Ne işim mi vardı o caddede bilmiyorum. Sıradan bir işti işte. Haftalar sonra yine oradan geçiyordum.Oysa hep kaçtığım içinden geçmemek için yaya yürümek pahasınada olsa farklı otobüslere bindiğim, bazende olurya içinden geçersem kendimi evine giden o sokağa bakmamak için koşullandırıp ama her seferinde yenilip hani olur ya belki seni görürüm diye son anda başımı çevirdiğim o caddedeydim işte. Caddeye ilk girişimle kalp atışım hızlandı, kan şekerim, tansiyonum allak bullak.üşümeye terlemeye başladım tüylerim diken diken. Yolun o beraber yürüdüğümüz yanından yürümemeye özen gösterdim ve ilerledim... Karşımda sahne alan o caddeyi hızlı adımlarla geçmek istedim. Karşımda her tarafı senin hatıran olan bir yol uzanıyordu. Bir baklavacı dükkanı tüm anılarını döküyordu önüme seni beklediğim sokağın başındaki trafik lambası renk renk yanıp sönüyordu. Beraber oturduğumuz o pastane, para çektiğin o bankamatik ve adımlarının sıcaklığını, izlerini taşıyan yolun karşı kaldırımı...hızlı hızlı ilerledim. Neden ama korkuyordum. Korkuyorsam nedendi bu korku.kim bir caddeden korkardı ki. Ya deli olmalıydım ya da körkütük bir bir aşık yoksa ikiside aynı şeymiydi.
Yürüyordum başım önümde ve hızlıca. Yolda kaç kişiyeçarptım kaç küfür yedim hatırlamıyorumİşim yolun sonundaydı bitirip aynı yoldan hızlıca dönmeye karar verdim. Yürümeye başladım hızlıca ama sokağa yaklaştıkça ayaklarım söz dinlemez oldu. Birden yolun karşısına döndüm yüzümü pastane tam karşımdaydı. Canım yandı. Can havliyle kendimi yolunortasında buldum. Ne sağıma bakmıştım ne soluma veürküten o klakson sesiyle kendimi zorla yolun diğer yanına attım. Üstelik yaşlı bir kadın ben geçiyorum ve geçiyorsam müsaittir diye yanımda ilerlemiş o da son anda kurtulmuştu. Karşı tarafta gözgöze geldiğimizde anlamıştı benim normal olmayışımı, hadi ben aşıktım yaona ne olmuştu...Yürüdüm biraz daha, adım adım sokağına yaklaştım senin bıraktığın ayak izlerine basa basa ilerlermiş gibi. Dümdüz gidip o caddeden çıkıcaktım.Sokağın başına yaklaştıkça duralamaya başladım ve durdum o trafik lambasının yanında elimi cebime atıpbir sigara çıkardım ve yaktım. Gözlerimi sokağa dikip gelmeyeceğini bile bile bekledim. Sigaram bitti sonra gitme zamanımdı yürümeye başladım ama bir sorun vardı ayaklarım gitmem gereken yönde gitmiyor senin ayak izlerini takip ediyordu ve sokağa girmiştim...O içinden kedi fırlayıp seni korkutan çöpkutusu hala ordaydı. Fotoğrafçı vitrindeki resimleri değiştirmişti. Meyve satan adam hala tezgahı dopdolusanki siftah yapmamış gibi duruyordu. Ağır ağıryürüyordum sokakta attığın her adımı tabanlarımda yaşayarak.Birden evinin olduğu binanın önünde buldum kendimi. Geri çekilip öylece baktım.ışıklar yanmıyordu gitmiştin odan karanlıktı yoktun. İzledim biraz karanlığı. İnce bir miyav sesi geldi kulağıma. Bir kedi yavrusu ayaklarımın arasında dolanıyordu. Eğildim okşamaya başladım. Ürkekçe ama isteyerek tüylerini okşatıyordu bana. Sanki bana ihtiyacı vardı ama korkuyor güvenemiyordu. Oysa ben öyle korkulacak biri değildim. Korkuttuklarım ve korkanlarım vardı ama öyle değildim. Senden de sakınmıştım zaten korkulası yanlarımı. Kediye seni sordum miyav dedi, gördünmü diye sordum miyav dedi, iyimiydi diye sordum yine miyav dedi. Zaten o bir kediydi hep miyav derdi benimbaşka cevap beklemem yanlıştı.yapabileceğim tek şey miyavları evet saymaktı iyi niyet adına bende öyleyaptım. Soracaklarım bitmiş kedide sanki bunları hissetmişçesine yanımdan uzaklaşmıştı...Bir süre daha evini izleyip kalkmaya karar verdim. Ayağa kalkıp adım atmaya başladım ama ayaklarım yine başına buyruk değildi. Buyruklarını kalbimden alıyorlardı. Binanın bahçesinde buldum kendimi önce sonra giriş kapısında ve merdivenlerden çıkıveriyormuşum meğer kapıya yaklaştıkça içim acıdı ve 13 numaralı kapının önünde buluverdim kendimi. Sonra birden ortalık karardı otomatik söndü. Gözlerim
alıştıkça alacakaranlık görmeye başladım ortalığı. Sonra kulağımı kapıya dayadım belki sesini sesini olmasada yankısını duyarım diye. Gözetleme deliğinden senin belki aylar önce bıraktığın o “kim gelmiş” meraklı bakışını aradım. Elim kapının tokmağına gidiverdi orda elinin sıcaklığını aradım sonra zile gitti elim parmak uçlarını hissetmek adına. Alacakaranlıkta seni hissetmeye çalıştım ve uzun zamandır hissedemediğim sıcaklığını. Kendimden geçmiş farklı bir boyutta bulmuştum kendimi. Sonra birden zil sesiyle irkildim. Zil düğmesine fazlaca basıp çalmasını sağlamışım. Panikledim dizlerim titredi.Kaçamayan tavşan gibi yerimde durdum bir an. Sonra hızla merdivenden indim sonra durdum ucunda bekledim
basamakların, kapıyı açanı görmek için durdum. Kimse açmadı unutmuşum işte ışıklar kapalıydı, evde kimse yoktu, sen yoktun...Sonra indim ve çıktım binadan. Tıpkı eskisi gibi her akşam üstü senden ayrılırken evime döndüğüm oyoldan yürümeye başladım. O yolda her zamanki gibiseni düşündüm. Ellerim sıkılı değildi dişlerimibirbirine kenetlemiyordum, acı çekiyordum ve tek bu acıya isyan etmiyordum. Seni düşünüyordum birde kendimi. Senin gidişinle başlayan kaybedişlerimi. Senin yerine sokmak istediğim insanların içimdeki boşluğu büyütüşlerini, hatalarımı, başarısızlıklarımı ve şimdiki bu halimi. İçimde özleyişininm yangısı cayır cayır ağzımdan şu mısralar çıkıyordu:
Oldu olmaz bir sevda
Olmaz oldu bir sevda
Sen yoktun. İçim doluydu. Özleyişim gözyaşıma vuruyordu. Gel dedim Neredeysen gel artık... Bana bir ömür yetecek o sıcak bakışınla
dokun kalbime. Acı çekiyorum, isyan etmiyorum,
seni seviyorum.
Kayıt Tarihi : 29.6.2003 17:37:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Şair Evindar](https://www.antoloji.com/i/siir/2003/06/29/ozleyis-11.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!