Bilesin ki sevgili, yorgun kuşlar getirecek sonsuza dek sana yazdığım sevda şiirlerini
Bir masal atı olacak aşk, ne gecenin ayazı, ne de zaman aşındıramayacak dizginlerini
Kayıp ülke olacak mutluluk, her adımda sonsuzluğa taşıyacağız biz kutsal düşlerimizi
O yangının aleviyle, o gönlümüzdeki ölümsüz aşkla fısıldayacağız birbirimizi sevdiğimizi
Avucumuzda güneşi özleyen düşlerin ıslanmış biletiyle şafak düşürürüz günlerin yaman ağrılarına, aralık bırakılmış bir kapıdan girebilmek için. Bir gülümseyiş ağrısıdır görmek istediğimiz, ya da unutulmuş bir merhaba. Kayıp yıldızlara yüklediğimiz şiirlerle koşmak isteriz yaşamaya, ardımızda bir toz bulutu bırakarak. Anlar düşleri beslerken, anılar üşüyen göğsümüzden düşerken garip bir bekleyiş masalıdır ruhumuzdaki keskin bıçak, kıpırdadıkça doğrar döşümüzü, seven yüreğimizi içten içe kanatarak.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim