Özlem Zenbil Şiirleri - Şair Özlem Zenbil

0

TAKİPÇİ

Özlem Zenbil

Bir dokunuş yara da açabilir
En umulmadık duygularında,
Kapatabilir bir fırtınanın suratına kapıları da.
Kan akacağı günü de bilir,
Kaçacağı gözlerin kuytu kalabalıklarında ki yalnızları da.
Sen beni sevebildiğin kadar,

Devamını Oku
Özlem Zenbil

Sağdan soldan çekiştiren hayat
Ve bir tuhaf gayret
Yaşamanın verdiği hırsla
Ölmenin verdiği huzur arasında…

Evet, her gece

Devamını Oku
Özlem Zenbil

böyle olabilir hayat,
dökülürken ırmak kıyısında;
avuç avuç toplarsın su tanelerini
ancak yağmurlar yağmıştır çoktan,
sen bir beyhude heycan içerisinde bulursun kendini.

Devamını Oku
Özlem Zenbil

İşkembede yüzüyorum, Gözlerim kapalı. Ne yönüm var Ne yurdum, satılı. İstikameti kaybettin mi Sükuneti; Konuşmaya başlar Her sonun nihayeti! Burası tuhaf memleket, İşkemlede oturmak mesela. Semirmekte semirmek, Gözdağı vermek göbeğinle. Mesala arkadaş mesela Kuzey kutbunu keşfe giderken, Dedim ya gözler kapalı, Dişler kenetli; Olmadığım yerlerdeyim, İşkembenin göbeğindeyim arkadaş! Uzatmışım ayağımı işkemleye Burası leş içinde, Çarşamba Perşembe Ve işkembe, ’’bir yapan olsa da yesek’’ işi şu işkembe. Yağlı mı yağlı bir gerdan Katmerli mi katmerli bir küheylan Oturdu bahrımın ortasına, Tabi ben de işkembenin ortasında. Bir nefeslik saltanat gibidir yaşamak, İnattır yaşamak! Yaşamakta, yaşamak! Görevdir yangın yerinde, Bir yaşamak ki sorma gitsin! İnsanlık da bir gün tecelli eder. Onadır bu çaba Ve YALNIZ bunadır! Sen gel de bunu işkembeye anlat! İşkembe ne kadar büyükse O kadar rahat yüzülüyor içinde, Ve kızamıyorum sırf bu yüzen Banknotizme de! Sen ne dersen de olmuyor işte, Bazı şeyler bomb.ktur Öyle olsun diye yaratılmıştır Ve öyle de olmuştur. Gel biz düğününde Halay başı olmayalım bu işin. İnsanlık, tecavüzcüsü (para) ile Gerdeğe giremesin bu gece. Ya işkembe? Varsın açlıktan gebersin işkembe. Ne de gerçeksin sen işkembe! Çorban da işkembe, Sağım solum yine işkembe. Şiirini yapan bir enayi, Bulunur muydu işkembe? Bana şükret başkası basamazdı seni bir beyaz kağıda, Ya da bir ayağı ötekilerden kısa diye Koymazdı hiçbir şair seni mısralarına. Hainsin oğlum İŞKEMBE! Hikmet Nihayet

Devamını Oku
Özlem Zenbil

Ne kadar senden biri olduğumu bilemeyeceksin,
Ağız dolusu bir hayatı tükürdüğünde toprağa.
Ne yazık sevda türkümüzü söylemeyecek o dudakların,
Sala okunmadan bir kaç gün evvelidir hepi topu;
Bir aşk mı beklediğin?
Bir kaçamak olur bu ancak!

Devamını Oku
Özlem Zenbil

Söyle bana,
Nedir istediğin yaşam dediğinden...
Dans pistindeyiz işte.
Yalın ayak bir aşk bizimkisi,
Ayrılıklara gebe.

Devamını Oku
Özlem Zenbil

(Karaladım sandın, ben seni yazdım. Evet seni İNSANOĞLU. kul arama kendine, ne de bir padişah. Lakin ikisi de sende mevcuttur. Bunu görmen hoşgörü ve alçakgönüllülüğüne bağlı!) Baktığımdan ziyade neleri görürüm, Ve içime çektiğim dumanın zehiri Bizim dereyi kirleten fabrikanın Ve lokması eksik işçinin fiyakasıdır bilirim. Ne bilsinler seni Ya da gizli kapaklı hallerini. İnsanoğlu insan, ’Eşşekoğlu eşşek’ te derler, Ne de hoşunuza gider Ah bu ninniler. Yakıştırmalar Ve şık ortalar, Kafa topuna çıkmalar. Evet hayat biraz futbola benzer, Degaje için üç kere sektir yeter, O anlar! Uğraştıranlar bizi, Uğraşmayanlar. Hani bunlardır işte Engerekler çıyanlar; Ahmet Arif’in ’Adiloş Bebesine’ anlattığı Anlatamadığı Diyarbekir Kalesine. Seni beni sineye çekip çekip Sigarasına sarıp, Sorgulayanlar! (Penceler açık kalmış olmalı) Bir tipi bir rüzgar Nedir dengesiz dünyanın Dört mevsim telaşı, Nedir bitmiyen bu vals dört mevsimde; Dört üçlük değil mi bu vals? (doğa yanlış şarkıyı çalıyor, mümkün mü?) Oysa ki Dostlar güzelleştiriyor; Ortancalar ve laleler taşıyor Mevsimleri yapraklarında Nedir bitmeyen bu yaş, Sence, Nedir Telaş? (anglosakson müktesebat ve son durum geldikçe aklıma) Çekip gittin mi Kaybolacak mısın be arkadaş! Onlar da dönüp dolaşıp Bu topraklara gelmediler mi? Yanlışım varsa düzelt İngiliz değil mi şu Kelt(ler) , Ejdarhanın boynuzlusu olan hani! (ve çekip gitmekten bahseden adamın, kendi tibetine yolculuğu ayyuka çıkar..) Istrancalar, Tek yadigar kalan onlar! Yollar, köy yolları Delik deşik dağlar (tüneller ve viyadükler) Ah kol kola ormanları Yılan gibi köy yolları Kardeşi kardeşe bağlar Ve ayırır köy yolları. (doğaya aykırı, kot pantol meselesi var bide) Ve bir gün daha doğuyor ufuktan ’Yürüsek mi arkadaşlar? ’; Herkes marka düşkünü, Levi (Loeb Strauss) ile yürünmüyor! (unutkanlık aşkla karşılaşırda, cesaret niye bu kadar dünya işlerine gömülür..?) Ah, Ancak bu kadar güzel olur Bir çift söz kalsa, kalmaz! Ah be İNSANLAR! Ancak bu kadar güzel olur dersin görsen Görme! Bir çift göz işte. O da ben de saklı. Hikmet Nihayet

Devamını Oku