Ve artık bu elimde değil.
Yeryüzü selam diyor sana Selam!
Hoş geldin.
Kayıt Tarihi : 5.7.2017 14:09:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Teşekkür ediyorum.
Estağfurullah,bunlar sizin güzel görüşleriniz.Kıymetli yorumunuz için teşekkür ederim.
TÜM YORUMLAR (6)