Seni görmediğim sabahlar,
senli günlerin kırıntılarını topluyorum
yüreğimin bozkıra hasret köy kokulu sofralarında,
Boşluğun, bazı dağ köylerinin
sac çatılarında uzanıp,
Adınla başlıyor her şey
ve tuz niyetine adını basıyorum yaralarıma kana kana...
yokluğunda sen kokan tenler sığınacak yürekler aradım
aldandım...
ve ilk adının geçtiği vitrinlerde yaralandım.
İkimiz birlikte çok şey olabiliriz
ikiden de fazla
iki kere ikiden de...
Ben uzun bi göl kıyısında dağ yamacınca uzanan
rengarenk ormanlara dalıp,
veda vakti bu gece
hem yaşattıklarınadır hem de yaşatamadıklarına
bir beyaz kağıt parçasına özensizce yazılmış adres gibi
anıların bir köşede kaybolup gider nasıl olsa
"zamanla unutursun" diyenim de yok
yokluğunun ardı karanlık bir yol
gitsem; silik gölgelere kazınıyor yalnızlık
kalsam kimse gelmiyor ay karanlık...
yokluğun uğultusu dolaşıyor bu şehirde, korkuyorum
serseri bir yalnızlığa yenik düşüyorum...
yerli yersiz büyük susmalarım oldu benim
acılara katık ettiğim kara sevdalarım
sensiz geçen sisli yağmurlu gecelerde
sensiz isyanlarım oldu benim
sen güneşli günlerden masmavi bulutlara
sonunu bilmediğim ayrılıkların köşe başlarını tuttum yokluğunda
bende kalmış eşyalarına biriktirdim hasretimi senden habersiz
avuçlarının kokusunu,gözlerinin beni arayan hallerini özledim
seni özledim...
(Yağmurlu bir Artvin sabahında okul yolunda...)
gökyüzü kararsız bu sabah
ne giyeceğini şaşırmıştır deniz
dağların umrunda değil oysa
deniz kadar mavi olmak
ve şimdi söyle halini
yıllar ne aldı verdi
sevdin mi
yenildin mi
benden sonra?
Çizgili yüzünde aynaların
An be an rüyalaşır bir kadın
Kızıl bir yalnızlığın rıhtımında salladığım
Gövdesiz ayak izleriydi zamanın
Artık altın kisveli hicrana çalar rengi
Güz sancılı hatıralarımızın
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!