Duyuyorum yaşamın şarkısını,
Havaya yayılan kokunun özü gibi dağılıyor,
Uzun uzun nefes alıyorum.
Yaşıyorum.
Kapatıyorum gözlerimi,
Akşam karanlık basınca,
Güneş gidiyor ve doğayı terk ediyor,
Beni dünyayla baş başa, yalnız bırakıyor.
İçim akşamın siyahıyla içleniyor,
Ve şu koyu renk çevremdeki ağaçları kaplıyor,
Sanki, ağaçlar hayatını kaybediyor.
Nazım Hikmet'in anısına
Gökyüzü kırmızı bu akşam,
Bulutlar kapatıyor üryanlığını,
Neredeyse siyah, ama tamamen değil,
Yeryüzüne yaklaştı gibi,
Güneş ışınları pamuk bulutları delip geciyor. Ağaçların titriyen yapraklarının üstüne hafifce konuyorlar. Sel ylıdızı anne gibi, iç güdüden yürekli, kendi sıcak varlığından onları besliyor. Kristal ışıltısına elimi uzatıyorum. Altın ince telleri yakaladığımı hayal ediyorum, çocukluğumda kelebeklerle oynandığım gibi, parmaklarımın arasına kayıyorlar. Zamanin askısında duruyorlar gibi, avuçlarımın içinde dans ediyorlar. Onlara bakıyorum, haraketsiz, hayran. Işıktan kelebekler bana dünya biligisini açıklıyorlar. Anında, onların ayna kanatlarının üstünde, hayatın gizem ve görünmeyen yüzünü yansıtıyorlar. Serap görüyorum, şekil değiştirerek geçit yapıyorlar. Ve o halde anlıyorum. Anlıyorum, ve gülümsüyorum. Işık benim sıramda beni besliyor, ama çok yoğunlaşıyor, gözlerim yanmaya başlıyor. Gözlerimi aniden kapatıyorum. Kelebekler uçuşuyor. Güneş ışınları, diğer sussuz ruhları aydınlatmak için, kayboluyorlar.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!