Yaprakları dökülmüş gül demetleri gibi sadece dikenlerine dokunuyorum. Avuçlarıma kan doluyor. Acısı yüreğime inerken sensizliğin yalnızlığını duyuyorum. Bütün çiçekleri yok etsen bile, her kıştan sonra baharın geleceğini biliyorum.
Sen kirpiklerime astığım düştün. Kırparsam düşüp kaybolacaksın diye kımıldatmaya korktuğum. Beklemek susmanın hangi adıydı? Ses vermeyen kör kuyuların karanlık duvarları gibi acımasız. Konuşmalarım duyumsuz, sorularım cevapsız.
Yoktun yıldızların son durağında, ısız sokaklarda şiirler gezindi. Öykümüz sokak lambalarının ardına gizlendi. Çöl ayazında kuma damlayan damlalar gibiydin. Ruhuma ruh veren ses, dalga dalga nefes gbiydin.
Hazırlanan bahçeye ne ben önce geldim, ne de sen sonra? Divaneliğe çıkan arzu geçidinde ne sen acele ettin? Ne de ben geciktim? Konuğu oldun yüreğimin önce, sonra sahibi. Ruhundan ruh, nefesinden nefes kattın. Ayrı ayrı bedenlerde ayrı ayrı çarpıyordu yürekler. Aynı ritimde. Beden ikiydi ama ruh tek olmuştu. İşlenen suç tek ama işleyen iki kişiydik.
Ne sen beni kandırdın? Ne de ben seni? Savunmasız, masumca açılmayı bekleyen tomurcuk misali. Akla sığmayan sözcükler yürek sesinle dökülüverdi dudaklarından..SENİ SEVİYORUM…
Yüreğini açmıştın bana. Bana ait sayfalarda gezinirken özlemlerini hayallerini gördüm. Dokundum sözcüklerine, içime alarak yavaş yavaş okudum. Ne gazabı düşündüm, nede sürgünü? Anı yaşıyordum yüreğinin sayfalarında. Geleceğin kesintiye uğramasını hiç istemeden. Uğultulu zman dev bir nabız gibi acımasızca atıyordu. Uyanıklıkla rüyalar ülkesinin birbirine karışan sularında mutluluğu yaklamıştık. Var olmanın heyecanını yaşayarak hayatın gülüşünü seyrediyorduk.
Bitmemiş gecenin sabahlarına uyanıp, yeryüzü bulutlarının üzerinde dans ediyorduk. Kadehlerde yarım kalmış şarap ve şehlaşan bakışlarımızla sevda türküleri söylüyorduk. Avuçlarımızda tuttuğumuz ellerimizden aşkın ateşi dağılıyordu. Ruhumuz gözlerimizin içinden akıp bedenlerimizde kayboluyordu. Seni gördüğüm anlarda gönlümün kuşları havalanıyordu. Gözlerimdeki kaygıyı yok ediyordun. Ruhum arşa yükselirken dudaklarından dökülen sözcükler içime akıyordu.
Alışkanlığım olmuştun, hava gibi, su gibi. Sensiz nefes alamıyordum. Benliğim silik, kelimelerim kayıp, cümlelerim anlamsızlaşıyordu. Bedenim kaybolmuşluklar içinde dolanırken tutunacak bir söz bir gülüş arıyordum. Beklentisiz umutsuz yarınlarımın güneşi oldun. Suskunluğumun Gülizarları seninle açtı. Yüreğe saplana hançer, zindan gecelerde parlayan yıldız, çimene düşen çiğ gibi ruhumda yüreğimde hissettim seni.
Özlemler bıraktık köşe başlarına, birazda sevdalar. Aşk kırıntıları döktük ardımız sıra, dönüş yolunda kaybolmamak için.
Sessiz gelen fırtınanın şiddetiyle amaçsız dalgalar gibi sahile vurduk, paramparça duygularla.
Zamansız yağan karın ayazında kaldı sevdamız. Erken kışın soğuğunda güneşin doğmasını beklerken duygularımızın sıcaklığı ile taze tutuyorduk. Döneceğin günü beklerken..
Şimdi dönüşünün heyecanını yaşıyorum. Ellerim titriyor. İçim içime sığmıyor. Sessiz kelimelerim nefes buluyor. Göçmen kuşları sevgiyle uğurluyorum. Biliyorum ki geri dönecekler terk ettikleri diyarlara, senin gibi. Sonbaharın hüznünü de seviyorum. Kızıldan kahverengiye dönen renklerde umutların yeşermesi için kendini kendini sınamanın bir yolu olduğunu biliyorum.
Ağırlaşan dilimin söylediklerine yürek sesim cevap veriyor. Ağladığım, kaybolan zamanları tavan arasına kaldırıyorum bir daha çıkarmamak üzere. Dönüşünü beklerken biriktirdiğim uzun mektupları, anıları, özlemleri sana okuyacağım. Hasret ninnilerinin yerine sevda türküleri söyleyip, dinleyeceğim. Yüreklerimizi birbirine sarıp kundan edeceğim. Bir daha ayrılıkları yaşamamak için.
Özlemlerimiz hayallerimize karışırken ne sevmekten vazgeçebildik? Ne de unutabildik?
13.09.2011
Saat: 00.30
Kayıt Tarihi : 13.9.2011 12:48:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Ne güzel...Bir daha hiç ayrılmamak üzere desem...Paylaşıyorum bu güzellikleri Sevgimle cann...
TÜM YORUMLAR (12)