Şimdi ben sere serpe kaldıysam
yalnızlığın tahta zemininde,
sırtımı kemiren insan kurularından kurtarın beni
ve gizlediğim aklarımı karalara boyayın,
inatla namus meş'alesinde yaktığınız kadınlara ekleyin
temiz ellerinizle örtün toprak altı edin namussuz ruhlarınızı...
Giydiğin hangi elbise örter
giyindiğin hırpani ruhunu,
saçları dağınık bir kadındır şimdi
çığlık çığlığa ağzı açık
ayakları hep biraz kaçak
kaçırılmış bir hayattan
Ve sonra anladı ki
bütün bu susmalar kendini acıttığından dı,
hayat ne kadar yanlış yapmış tarifini "kadın"ın,
o ki; konuşurken bir başkasını
susarken kendini yaralayan dı,
kadındı...
Karını görmeden kışını bitirdiğim
Ardımda bıraktığım geçmiş izlerin
içimi acıtan hatıraları
Yarım kalmış bitmemişliklerin ağırlığı
ve hiç yaşanmamışlıkların hasreti
Bir türlü doğuramadığın cümlelere gebe bu kulaklar,
dilim ise karşılık verebilmek için
dişlerimin arasında tutunmakta,
şimdi sen böyle susuyorsun ya
ben ölü doğmuş bir aşka suni teneffüs yapıyorum
hiç olmamışlığının şok etkisiyle..
Tanrı asimile olmuş ruhlar için bedeni yaratmış...
Ne zor ruhun kendine ait bedenle buluşması...
Bu yüzden sureti ile uyuşamayanlar var...
yani yanlış bir şeyler var...
ve yanlışlıkla yan yana gelmiş birçokları...
ve ne çokları ruhlarıyla yalnız...
Tek kişilik hapishanedir uykularım
gece erken iner,
ve çıkmaz sokaklarda kalır rüyalarım,
üzerini örterim yalnızlığımın
ve düşlerim altında kalır,
ruhum yatalak
Beklemekten
Sabretmekten çoğalmıyor hüznüm daha fazla
Sadece değişiyor ruhumun rotası
Yönler tersine dönüyor
Kuzeyden mutluluk, güneyden hüzün
Ortasında karla karışık telaşlanmalar
iç çekişlerimdin önce
derin derin aldığım soluğum
sonra çekilmez oldun
bir ara zihnimin önünden geçtin
düşlerimden gittin pervasızca
ve ben hiç sormadım hangi kapıdan geçtiğini
Hayata boncuklar diziyorum
kimi renkli kimi kırık...
Geçtiğim yollardan izlerini siliyorum
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!