Hasretin bir dağ gibi birikti gönüllerde
On dört asır yolunu gözledik gelir diye
İsmin vird-i zebândır Hû Hû diyen dillerde
Tebessümün bizlere bin can sunan hediye
Yoruldu gözlerimiz ağır ağır kapanır
Ölümün kollarına kapılmış ceylan gibi
Bilmem bu hasretliğe hangi gönül dayanır
Hangi gönül Sevgili? .. Her bir şey yalan gibi
Dermanımız kalmadı bu karanlık devirde
Yüzümüz hiç gülmedi sen gideli bu elden
Bir kerecik çehreni bizlere de çevir de
Söz açalım sen dolu günlerin geldiğinden
Bir ar gibi taşıdık sensizliğin yükünü
Gözlerimiz dalardı adını her andıkça
Titredi yüreğimiz söyledikçe türkünü
Hicranın katlanırdı gözyaşına döndükçe
İçimizde volkanlar patlıyordu art arda
Sen dolu o günlerin düşleri kurulurken
Ne bahtsız köleleriz senden uzak diyarda
Senden ayrılıktır ah özü kanatan diken
Çaresiziz Sevgili nûrundan nûr ver bize
Görelim yarınların mücellâ çehresini
Bir türkü dolandır sen lâl olmuş dilimize
Tadalım tehlillerin çiğdemden katresini
Ağlamanın hükmünü divanında sordular
Günahları yıkayan iksîr-i a'zam dedin
Sensizlik gecesinin rüyasını yordular
Özlemi dinecekmiş hüzün dolu mabedin
Kahrolmuş hayallerin haşr-i a'zamı gelen
Ruhların saadeti tadacağı demdir bu
Nedir o dua dua gönüllerden yükselen
Ufkumuzda yol açan Rabbimizin mektûbu
Duadır varlıklardan yükselen sessiz seda
Duadır kâinatı kuşatan renksiz boya
Duadır yürekleri var eden eşsiz nida
Duadır özümüzde tabirler bulan hülya
Rüyalar kâinatın dokusuna işleyen
Ömürleri bir anlık kelebekler sevinsin
Nedir o geleceği görür gibi bakışlar
Nedir ah? Nedir sevinç? ..Bütün varlık dövünsün
Eskimeyen yeniler karanlık bulvarlarda
Kararmayan gündüzler yarınları bekliyor
Unutulan geçmişin anısı duvarlarda
Fırtınalı koylarda bir sandal pinekliyor
Süzülür âsumânda gonca kokulu kuşlar
Saçıyorlar hüznünü geçmişin rüzgarından
Nedir o geleceği görür gibi bakışlar!
Bir türkü çal ey bülbül güllerin diyarından
Ağlamayın inciler..sadeflere kan değdi
Yalnızlık dokunuyor yağmurun bakışına
Ölüler kervanına canlar alan can değdi
Bir dua terennümde yarınların kışına
Eksilir dakikalar bitişi yakın gibi
Suskunluk kemendine dolandı ümidimiz
Boğulur arzularım gözlerim dargın gibi
Neye yaradı ey dost bu ömür dediğimiz
Kâinatın neşvesi hayatla tamamlanır
Huzûru bulamamak zağlıyor sineleri
Bir balıkçı kayığı her akşamda gamlanır
Geçip gidiyor günler bilmeden seneleri
Dağılsın âfâkımı çevreleyen bulutlar
Güneşin şuaları okşasın yüreğimi
Sökün etsin bir arzu,yüreğinde yakutlar
Ebediyyet aşkına çalayım küreğimi
Söğüt dalları gibi sarkıtayım kolumu
Acz u fakrım diliyle dualaşayım ben de
Diyeyim bin yoklukla çevir sana yolumu!
Duyayım hakikatten gelen hazzı bedende
Dağların doruğundan ayrılan kar kümesi
Anlatsın günahımın hadd ü cesâmetini
Bir kaç aylık bebeğin annesine hevesi
Duyursun kâinata Rahmânın rahmetini
Bir dua kesileyim adım dua olsun,yar
Kırılgan yüreğimin fîzârları çoğalsın
Yeşersin gözyaşımla çöle dönen bu diyar
Benden geriye bir gün ektiğim güller kalsın
Bahçıvan nesil gelsin gülistân olsun dünya
Huzûru son kez tatsın imanın güneşiyle
Bitiversin artık şu asırlık korkunç rüya
Hakikatler belirsin sonsuzluk ateşiyle
Saçılsın üstümüze ebediyet tohumu
Türküler okunurken hakikatler üstüne
Gül kokusu kaplasın özlem dolu yurdumu
Yazılsın yüz bin naat gül-ü Ekber üstüne
Ey beni benden alan Mücemmilim,Rakîbim
Dermansız bakışımla dergâhına gelmişim
Hakka'l-yakîn bilmişim kimdir benim Sâhibim
Son nefeste olsa da aşkın ile dolmuşum
Son nefeste olsa da aşkın ile dolmuşum
Vedûdum.....
Kayıt Tarihi : 13.2.2009 14:49:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!