Ozanlar, halk ozanları… İçinde yaşadıkları toplumun, çağın tanığı ve sorumlusudurlar. Toplumsal, siyasal olaylara kayıtsız ve duyarsız kalamazlar. Onlar demiri, çakmak çakmak kayaları, aşılmaz dağları delen çelik uçlu birer matkap gibidirler. Onların Misyonu kokmuş karanlıkları bir ışık gibi delmektir. Zulmün, sömürünün, haksızlığın ve ahlaksızlığın egemen olduğu düzene baş kaldırmak, doğal olarak da o düzene aykırı düşmektir.
Çin ozanı Kuan Tzu’nun çağları, sınırları aşarak; karanlıkları delip günümüze ulaşan ve insanlığa ışık olmuş ve sonsuza değin de ışık olacak olan anlam yüklü dizeleri:
“Bir yıl sonrasını düşünüyorsan, tohum ek. / Ağaç dik, on yıl sonrasıysa tasarladığın. / Ama yüzyıl sonrası ise düşündüğün, halkı eğit. / Bir kez ürün verir, ekersen tohum. / Bir kez ağaç dikersen, on kez ürün verir. / Yüz kez olur, bu ürün eğitirsen halkı. / Balık verirsen, bir kez doyurursun halkı / Öğretirsen balık tutmasını, hep doyar karnı.”
Kuan Tzu (Çin Ozanı)
Ozanlar, içinde yaşadıkları halkların acılarını, gözyaşlarını, dertlerini, kederlerini, ezilmişliğini, mazlum hallerini, umut ve sevinçlerini anlatırlar. Onlar halkların, mazlumların, ezilmişlerin sesi, soluğu; gören gözü, duyan kulağı, konuşan ağzıdır.
Gerçek ozanlar, Yunus Emre’nin “Yaratılanı severiz / Yaratandan ötürü.” sözünü düstur bilerek; insanı etnik ve mezhepsel niteliğine göre değil, sadece insan olduğu için severler.
Halkının içinde bulunduğu sosyal ve siyasal olaylara da ışık olurlar. Emekten, sömürülenden, haktan; ışıktan, uygarlıktan yana olurlar. Haksızın, ezenin, sömürenin, yalanın, yanlışın, yalakalığın ve düzenbazlığın karşısında olur ve onurluca direnç gösterirler. Kişisel çıkarlarını değil; halkların mutluluğunu, halkların kardeşliğini ve insanlığın çıkarlarını, yarınlarını düşünürler, savunurlar.
“Devlet kapısından beslenip öten / Her sazı çalana ozan mı derim / Halka sırtın dönüp görmezden gelen / Devletçi olana ozan mı derim / Halktan yana çalıp çığırmıyorsa / Halkın dertlerini duyurmuyorsa / İşçi sınıfını kayırmıyorsa / Böyle bir yılana ozan mı derim / Ozan olan halkı için seslenir / Halktan ilham alır ondan beslenir / Halka sözcü olur onu üstlenir / Her sözü yalana ozan mı derim / Kul Sefili ozan olan hür olur / Düzen karşısında sesi gür olur / Grevlerde işçi ile bir olur / Uzakta kalana ozan mı derim.” KUL SEFİLİ (Ali Turalı)
Cahilliğe, cehalete, bağnazlığa, gericiliğe, kana ve kargaşaya savaş açarlar. İnsanın ve insanlığın kardeşliğini, aydınlık geleceğini kurmak için verdikleri uygarlık savaşından korkmazlar, geri adım atmazlar.
“Cahil ile sohbet etmek zor olur. / Kulağı sağırdır, gözü kör olur. / Her sözünde kavga, niza var olur. / Cahiller dikenli çalıya benzer
ÂŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU
Gerçek halk ozanları, tarih boyunca zulüm ve sömürü düzenine - padişah, sultan, vezir - Pir Sultan, Köroğlu, Dadaloğlu gibi “Ferman Padişahın, dağlar bizimdir.” diyerek karşı durmuşlardır. Ülkeleri ve kıtaları işgal amacıyla, cumhuriyete kadar; sadece kanı ve bedeni için yaşamalarına göz yumulan, ezilen ve sömürülen, aç, sefil, yarı üryan yaşayan halkların safında yer almışlardır.
Cumhuriyetin 1950’li yıllarından itibaren Türkiye; Demokrat Parti iktidarıyla, ekonomik ve siyasi olarak kapitalist sistemin sarmalına sokuldu. Küçük Amerika olma, her mahallede bir milyoner yaratma umudu ve sevdasıyla, kapitalizmin faşist-militarist vurucu gücü NATO denilen eli kanlı, katiller sürüsüne katıldı.
Kapitalist sistem, genç Türkiye Cumhuriyetine yeni sorunlar, belalar getirip, yeni görevler yüklerken; ezen ve ezilenin sınıf çelişkisi ve mücadelesi de beraberinde ivme kazandı.
İşçi sınıfının, ezilen ve sömürülen geniş halk yığınlarının safında yine ozanlar vardı.
Tam bağımsız bir Türkiye, tam demokrasi ve insan hakları için emperyalizme karşı mücadele veren demokrasi güçlerine; Âşık Mahsuni Şerif, Âşık İhsani, Nesimi Çimen, Mihneti, Şah Turna, Zamani, Nurşani gibi gerçek halk ozanları; sesleriyle, sazlarıyla ve bedenleriyle omuz verdiler. Demokrasi mücadelesi veren on binlerce, yüz binlerce insanı coşturup, eyleme geçirdiler. Halkı eğitmek, uyarmak görevleri yolunda bedeller ödediler.
12 Eylül faşizminin tankı, topu; tüm devrimci, demokrat, emekçi halk yığınlarının, yurtseverlerin üzerlerinden silindir gibi geçerken; gerçek halk ozanları da, o faşist zulmünden payına düşeni yaşadı.
İnsanlık tarihi boyunca emekçiyi ve emek mücadelesini, üretilen malın paylaşımı dışında tutan, yok sayan; fakat yok edemeyen ve edemeyecek olan kapitalizmin doyumsuz, faşist zihniyetine en güzel örnek:
Fransız matematikçi, fizikçi ve düşünür; “ Evren insanı ezse de; insan evrenden yine de yücedir. Çünkü; insan ezildiğinin bilincine varır.” der.
Ozanlar, halklarının türkülerini yaptıkları için; kanunları yapanlardan daha yüce ve ölümsüzdürler. 18 Kasım 2015
Kayıt Tarihi : 3.4.2016 07:25:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Halil Yılmaz Hıtmiye](https://www.antoloji.com/i/siir/2016/04/03/ozanlar-11.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!