Zaman hırsızıydık o gün biz,
Anı varlığın bütünlüğünden çalmış, bir çingene ayısı gibi oynatmıştık.
Şarabımızı kırmızısıyla yalnız bırakmamış, türkülerimizi kendimize çığırmıştık.
Göğü fethedip maviyi yeniden yaratmış ve güneşi ilk kez isteğimizle batırmıştık.
Yorucudur göğü devindirmek, toprağın bağışlayıcılığına uzanıp,
Uzak geçmişten kalan yıldızların varlığıyla aydınlanmıştık.
Görmüşsünüzdür,
Solmayacakmış kadar budala güzelliklerde,
Ölümün koklamayacağına inanabileceğimiz çiçekler,
Çürümeye terk edilir mezarların üzerine.
Her esansa rağmen engellenemez ölümün kokusu,
Tabu olamayacak kadar sıradandır ölüm,
Güzele inanan birinin imanı ne kadar zayıfsa,
Kendinde olmayana o kadar tapacaktır.
Ne bir bakışta yakalayacaktır,
Ne bir akışta yaşayacaktır güzeli.
Kıskanmak ütopyaların celladıdır,
İnsanın mutluluk bütününden çalmaktır,
Cezasını çekmemiş bir suçluyum sanki,
Küsmüş bir çocuk kadar haklı, başını eğerek,
Güzellikler saçan bir kısrak kadar asi, kafasını dikerek,
Dört nala geçiyor zaman.
Artık mutlulukla seyrediyorum bu yolculuğu,
İnsan zamanla anlıyor,
İnanmak aldanmışların zanaatı.
Ne sönecek gülümsemene,
Ne de vermediğin sözlere inandım.
Çok sevdim sadece, çok sevmiştim,
Günlerce yağmur yağsın,
Sonra güneş açsın ıslaklıklara.
Dilimizde hüzünlü bir barış türküsü,
Deli bir istekle koşalım bilmediğimiz topraklara.
Korkmadan saplanalım tatmadığımız heyecanlara,
Düşünmeden sarılalım tanımadığımız insanlara,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!