Oysa genizlerim hala yanıyordu
Dokunamadığım,göremediğim
Göz kapaklarımdaki sinemalarda
Suarede gösteri başlıyordu
Ayaklarım hep buz gibi
Gişe önlerinde ben
Karaborsadaydın sen..
(İstanbul-1993)
Zihni ÖztürkKayıt Tarihi : 19.4.2006 14:57:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiir 1993 yılında bir dost sohbeti sırasında, tek bir konu üzerine bir başarılı bir başarısız, amatör ve profesyonel tarzda nasıl şiir yazılacagını tartışırken ortaya çıkmıştı.Konu özlemdi.Ben bu şiiri olayın özünün nasıl anlatılacağını göstermek için yazmıştım.Arkadaşlarım diğer şiiri beğenip benden almışlardı.Oysa bana göre o şiir herkesin yazabileceği bilindik duygulardan ibaretti.Ben bu şiiri hiç unutmadım.Bugünlerde de insanlarla paylaşmak istedim.Yalnız kalmış bir adamın yatağında sevdiğini özlemesini anlatıyordu..
Özlem ve Yalnızlık: Özlem, insanın kalbinde derin izler bırakan ve sürekli bir boşluk duygusuyla yaşamasına neden olan bir duygu olarak işlenir. Şiirdeki özlem, sadece bir kişiye duyulan hasretle sınırlı değildir; aynı zamanda geçmişe, eski zamanlara, belki de kaybedilen değerlere duyulan bir özlemdir. Bu geniş anlamıyla özlem, zamanla iç içe geçer ve bireyin varoluşunun bir parçası haline gelir. Şairin bu hasreti, okuyucuyu yalnızlık ve bekleyişle dolu bir içsel dünyaya sürükler.
Zaman ve Geçicilik: Şiir boyunca zamanın akışı, özlem duygusuyla paralel olarak ele alınır. Özlem, zamana yenik düşen bir bekleyiştir; bu nedenle şair, geçmişte yaşanan anların geri gelmeyeceğini bilir, ancak bu bilinç, özlemi hafifletmez, aksine daha da derinleştirir. Zihni Öztürk, özlemi bir bakıma kaybolan zamanın geri dönüşsüzlüğüyle ilişkilendirir. Geçmişin güzelliklerine, anılarına ya da kaybedilen kişilere duyulan özlem, zamanın geçici doğasıyla birleşerek daha da ağır bir anlam kazanır.
Duygusal Derinlik: Öztürk’ün şiirinde özlem, insanın kalbinde sürekli bir boşluk bırakan, ağır ve derin bir duygudur. Özlemin bu yoğunluğu, şiirin dilinde ve imgelerinde kendini gösterir. Basit ve anlaşılır bir dil kullanmasına rağmen, şairin duygusal derinliği, her dizede hissedilir. Özlemin bu kadar güçlü ve sürekli bir tema olarak işlenmesi, okuyucuyu da kendi iç dünyasındaki benzer hislerle yüzleşmeye iter.
İmgeler ve Semboller: Şiir boyunca kullanılan imgeler, özlemin soyutluğunu somutlaştırır. Şair, belki bir gökyüzü, bir mevsim ya da bir hatıra üzerinden bu duyguyu somutlaştırır. Bu imgeler, hem kişisel hem de evrensel bir anlam taşır; çünkü herkes bir şeyleri ya da birilerini özler. Bu nedenle "Özlem" şiiri, bireysel bir duygu olmasına rağmen, evrensel bir temayı işler ve okuyucunun bu duyguya kolayca bağlanmasını sağlar.
Sonuç: Zihni Öztürk'ün "Özlem" adlı şiiri, derin bir duygusal yoğunluk taşıyan, sade ama etkileyici bir eserdir. Özlem duygusu, bireyin hayatında kaçınılmaz olan bir gerçeklik olarak ele alınır; şair, bu duyguyu incelikle işler ve okuyucuyu da kendi özlemleriyle yüzleşmeye davet eder. Şiirdeki dil ve imgeler, özlemin soyut doğasını somutlaştırırken, aynı zamanda bu duygunun ne kadar evrensel ve insan hayatının merkezinde yer aldığını gösterir.
TÜM YORUMLAR (1)