Bir dokunuş yara da açabilir
En umulmadık duygularında,
Kapatabilir bir fırtınanın suratına kapıları da.
Kan akacağı günü de bilir,
Kaçacağı gözlerin kuytu kalabalıklarında ki yalnızları da.
Sen beni sevebildiğin kadar,
Sağdan soldan çekiştiren hayat
Ve bir tuhaf gayret
Yaşamanın verdiği hırsla
Ölmenin verdiği huzur arasında…
Evet, her gece
böyle olabilir hayat,
dökülürken ırmak kıyısında;
avuç avuç toplarsın su tanelerini
ancak yağmurlar yağmıştır çoktan,
sen bir beyhude heycan içerisinde bulursun kendini.
İşkembede yüzüyorum,
Gözlerim kapalı.
Ne yönüm var
Ne yurdum, satılı.
İstikameti kaybettin mi
Sükuneti;
Konuşmaya başlar
Her sonun nihayeti!
Burası tuhaf memleket,
İşkemlede oturmak mesela.
Semirmekte semirmek,
Gözdağı vermek göbeğinle.
Mesala arkadaş mesela
Kuzey kutbunu keşfe giderken,
Dedim ya gözler kapalı,
Dişler kenetli;
Olmadığım yerlerdeyim,
İşkembenin göbeğindeyim arkadaş!
Uzatmışım ayağımı işkemleye
Burası leş içinde,
Çarşamba Perşembe
Ve işkembe,
’’bir yapan olsa da yesek’’ işi şu işkembe.
Yağlı mı yağlı bir gerdan
Katmerli mi katmerli bir küheylan
Oturdu bahrımın ortasına,
Tabi ben de işkembenin ortasında.
Bir nefeslik saltanat gibidir yaşamak,
İnattır yaşamak!
Yaşamakta, yaşamak!
Görevdir yangın yerinde,
Bir yaşamak ki sorma gitsin!
İnsanlık da bir gün tecelli eder.
Onadır bu çaba
Ve YALNIZ bunadır!
Sen gel de bunu işkembeye anlat!
İşkembe ne kadar büyükse
O kadar rahat yüzülüyor içinde,
Ve kızamıyorum sırf bu yüzen
Banknotizme de!
Sen ne dersen de olmuyor işte,
Bazı şeyler bomb.ktur
Öyle olsun diye yaratılmıştır
Ve öyle de olmuştur.
Gel biz düğününde
Halay başı olmayalım bu işin.
İnsanlık, tecavüzcüsü (para) ile
Gerdeğe giremesin bu gece.
Ya işkembe?
Varsın açlıktan gebersin işkembe.
Ne de gerçeksin sen işkembe!
Çorban da işkembe,
Sağım solum yine işkembe.
Şiirini yapan bir enayi,
Bulunur muydu işkembe?
Bana şükret başkası basamazdı seni bir beyaz kağıda,
Ya da bir ayağı ötekilerden kısa diye
Koymazdı hiçbir şair seni mısralarına.
Hainsin oğlum İŞKEMBE!
Hikmet Nihayet
Ne kadar senden biri olduğumu bilemeyeceksin,
Ağız dolusu bir hayatı tükürdüğünde toprağa.
Ne yazık sevda türkümüzü söylemeyecek o dudakların,
Sala okunmadan bir kaç gün evvelidir hepi topu;
Bir aşk mı beklediğin?
Bir kaçamak olur bu ancak!
Söyle bana,
Nedir istediğin yaşam dediğinden...
Dans pistindeyiz işte.
Yalın ayak bir aşk bizimkisi,
Ayrılıklara gebe.
(Karaladım sandın, ben seni yazdım. Evet seni İNSANOĞLU. kul arama kendine, ne de bir padişah. Lakin ikisi de sende mevcuttur. Bunu görmen hoşgörü ve alçakgönüllülüğüne bağlı!)
Baktığımdan ziyade neleri görürüm,
Ve içime çektiğim dumanın zehiri
Bizim dereyi kirleten fabrikanın
Ve lokması eksik işçinin fiyakasıdır bilirim.
Ne bilsinler seni
Ya da gizli kapaklı hallerini.
İnsanoğlu insan,
’Eşşekoğlu eşşek’ te derler,
Ne de hoşunuza gider
Ah bu ninniler.
Yakıştırmalar
Ve şık ortalar,
Kafa topuna çıkmalar.
Evet hayat biraz futbola benzer,
Degaje için üç kere sektir yeter,
O anlar!
Uğraştıranlar bizi,
Uğraşmayanlar.
Hani bunlardır işte
Engerekler çıyanlar;
Ahmet Arif’in ’Adiloş Bebesine’ anlattığı
Anlatamadığı Diyarbekir Kalesine.
Seni beni sineye çekip çekip
Sigarasına sarıp,
Sorgulayanlar!
(Penceler açık kalmış olmalı)
Bir tipi bir rüzgar
Nedir dengesiz dünyanın
Dört mevsim telaşı,
Nedir bitmiyen bu vals dört mevsimde;
Dört üçlük değil mi bu vals?
(doğa yanlış şarkıyı çalıyor, mümkün mü?)
Oysa ki
Dostlar güzelleştiriyor;
Ortancalar ve laleler taşıyor
Mevsimleri yapraklarında
Nedir bitmeyen bu yaş,
Sence,
Nedir Telaş?
(anglosakson müktesebat ve son durum geldikçe aklıma)
Çekip gittin mi
Kaybolacak mısın be arkadaş!
Onlar da dönüp dolaşıp
Bu topraklara gelmediler mi?
Yanlışım varsa düzelt
İngiliz değil mi şu Kelt(ler) ,
Ejdarhanın boynuzlusu olan hani!
(ve çekip gitmekten bahseden adamın,
kendi tibetine yolculuğu ayyuka çıkar..)
Istrancalar,
Tek yadigar kalan onlar!
Yollar, köy yolları
Delik deşik dağlar (tüneller ve viyadükler)
Ah kol kola ormanları
Yılan gibi köy yolları
Kardeşi kardeşe bağlar
Ve ayırır köy yolları.
(doğaya aykırı, kot pantol meselesi var bide)
Ve bir gün daha doğuyor ufuktan
’Yürüsek mi arkadaşlar? ’;
Herkes marka düşkünü,
Levi (Loeb Strauss) ile yürünmüyor!
(unutkanlık aşkla karşılaşırda, cesaret niye bu kadar dünya işlerine gömülür..?)
Ah,
Ancak bu kadar güzel olur
Bir çift söz kalsa, kalmaz!
Ah be İNSANLAR!
Ancak bu kadar güzel olur dersin görsen
Görme!
Bir çift göz işte.
O da ben de saklı.
Hikmet Nihayet
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!