Özlemek...
Özlem duymak...
Tanımlaması güç bir duygu,
duygu durumu.
Doymak,
doyumsamak bu duygu ile çok ilgili.
Birbirini aksi yönde güçlendiren duyumsamalar.
İnsan neden özler?
Özlem duymanın temelinde ne vardır?
Özlem;
bedeni zaafiyete neden olacak eksiklikten,
ruhen yanacak hale gelen isteme,
ulaşma arzusuna kadar geniş bir alan.
Daha bir güçlüsü;
tahassür.
Attila İlhan’ın cümlesindeki yeri ile;
"Neveser'in gönlünde elem bulaşığı bir tahassür,
bir hicran..."
“Yanıp, yakılma”sını böyle betimlemiş üstat.
Doyduğunu arar mı insan?
En güzel tatlıya doyduğunda,
bir lokma daha?
Ama,
o naif ruhun sıcaklığının yansıdığı,
yumuşacık temasına elinin,
kim doyabilir,
bir ömür boyu avuçlarında sarmalasa bile.
Özlemek;
teninin sıcaklığı ile yanıp tutuşurken,
gönlünde,
bir sonraki “an”ı beklemektir,
yanıp, tutuşarak, tahassürle...
Ellerinde hissederken duyulan bu tahassür,
başka diyarlarda,
ayrıyken nasıl,
ne ile kıyaslanarak tarif edilebilir ki...
Ve eğer bu sonu olmayan,
sılası imkânsız bir hasrete dönüşmüşse...
Artık o ellere dokunulamağında,
değil dokunmak,
hele içinde eriyip kaybolunan gözler hayal bile edilemediğinde...
İşte “özlem”,
“özlemek” ve
daha da uygunu “tahassür”;
işte tam da bu.
Ve...
Ve, kahredercesine yanmak, kavrulmak...
Özlemek…
06 Mart 2019
Kayıt Tarihi : 30.11.2020 16:58:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!