Ey çeşm-i baharım,
Ey tenine dokunmaya kıyamadığım!
Çeyrek asrına yaklaştığım ömrümde
Bir tel beyaz saç oldu hediyen doğum günümde…
Ne yangınları söner yüreğimin,
Ne de fırtınaları diner sen yârim olmadıkça.
Bütün biletlerim sana kesilmiştir – tek yön –
Mola vermez araçlar sana gelinen yollarda
Ya da yolcu indirip bindirilmez şehirlerarası terminallerde.
Ben bütün düşlerimi belki de hiç doğmayacak çocuklarıma bırakıyorum.
Yeşilini gözlerinin…
Acılarımı
—Ki köpek gibi havlar uykularda-
Şiirlerimi
Doğmamış kızlarıma senin adını koyduğumdan beri
Baba olmak gelmiyor içimden.
Yani,
Evimin bahçesinde -bir ihtimal-
Ihlamur ağacı olacak
Gözlerinde tanıdım denizi,
Yosun kokusu vardı bakışlarında.
Kâkülün bir orman gibi uzanıyordu
Yüzünün denize nazır bir coğrafyasına.
Kirpiklerin süzülüyordu bir martı edasıyla
Denizin sonsuzluğunda.
Hayatımdan geçmez
Gölgesi bile üçüncü bir şahsın.
Gözlerinin yeşili
Sevdamın baharlarında ikamet eder
Seni sevdiğimi anladığım ilk eylülden beri.
Acem işi şallar yaraşır o saçlarının gölgesine bin bir renkte
Ve de Hereke halıları ayaklarını bastığın her yere.
Ürgüp’te el yapımı şarap içmeli öpülesi dudakların
Peribacalarına karşı.
Ya da Vefa’da boza gecenin bir yarısı.
Nil nehrinde yıkamalısın ellerini.
Siyah beyaz hatırlıyorum sizi.
Kimileriniz başka başka şehirlerde,
Kiminizin parmağında yüzük.
Şimdi yargılıyorum kendimi,
Tanıklarım küllüklerde
Sönmüş…
Kapılarında sabahlar uykularım…
Karanlıkların içinden sana yağar bütün şiirler
derin bir ah eşliğinde…
Yağmurdan mı bilinmez, taze bir toprak kokusuyla birlikte
içime bir özlemek düşer…
Tahrip gücü yüksek bir özlemdir bu,
Senin bendeki yansımandır aşk.
Gözlerinin gözlerime bıraktığı yeşil,
Ellerinin iliklerimdeki sıcağıdır.
Kokusu buğday teninde,
Rengi saçlarında gizlidir.
Sesindeki yumuşaklığa benzer dokunuşu.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!