Elif gibi dik dur, yılan gibi kıvrılma
Ağzının salyasını orada burada akıtma
Edebin kadar konuş, desem
Nokta gibi kaybolur
Namlunun ucundaysan başka suçlu arama
İnsan desem, ayıp olur maymuna
Mundar der uzanamadığı somuna
Akıl noksan, çirkeflikten beslenir
Çözülmez kiri zemzem döksen yoluna..
Vatanım bilirdim yüreğini
Ocağım tütmez, yurtsuzum anne
Unuttum diye mi ninnilerini
Her gece zindanda, uykusuzum anne..
Yürek ferim mi kesildi, güneş mi doğmaz
Gözlerimi dövüyor yaşlarım
Ağlamakla geçmiyor acılar babam
Küstün mü bize, bitti mi telaşların
Neyle diner içindeki sancılar babam
Lisan yağmurunu döker heceye
Yazdıkça sancılar çöker geceye
Dağ taşa yaslanıp dürtsem maziyi
Beddua gönderir bilsen niceye..
Aklı çıkmış pistten, durmaz rayında
Hikmetli söz duymaz oruç ayında
Şair diyemem, ilk mısrada ölmüşsün
Şiir yazmak yerine şarlatana dönmüşsün
İçimdeki bu ateşi kurşunla vurur musun ustam
Gönlünün mavi iskelesine çevirsem pusulamı
Yakar mısın hüzün yüklü gemileri
Hırçın dalgalarınla süpürür müsün yaralarımın izini
Aklım çıkmadan canım çıkacak yoksa...
Söylesene usta!
Çaresizlik, diye bir şey var
elini kolunu bağlayan
Cehennem ötesi bir ateş,
Ciğerini söküp dağlayan
Duvaksız şiirlere kına yakıyorsa kalemi
Yüz görümlüğü firâk'ı boynuna takarak
Küf kokulu ağıtlarla d'ağlıyorsa âlemi
Cehennemi söndürün gönülleri yakarak.
Eski bir çerçevede,
dağınık çocukluğunu izliyordu
Gözlerinde yosun tutmuş okyanus özlemi
Boynunda asılı öksüz bir yalnızlık...
Ne anlatılacak bir hikayesi,
Ne yaşamaya hevesi kaldı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!