Eğer birini gerçekten özlüyorsanız bunu doğru ifade edebilecek cümleleri saatlerce arasanız bile yazacak hiçbir şey bulamazsınız. Çok, pek çok, en çok diye devam eden cümleler birer ölçü ifade ederler ve bunların daha çoğu da hep mümkündür. Ama gerçekten özlüyorsanız söyleyebileceğiniz hiçbir şey yoktur.. Öfke, kızgınlık, kavgalar. Birer birer kaybolurlar ve geriye sadece o kalır. Bu sevgiden beslenen ama zamanla onun bile ötesine geçen bir duygudur. Tarifi mümkün olmayan ancak etkilerine bakarak gücünü hissedebileceğiniz bir his. Yumruk gibi takılıp kalır boğazınıza, her yerde sizinle beraberdir. Bundan kurtulmak için çabalar durursunuz ama nafile. Zaman zaman unutturur kendisini, geçer gibi olur. Sevimli bir çocuk bakışı, arkadaşlarla içilen bir kaç bardak rakı, günlük hayatın sıradan koşuşturmaları bazen o hissin üstünü örter gibi olur. Unutmazsınız ama, alıştığınızı zannedersiniz. Ve yalancı bir rahatlamaya doğru kayar bünyeniz. Ama sonunda, özellikle yalnız olduğunuz bir an gerçek çırılçıplak dikiliverir karşınıza. Özlüyorsunuzdur işte, bütün o yalancı rahatlamalarınız illüzyondan başka bir şey değildir. Küçücük bir şeyle kol kola çıkar karşınıza ve ruhunuzu yeniden kanatıverir o his. Bazen bir eşya, bazen bir şarkı, ya da telefonunuzun titreşivermesi.. Zaman mekan tanımaz. Ve böyle zamanlarda insanın en zavallı halini yaşarsınız. Çaresizsinizdir, uzaklaşmak istersiniz neredeyseniz, gülümsemeye çalışırsınız ama yüzünüzdeki tebessüm yeni boyanmış beyaz bir duvarda öldürülen sivrisineğin kalıntısı gibi iğreti durur.. Vicdan azabı gibi dolaşırsınız insanların arasında. Kurtulmaya çalıştıkça komik durumlara düşersiniz. Karmakarışık beyniniz ve paramparça ruhunuzla oradan oraya sürüklersiniz kendinizi bir süre. Zamanla bu hareketliliğin yerini acınası bir kabullenme alır. Artık eminsinizdir, özlemek sizin kaderinizdir. Ve bununla mücadele etmekten vazgeçersiniz. Unutmaya çalışmışsınızdır, ama olmamıştır. Sakinleşirsiniz artık, bu belki de en acı evredir. Beklemeye başlarsınız, kimselere bir şey anlatmazsınız. Hayat etrafınızda akıp gitmeye devam eder ve kimselerin sizin acılarınızı uzun uzun dinlemekle geçirecek kadar uzun zamanı yoktur. Kelimenin tam anlamıyla yapayalnızsınızdır artık. Beklersiniz, bu bekleyişin sonu var mıdır yok mudur bunu hiç kimse bilemez. Umudunuzu hiçbir zaman yitirmediğinizden bu umut size gereken sabrı da verir. Belki de çaresizlikten kaynaklanan bir sabırdır bu bilemeyiz.. Ama siz artık sesinizi çıkarmadan bir köşede sadece güzel şeyler düşünerek özlemeye devam edersiniz.. Ve özlemenin bu hali hiçbir dilde, hiçbir kelimeyle anlatılamaz.. Eğer birini gerçekten özlüyorsanız bunu doğru ifade edebilecek cümleleri saatlerce arasanız bile yazacak hiçbir şey bulamazsınız...
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Ve böyle zamanlarda insanın en zavallı halini yaşarsınız.
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta