Ana rahmine düşmeden önce başlar özlenenler ve sonraların sanırları.. hep bir yerlere çıkma çabasını yakar ve yakalarız. Neyi özlediğimizi bilmeden ilk kalp atışlarımızla bedenimizin ruhumuzun içine yerleşik olarak kalır özlemler. Küçük beden en ısıcak kollarda kendine arayış besler.Ağlarız ki o sıcaklığa akmak için. İlk kalp ve adım atışlar ilk kelimeler etrafı dünyayı tanıma telaşıdır özlem.. Beklenilenlere büyümek için kavuşma yarışıdır özlemler.Oyunlara oynaşıl ve bitişik kavuşmalara gitmektir özlem…Hani benim sana geldiğim ilk gün gibi.Sıcak bir Ankara sabahına sıcak bir İstanbul sevgisiyle dahası İstanbul büyüyen bir çocuk Ankara da oyundaşlığıma kalıtsal bir anıtlaşma günüydü.
Özlem..
İlk gençlik hayallerimizi emziren çılgın bir ırmaktır.Akar en uzun hayat toprağından, masum kelebeğin bakışlarına. Kaçamak el ele tutuşlara aşk oyunlarını öğretmektir. Hani annem –babam görürseyi korkarak yaşamaktır. Her dokunmanın ilk adı olan gençlik genidir, delice, içten, anlamlıca
Msn ‘de sabaha kadar aynı şeyleri anlatmaktır özlem. Mahçup bakışlara camda seni görmektir. Okul kırmak, pencereden kaçıp gitmek,tuvalette giyinip süslenmektir. Kalbi yeni keşiflere sürmektir. Aramaktır belaları sarmaktır… Hani seninle parkta annene ve yengene yakalandığımız sarmaş dolaşlarımız vardı ya özlem işte oydu… Hani utanıp gece geç saatlere kadar ancak evinize gitmektir özlem…Seni özlemeyi soruyorsan, kalbimin derinlerinde oluşan kalp atışlarının derinleştirdiği bir dev kazanda gözyaşlarının akmasını özlemektir…Sana göre ben seni ağlatmaktan zevk alıyormuşum..İşte bunu söylemen bile bir sevgidir...
Özlem…
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,