Ozan Duran TAMER - Hürriyet Yoluna Koydu ...

Süleyman Karacabey
327

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Ozan Duran TAMER - Hürriyet Yoluna Koydum Başımı

OZAN DURAN TAMER
'Hürriyet yoluna koydum başımı…' diyen ozan.

DoçDr.Tamilla Abashanlı
Bakü Devlet Üniversitesi
Dünya Edebiyatı bölümü
Öğretim üyesi.

Sahte gülüşlere çattım kaşımı,
Münafıklar taşımasın nâşımı,
Hürriyet yoluna koydum başımı,
Köle zinciriri kıran bak,benim.
(D.Tamer.’Baharı andırır gözlerin’ kitabında.S.132)
Şairler her zaman özgür kuş olmuşlar.Engin semalarda dünyanın dört yanına uçmuşlar. Bu yönden Şairler özgür kuşlara benziyor, hiç sevmezler köle zincirini.Hem kendini hem ülkesini hürriyet,azat,özgür görmek isterler.Bele Şairlerimizden biri de eski elimiz Kayseri’de yaşayan ve ömrünün çoğunu yaban ellerde geçiren dertli-gubarlı Duran Tamer ‘ dir.Hiç övmeden demeliyiz ki,Duran beyin şiirleri içimizi huzurla doldurdu,Manevi dünyamızı zenginleştirdi.Bir de ele aldığı mevzular günceldir, önemli mevzulardır.Sadece bu değil konular.Duran bey önce aşk şairi,sevgi şairidir.Aşk konusu onun bütün konularından önce gelir desek yanılmayız.Ama bir şey de var ki,önce vatandır.Şair ülkesini,milletini azat görmek isteyenseleflerinin yolu ile gederek önce vatanını,onun hürriyetini düşünür. Bazı dar düşünceller diyorlar aşk hiç neye bakmaz.Onde gelin Çanakkale’ni düşünek.Gidenler ölüme,Gider-gel meze gittiklerini biliyordular, yeni nişanlı yeni evli,ilk körpesini sadece bir defa öpüb koklayan vardı vatanın.mdadına koşan askerlerin içinde.Neden onlar:-Ben gidemem- dmediler.-Anavatan dardadır,beni çağırır,gitmeliyim-ddiler,gittiler.Ölümün gözüne dik baktılar.Şehitlik zirvesine severek ucaldılar.Duran Tamer onların kanını taşıyor damarlarında ve bu gün dedelerinden miras kalan bu aziz vatanın hürriyeti için canını,başını vermeye hazırdır.

D.Tamer’in şiirleri sayısız-hesapsız konuları kapsıyor.Bu şiirlerde hankı mevzu yok ki? Tabii ki,bütün konular bir konu üzerinde köklenip,nedir o konu? Maneviyat konusu.Bütün konular iç dünyamızı,maneviyatımızı zenginleştiren konulardır.Konuları bir bir söyliyelim:-Önce vatan,Millet ve halkımız.Daha sonra insan sevgisi,-hümanizm,din,doğa,ulu şairlerimiz saygı,anne,baba,evlat,ömür-gün arkadaşı (karısı) ,sevgi,siyaset,ülkenin acıları.Bunlar ana konular desek yanılmağız.Bir de bu konulara yardımcı konular var.Örneğin: uğursuz evlilik,nasihat,yalan dünya,ümitsizlik,Avrupa ve Türkler vs. Bizi sevindiren o dur ki,Şair bu kadar konu içerisinde kendini kayıp etmiyor,

Ustalıkla bu konudan o konuya geçiyor,sadece eleştirme bölümünde buradaki bazı kusurlarıda söyliyeceğiz.

D.Tamer güzel,tatlı Türkçemizi çok ustalıkla kullanmış bu da onu gösterir ki,Şair dilimizi inceliklerine kadar biiyor,üstat şair ve romancılarımızın eserlerini sadece sev-seve değil aynı zamanda dilimizdeki bütün poetik-şiirsel ifadelerden istifade etmiştir.Biliyoruz ki,dilcilik ilmimizi güzel bilen şair bunu şiirin dilinde ustalıkla kullanır.

Şimdi D.Tamer şiirindeki konulara müracaat edek,aynı zamanda çalşışak ki, okuyucularımızı yormayak. “Önce Vatandır” –yeminimize sadık kalarak vatan konusuna müracaat edek.Biliyoruz ki,insanın vatanı doğduğu köyden başlar.Doğduğu köyü dünyalarca seven bir insan Vatanını da bir o kadar sever.Köyümüz vatanımızın bir parçasıdır. Köyü sevmeyen vatanını da sevmez.Bir bak,Azerbaycan şairi Abbas Sehhet vatan hakkında ne diyor:


Vatanını sevmeyen insan olmaz
Olsa, o şahısta vicdan olmaz.

Şair D.Tamer de vatan sevgisi doğduğu köyden-Sızır (Sivas) köyünden başlar:

Küsme bana n’olur kölen olayım,
Sızır senin hasretinle doluyum.
Qollarımı dal boynuna dolayım
Köyüm senin hasretinle doluyum.(s.172)

Türkiye’nin her yeri şair için vatandır.Şimdi kayseri’de,Erciyes’in eteğinde yaşayan şair buranı da kendine vatan sayıyorr. “Sızır senin hasretinle doluyum” adlı şiirinde sanki bir kurşunla iki kuş vuruyor.Hem Sızır’ı hem Kayserini hatırlıyor:

Bil hasretin bu yüzümü güldürmez
Beni senden başka sevgi öldürmez,
Erciyes’in karı beni söndürmez
Köyüm senin hasretinle doluyum.(s.172)

Şimdi bakın, şair Sızır’ı düşünür.Şimdi Erciyes yöresinde yaşadığını üstü örtülü işaretlerle diyor.Eger sohbet karın soğukluğundan gedirse,Uludağ,Ağrı,Allahu Ekber dağlarını da yaza bilirdi.Demek Erciyes, yazmak burada yaşadığı anlamına geliyor.

Demin söyledik:-D.Tamer Türkiye’ni canı kadar seven,onun için canını feda eden şiarlerimizden biridir.Onun “Kurbandır bu canım sana Türkiye’m” isimli şiiri buna örnektir.

Şiiri okudukça bize ele gelir ki,Şair dünya güzeli bir kızı övüyor,onun için hayataından bile geçmeye hazır.Ama aslında bu dünya güzeli kız Anamız,gözümüzün nuru Türkiye’mizdir.Dünya Türklerinin kalbinin attığı yerdir ve bu yerde büyük ve ünlü şairimiz D.Tamer Bey’in hem yerlisi Yavuz Bülent Bakilerin Azerbatcan hakkındaki şiirinden birkaç mısranı Türkiye’de şamil ederek bu eklemek istiyorum (umarım, şiarimiz beni affeder,çünkü o kadar değerli,felsefi mısralardır ki,kendimi tutamadım)

Ayettir kitabımda,bayrağımdan rüzgârdır,
Azerbaycan yüreğimde bir şah damardır.

…Düşlerime yağan kardır
Boynu bükük bir diyardır,
Yardır.

Şimdi gerek dünya Türkleri türk ellerinin başında gelenTürkiye’mizi,Anadolu’muzu “Kitaplarında ayet,bayraklarında rüzâr sansınlar”-ondan sonra Türk dünyası, Turan, Türkistan sevdasına düşsünler.Böyle olmasa, çok zor. D.Tamer’in “Kurbandır bu canım sana Türkiye’m” Şiirinde vatanımızın bütün güzellikleri bir-bir söylenir.Vatanımız-kartal bakışlıdır,yanık türkülerin dilidir,bu vatan sürmeli,kınalı kuzudur,şairin yareni,eşidir.Şair Vatanımızı ölümsüz sayıyor:

Yolunda yocuyum geri dönümsüz
Kurbanım ben sana kurban Türkiye’m!
Gözümde gönlümde sensin ölümsüz
Kurbanım ben sana kurban Türkiye’m! (s.167)

Türkiye’m ve Yüce önderimiz Atatürk! Onların ismi her zaman dilimizde koşa çekilir.Atatürk deyende Türkiye,Türkiye deyende Atatürk yada düşür.D.Tamer de böyle düşünür.Şiirlerinde Yüce önderi hatırlıyor,bu gün ona çok ihtiyacımız olduğunu dile getirir. Atatürk’ün dilinde ezber olan “Yurtta ve cihanda sulh” sözü şiarin baş mısrasıdır:

Birlikte savrulun beraber esin,
Görenler bizlere ne mutlu desin,
Her türlü terörün kökünü kesin,
Yurtta ve cihanda sulh bize gerek(s.146)

Şair her zaman kodluğu gibi burada da bir değerli konunun içerisine bu gün çok aktüel olan bir konunu yerleştirmiştir:Yurtta ve cihanda sulh ve terör! Böylece, şair hem Yüce önderimizin bu gün çok önamli olan fikrini dile getirir ve Türkiye’nin bu gün böyle bir fikre ihtiyacı olduğunuda diyor.

İstikl’al Marşımız,onun sözlerini yüreğinin kanıyla yazan,hatırasının başı üstünde tuttuğumuz,ruhunu manevi dünyamızın baş köşesinde oturttuğumuz M.A.Ersoy’un mısraları şairimizin dilinin ezberidir.İstiklâl Marşımız ülkemizin konuşan dilidir,mührüdür,azadlık senfonisidir,neyinki her mısrası,her sözü bile en yüksek ayarlı altından daha değerlidir.D.Tamer “Oğul” adlı şiirinde oğluna nasihat veriri,oğlum,hiç unutma ki,fatih atalı,osman dedelisin,unutma ki,bu toprak şehit kanıyla suvarılıp,dedelerimiz bu toprak uğrunda vuruşa değil, ölüme gittiler,bunları unutma oğul-diyor şair ve sözlerini böyle devam ediyor:

Korkarım sönmez bu şafaklar inlesin,
Benim yiğit torunlarım dinlesin.
Mehmet Akif kulakları çınlasın,
İstiklâl marşını kestirme,oğul! (s.155)

Vatan doğa, doğa vatandır-desek,yanılmağız.Şair vatanımızın annesi sayılan doğamızın vurgunudur.Doğamız D.Tamer Beyi ilhama getirir,coşturur:

Germik süsler baharını yazını
Tavşan kovalayan ala tazını
Kekliğin sekişini özledim (s.222)

Şair bu şiirinde Sivas’ın sadece taşını,toprağını övmüyor,aynı zamanda bu toprağın Cumhuriyetin doğuşundaki rolünü söylemekle beraber, ülkenin ilmine verdiği töhfeleri,dünyada meşhur olan şair,ozan ve yazarlarının ismini dile getirmekle ne kadar onur duyduğunu görüyoruz:

Sende başlar Cumhuriyet doğuşu,
Var mı yıkılmadık düşman koğuşu,
Hasan onbaşı’yı, Halil Çazuşu,
Tel örgüler nakışını özledim (s.221)

Ve ya: İlimde öncüsün yoktur durağın
Her kalem tutanda vardır parmağın,
Âşıklar dilinde kızı ırmağın
Boz bulanık akışını özledim.(s.221)

İlim dolu yücelerin, tabanın,
Gelinlere türkü yapar çobanın,
Pir Sultan Abdalın,Veysel Babanın,
Gönüllere akışını özledim.(s.222)

Şair aynı zamanda “Yelden öteri”(s.36) ,”utanırım ben”(s.115) şiirinde Pir Sultan Abdal, “Sevgiliye barış”(s.56) ,”Yunus Emrenin çırağıyım ben”(s.113) “Kendinde ara”(s.124) ”Ben insanım insanları severim”(s.124) ,”Erenlerin dergahına”(s.118) Şiirinde Yunus Emre, “Veysel Baba” Şiirinde (s.142) Aşık Veysel Şatıroğlu’nu övüyor,baş tacı ediyor.Şiar “Erenlerin dergâhı” şiirinde (s.118) yüzünü mevlane’nin izine sürmek ister.Şair mütefekkir şairlerimizi seve-seve över,şiirlerinde onların fikirlerinden faydalanır,kendisini onların çırağı sayar.D.Tamer Nesiminin güzelliğe vurgun ideallarından behrelenib. O da selefi dedesi Nesimi gibi güzellik aşıkı,güzellik vurgunudur.Şaire göre güzeli sevmeğin neyin suçudur:

Sevginin gönülde yoktur kirası,
Nerde sevgi varsa cennet orası,
Güzelin alnında hakkın tuğrası,
Güzele bakmanın günahı nerde? (s.62)

Bana öyle geldi ki,D.Tamer Türk dünyasının ünlü şairi İ.Nesimi den esinlenmiştir. Tabii ki, sadece Nesimi demek olmaz, ama bunu ben böyle düşündüm. Çünkü Nesimi’de bu tür benzetmeler daha fazladır.Duran Bey güzelin yüzünde hakkın tuğrasını görürse,Nesimi de güzelin yüzünü kebeye benzedir. (Nesimi ben bu cihana sığmazım,Bakı,1991,s.88) güzelin dudaklarına ‘abı-kövserdir dudağın’(s.96) diyor.Nesimi’ye göre,güzelin “kaşı vehy,gözü Allah nişanesi”dir (s.112) .Şairin güzeli överken diyor ki,”Hızır’ın içtiği su senin dudaklarından gelir”(s.115) Böyle örneklerin sayını artırmak da olardı.Ama fikirlerimizi ifade etmek için bunlarda yeterldir.

D.Tamer sadece Türk dünyası şairlerinden etkilenmeyip,onun şiirlerinde dünya edebyatındanda etkilendiğini duyuruz.Örneğin ingiliz edebiyatında yaranan Rönesansın başında gelen,aynı zamanda dünya edebiyatının daha yazar,tiyatrocu,şair olan U.Şekspirin ruhu duyulur D.Tamer’in bazı şiirlerinde.

Bu senin feryadın,figanın neci,
Tertemiz gönlünü eyleme öcü,
Geceyi boğacak güneşin gücü
Pak günler gelecek karamsar olma.(s.42)

Ve ya:
Kalemime düştü hazan,
Yandı doğruları yazan,
Tellal oldu dertli ozan,
Bizim millet uyanmadı.(s.148)

Şimdi Şekspirin 66-ncı sonesine bakak:

Ölüm istiyorum sabır istemiyorum artık,
Ben bakamıyorum bu puç varlığa,
Nuru pençesinde bogur karanlık,
Rezalet yetişir bahtiyarlıga (şekspir,soneler.Bakı,1992,s.76)

Ve
Şeref dutsak olup şerefsizliğe,
Saflık dert içinde göyeyir esir,
Akılsız akıla gülür,yalan doğruya
Gücün kollarına vurulup zincir (s.76)

Şimdi bakın, deyiliş farklı olsa da idea,fikir aynıdır:D.Tamer-“Geceyi boğacak güneşin gücü”-Şekspir”Nuru pencesinde bogur karanlık”; D.Tamer “Yandı doğruları yazan”; Şekspir:-“Akılsız akla gülüyor,yalan doğruya” açıklamaya ihtiyaç duymadık.

D.Tamer her bir müslüman gibi dinimiz her zaman başı üstünde tutan, şiirlerinde bu sevgini,bu perestişi dile getiren şairlerimizdendir.Demek olar ki şiirlerinde her zaman “Yüce tanrım”,”Mevla’m” diye müracaat ediyor.

Şiirlerimizin baş kahramanı Anne.D.Tamer’inde mısralarının arasında beyaz saçlı,gözlerinden yavrularına sevgi yağmuru dökülen,nur yüzlü bir anne dolaşır.Bu anne sadece Duran Bey’in annesi değil,bu anne Anadolu annesidir, bu annenin adı Şerifedir,Kara Fatma’dır,Zübeyde hanımdır.Bu anne hepimizin annesi,dünya Türklerinin annesidir.Bu annenin dört mevsimi tarlada geçiyor,çünkü o ailesinn direği,kocasının arka-dayağı,yavrularını canından fazla seven bir annedir:

İçerimde ezgi,dilimde şarkım var,
Yelden değirmenim,çamurdan arkım var,
Benim bazı analardan farkım var,
Güzel anadolu anasıyım ben./s.139)

Ne güzel ifade:-Bazı analardan farkım var.Gerçeky-ten öyledir.Anadolu anası yuva kuran,yuvasını felaketlerden koruyan dişi kuştur.Namertleri yuvasına yakın bırakmaz,kocasının şerefini canından artık tutar.

“Güzel Anadolu anasıyım ben”şiirinde de Duran bey her zaman olduğu gibi burada da bir gülle ile iki kuş vuruyor:-hem Anadolu annesini övüyor,aynı zamanda bu konunu ele alarak Anadolu toprağının güzelliğini,nimetlerini dile getirir.Dyor ki,”Madımak,Yemlikten aşım var benim”,”Belime örme kemer bağlarım”,”Her kale burcunda taşım var benim” dağlarımızla onur duyduğunu yazıyor.Şairimizin bir şiiri de “Ana” adlanır.Bu şiirde Türk Dünyasının,Dünya Türklerinin ölmez şairi,yenice hakkın dergahına kavuşmuş benim ilk öğretmenim.B.Vahapzadenin”Benim anam”şiirini kokusunu duydum.

Ben annemin ninnisiyle büyüdüm,
Kutsal anam benim lk öğretmenim,
O hocanın mektebinde büyüdüm,
Kutsal annem benim ilk öğretmenim.(s.152)

B.Vahapzade:
Okuma bilmez
Adını da yazamaz
Benim anam.
Ancak bana
Sayı öğreten
Ay öğreten
Yıl öğreten
En önemlisi:
Dil öğreten,
Benim anam…
Bahtiyar bey burada “dil öğreten” ifadesini kullanır.Duran bey de bunu böyle ifade ediyor:-“Öz Türkçemi hece etti dilime”/s.152) şiirin sonunda her iki şair bütün varlıkları ile Anaya borçlu olduklarını yazıyorlar:

B.Vahapzade:
Yok,benim hiçim,
Ben yalanım…
Kitap-kitap sözlerimin
Müellifi benim anam…
D.Tamer:
Düşün dedi vatanını canından,
Öyle ki,silinmesin alnından,
Duranın bayrağı senin kanından,
Kutsal anam benim ilk öğretmenim (s.143)

D.Tamer’in yaratıcılığında “baba” konusuda dikkat merkezindedir.Baba da kutsaldır Duran Bey için.Duran Bey “Babalar günü” şiirinde babalara olan dikkatli dile getirir.Aslında itiraf edek ki,şairlerimiz babalara az şiir yazılır.Ama gelin hiç unutmayak ki,babaların da evladın hayatında rolü büyüktür.Bunu kutsal”Kur’an-ı kerim”imiz de söyler.Evladın üzerinde babanın hakkı büyük.Her bir evlat babaya onu dünyaya getirdiği üçün minnettar olmalıdır.Duran Bey d bütün babalar gibi evladını mutlu etmeye çalışır,onların mutluluğu için gece- gündüz Tanrıya dua ediyor.

Kutlu olursa evladının yuvası
Boşa gitmez bu duran’ın duası,
Eser gönüllerde bayram havası,
Ne kutsal gündür babalar günü (s.141)

Şairin karısı,ömür-gün arkadaşı aynı zamanda onun yavrularının annesidir ve kutsal annelerin yeri başımız üstündedir.Şair de ömür-gün arkadaşı seve-seve terennüm ediyor şiirlerinde ve ona karamsar olmamağı söylüyor.Şairin hayatı hakkında yazılmış kitabdan öğrendik ki,Duran Bey’in aile hayatı mutlu olmamış ve bu mutsuzluk şairin şiirlerine de yansımış.Bu şiirlerden şairin aile hayatındaki huzursuzluğu duyuyoruz,bir de onu duyuruk ki,şair bir sıcak yuvaya can atır,çocuklarını etrafına toplamak,onlarla bir arada olmak istiyor.Şair aile hayatı,hanımı ile bağlı şiirlerinde aile mutsuzluğunun bir nedeninin de “yaban ellerde” görür,anlıyoruz ki,”yaban eller” insana para verse de aile mutluluğunu geri getire bilmiyorlar:

İçim çeker zülfünden telleri,
Bizi kıskandırdı yaban gülleri,
Dost elinden esen seher yelleri,
Aklıma düştükçe gözüm doluyor (s.54)

“Gözüm doluyor” şiirinde şair hanımı ile geçen günleri özlüyor,boş yere sevdiği kadını üzdüğü için bu gün kendisi de üzgündür:

Sana destan yazıp şiir dizdiğim,
Cemalini gök yüzüne çizdiğim
Hiçten yere sunam seni üzdüğüm
Aklıma düştükçe gözüm doluyor (s.54)

Şair uğursuz evlilik konusunu “Sonunda baharım,yazım kalmadı” adlı şiirinde de dile getirir ve diyor ki,herkes kusuru bende gördü:

Gönül defterinden ismim silindi,
Satırda,sayfada izin kalmadı,
Her kabahat,kusur bende bilindi,
Bir daha açmaya lüzum kalmadı.(s.129)
Şair “bezdiğim onda” şiirinde de mutsuz evliliği üstü örtülü şekilde dile getirir.

Ömrüm geçti, kıymetini bilemedim,
Şad olup da zevkü sefa süremedim,
Eller gibi güldüğümü göremedim,
Deli duran’a kızdığım ondan….

Şair sıcak yuvasını dağıtmak istemiyor:-her kabahat bende diyor-ama başı göklerde olan kadın için bunlar boş şeylerdir,onun için evlilik mezara gibi yok.pazara gibidir:

Derdim tükenmedi,çilem dolmadı,
Attığım taş menzilini bulmadı,
Her kabahat bende dedim olmadı,
Yarinen kavlimi bozduüum günden.(s.6)

D.Tamer yaratıcılığında evlatlarına da geniş yer verip.Bu şiirlerden belli oluyor ki,şair evlatlarını kendisi için değil,vatan için yetiştirir,her zaman istiyor ki,evlatları Türkiye için layıklı vatandaş olsunlar.Yinede hayatı hakkında yazılan kitaplardan öğreniriz ki,mutsuz evlilik bu uşakların hayatında hoşa gelmez etkiler bırakırsa da çocuklar babalarını seviyor,gerçeği söylüyor,her zaman onun yanında olduklarını ve olacaklarını dile getirirler. Baba D.Tamer de her evladının dünyaya gelişini toy-bayram gibi karşılıyor,sevinçten şair kuş olup uçmak istiyor:

Merhameti melhem eyle yarana,
Ömrünü,özünü bağla kuran’a,
Seni hak gönderdi âşık Duran’a,
Hoş geldin bebeğim,sefa getirdin.(s.109)

Aşk! Bütün şairlerin şiirlerindeki en hazin,en kövrek,en duygusal,tertemiz his.Aşk konusu denince Türk Dünyasını ünlü şairi,hepimizin çok sevdiğimiz A.Karakoç’un “Mihriban” şiiri yada düşür:

Yar deyince, kalem elden düşüyor,
Gözlerim görmüyor,aklım şaşıyor,
Lambada titreyen alev üşüyor,
Aşk,kağıda yazılmıyor,Mihriban.

Aşk yaşanacak,yaşanmazsa yazılmaz.Duran Tamer’in kalbi sevgi ile,aşkla çırprnır ve çırpıntı şairi “sakin” yaşamağa koymuyor,eline kalem veriyor,diline mısralar dizdiriyor:

Yıllar beni yol eyledi yorgunum,
Aşkın badesiyle doldum,durgunum,
Yüzündeki gamzelere vurgunum,
Güldükçe hatırla kurban olduğum(s.1)

D.Tamerin Şiirlerinin çöğüşü aşk konusundadır.Şair bu konunu seve-seve işliyor.Çünkü Aşk konusu her bir şairin ilham kaynağıdır,belke de aşk olmasa (fark etmez hayali aşk da bura dahildir) şair de,şiir de olmaz.(Bu konuda bana itiraz edenler olabilir,saygı duyarım) . D.Tamerin aşk konusunda yazdığı şiirler ayrıca bir makalenin konusudur.Yani geniş konunu bir makalenin içinde sıskıştırılmış şekilde işlemek olmaz.Aşk deryalara,ummanmalara sığmadığı gibi bir makalenin içinede sığmaz. Ama yine
birkaç örnek verebilirdim,ama şairimizin dili ve uslubu çok zengin olduğu için şiirlerin dilinden konuşurken mutlaka örneklerin çoğunu aşk şiirlerinden vereceğiz.Örneğin mecazdan konuşurken aşagıdaki bendi söylemekle bir aşk şiirinden de örnek vermiş oluruz:

Ben zülfüyün tellerinde fasıldım,
Gözlerini seyrederken basıldım,
İdam oldum,kirpiğinden asıldım,
Sevdanı gönlüme koydum bi kere (s.3)

D.Tamer sadece sosyal,sevgi ve sevda.konularında yazmıyor.O bir vatandaştır, Anadolu insanıdır,aydındır,ülkesinin acılarına üzülen,sevincine kanatlanıp uçan şairdir.O ülkesindeki olaylara bigane kalmıyor,ülkesindeki sosyal adaletsizlik,insanların birbirine düşmen münasebeti şairi üzüyor.”Bizim mille uyanmadı” şiirinde Şekspir havası var, biz bunu yukarıda söyledik.”Beni kırdılar” şiiri sadece şairin kendi dertleri değil,şairin bu şiirdeki derdi onun derdi olmaktan çıkarak bütün Türkiye’mizin dertlerini kapsıyor:

Dolu vurdu dallarımdan sarkıyorum,
Çamurlara düşüp,düşüp kalkıyorum,
Öz Türkçemi konuşmaya korkuyorum,
Ana lisanımı,dili kırdılar (s.60)
-
Şair çok üzgündür,insan vatanında kendi dilinde konuşmaya ihtiyat ediyor.Duran Bey biliyor ki,halkı mahv etmek istesen önce dilinden başlıyacaksın,dilini elinden alsan,diline yasak koysan,halk kendi-kendiliğinde yeryüzünden silinecek.
D.Tamer ülkesi için alışıp-yanan şairdir.Vatanının sevincine sevinir,kederine acı-acı göz yaşları döküyor.Bu göz yaşları açık aydın görünmese de kaleminden süzülen mısralarda görünür.Bazen bu göz yaşları gökleri parçalayan yıldırımlara bile benzer.Şairin mısralardan kalkıpokuyucunun kalbine bir yıldırım gibi girer,ama bu yıldırım doğadaki yıldırımdan farklıdır.Doğadaki yıldırım karşısına gelen herkesi çarparsa Duran Beyin şiirinde “yıldırım” ülkesini malını talan edenlerin,bu ülkeyi teröre kurban verenlerin,bu ülkeyi “sünni-alevi”, ”sağ-sol” deyenlerin başında çatlıyor.Şair diyor ki, dünya gelişimde,haberler Marstan geliyor, biz ise karıncanı bile geçe bilmiyoruz.Bu mısralar bana XX asrın evvellerinde Azerbaycan’ın büyük edibi,satirik yazarımız, eğitimci aydınımız C.Memmedkuluzade’nin Tiflis kentinde bastırdığı “Molla Nasrattin” dergisindeki şiirleri hatırlattı.Ülkesini hep gelişmiş görmek isteyen Azaebaycan şairleri hicvin gücünden istifade ederek bu dergide Namık Kemal üslubuyla güzel hiçvler neşir edirdiler.Örneğin bu şiirlerden birinde denilir ki, ecnebi gökte balonlarla geziyor,biz hayla otomobil bilmiyoruz.Aynı ifadeyi Duran Bey de “Bir türlü” şiiride dile getirir:

El âlem yarışta füze solluyor,
Karıncayı gecemedik bir türlü,
Kimi aydan bize mendil sallıyor,
Karanlıkta seçemedik bir türlü.(s.107)

Şairin “Bizim millet uyanmadı” şiirinde Mirze celilin,sabir’in ruhu daha çok duyulur.Örneğin,Azerbaycan şairleri de milletin gaflet uykusunda olduğunu söylerler:-Uyuyanlar varsa da koy uyusun; Uyuyanları razı değilim kimse uyandırsın-diyorlar.

Duran bey de halkın gaflet uykusunda olduğunu üstat şairlerin fikirlerine uykun şekilde böyle söylüyor:
Milletimin kara bahtı,
Yüreğinde kaldı ahtı,
Ölüler dirildi,kalktı,
Bizim millet uyanmadı.(s.148)

Bu gün sağımızda – solumuzda milletimizi sevmeyenlere,ülkemizin güzelliğine,yer altı-yer üstü servetlerimize göz dikenlerçeşitli meseleleri ortaya atıp ülkemizi daima rahatsız edip bu duruma sokanlar var.Her bir Türk vatandaşı gibi bunlar şair kalbini titredir.Şair ülkesinin bu durmundan rahatsızdır.D.Tamer ülkesinin her durumunu dikkatle izleyir,yurt dışında yaşadığı günlerde bile kalbi,ruhu,bütün varlığı Türkiye’dedir.Ülkesinden gelen her bir haber şairin kalbini sızmadır,onu rahatsız ediyor.Şair bu acılarını mısralara döküyor,üzüntüsünü dile getirir:
Alevi,sünni ne? uyan Kardeşim,
Bizi bizden ayıranlar utansın,
Her şey göz önünde,beyan kardeşim,
Bağnazları kayıranlar utansın.(s.194)
Veya:
Bu gönlümü han eyledim her kese.
Kürde,Laza,Aleviye,Çerkeze,
Hep beraber toplanalım merkeze,
Bizi bizden ayıranlar utansın.(s.195)

Emeğin terinde boza pişiren,
Ham meyvayı olgun diye pişiren,
Sağı solu birbirine düşüren,
Çevirdiği planından utansın.(s.198)
-
Anadolu hakkında efsanede Anadolu elinde tutturduğu kavanozda sütü bitmeyen bir annedir-diyorlar.Şimdi Türkiye’mizin bazı uyanıkları bunu ciddi bilerek bu kavanozdaki sütü kimseye kaptırmadan sadece özleri içmek ister.Sanki bu “süt” onlara dedelerinden miras kalmış.Ama aslında hiç de bile değil.Bu “süt” Türkiye’ de yaşayan her kesin malıdır, Çünkü anadolu onların hepsinin annesidir.Şair bunu örneklerle diyor şiirlerinde.Bu gün uzan gurubu Türkiye’nin servetini talan etmiştir.Duran bey bu “talandan” üzgün ve üzgünlüğünü mısralarından da duyuruz:

Arsızların,hırsızların sırrı bu,
Bal diyerek içerler şurubu,
Babalı,oğullu uzan gurubu,
Vurguncular talan etti yurdumu.(s.189)

Şair “soyguncular talan etti yurdumu” (s.198) şiirinde güzel ülkemizi kendi malları gibi talan eden her kesi acı mısraların diliyle “dövüyor”,onlara ”Yeter,dayanın, ülkemizi, tamahınıza sahip olun”- diyor.

Hortumlandı bankaların kasası,
Ömrümü,özümü yedi tasası,
Nerde bu devletin anayasası,
Soyguncular talan etti yurdumu.(s.189)

Şair sabır edemiyor bu dertler,çare arıyor,çare yine yüce önder Atatürk’te. O da ebedi dünyada.Ama şair için o ölmeyip,yaşıyor ve dünya durdukça yaşayacaktır.Şair yüce önderi “yardıma” çağırıyor:

Anıtkabir’den kaldır başını,
Atam,bir bak bu milletin haline,
Bağrımıza bastık sabır taşını,
Atam,bir bak bu milletin haline.(s.149)

Duran bey bu ülke için vuruşan yok,ölen evlatların torunudur.O çok iyi biliyor ki,Atatürk kendi canını bu toprağın bir karışı için kurban veren oğullardan biri ve en birinci idi. Atatürk bu ülke için aç karına vuruşan,savaş oğul idi.Atatürk bu ülkeyi yoktan var etti, ama bu gün ülkeni bir zamanlar bu ülkeyi parçalayıp yemek isteyenlere az kala bedava veriyorlar.Düşünün,dünyada en kıymetli şey can dır,insandır.Bu toprak için canlar,insanlar feda oldu, bu gün ise bu ülkeyi hiç neye onu parçalayanların torunlarına “hediye” ediyorlar.Şair kalbi buna tab getire biliyormu? –Hayır, mümkünsüz! Yine yardıma yüce önder çağırılır:

Bir de imefe den esti fırtına,
Bin yerimden bıçak yedim sırtıma,
Canlarmı dayanır böyle hortuma,
Atam,bir bak bu milletin haline.(s.150)

Şair Atamızın Anıtkabirden kalkmasının mümkünsüz olduğunu biliyor,ümidi barışa,huzura kalmış.Bir de barış yüce önderin de en büyük arzusu idi.Şair yüce öndere sevgisi,sadakatini bir daha göstererek insanları barışa,huzura sesliyor:

Dur diyelim artık kinli bakışa,
Şu kalan ömrümü vurma yokuşa,
Gör gayrı düzünü,Bekir Efendi.(s.219)

Yukarıda söylediğimiz gibi,Duran Beyin şiirleri çağdaş dünyamızdaki bütün konuları ele alır.Yani şair geçmişle bu günü birleştirde de daha fazla bu günün şairidir.Günümüzde baş veren olaylar,insanları rahatsız eden durumlar şairi düşündürür,bazen haksızlıklar onu üzüyor ve yine de çareyi okuyucularla sohbette bulur,bu sohbetin aracı,ise şiirdir,mısralardır.Ülkemizdeki acı durum,haksızlık en fazla şairin hiçvlerinde nazara çarpıyor. Bu hiçvlere örnek olarak “insan mı azdı” (s.151) ,”Aya gidiyoruz…”(s.184) ,”Söyle”(s.190) ,”Duy Hacı Bektaş”(s.192) ,”İnsanın hayvanlardan beteri vardır”(s.198) ,ves.götermek olar.”İnnsan mı kaldı” hiçv şiirde “Barışa uzanan eller sıkışa” deyen şair dünyanın değiştiğini yazıyor, diyor ki,insanlarda saygı-sevgi kalmadı,ne oldu,zaman mı değişti,insan mı azdı? Törelerimize,yasalarımıza uymayan,halkımızı rahatsız eden ne varsa şairi üzüyor:

Nedense tütmüyor ilim bacası,
Nefsi için fetva verir hocası,
Töresini bilmez genci kocası,
Zaman mı değişti,insan mı azdı? (s.151)

Çok güzel ifadedir:Neden tütmüyor ilim bacası? Türk dünyasını büyük mütefekkir şairi,dehe Nizami Gencevi ne diyor:-Kuvvet ilimdedir.Duran Bey bir ifade ile N.Gencevi’nin dahiyane fikrini onaylıyor.Şair “Aya gidiyok…” şiirinde de büyük hiçv şairi N.Kemal ve Azarbaycan’ın ünlü hiçv şairi M.E.Sabir’in ve M.Hadi’nin yolu ile gediyor.Neden geri kalmışız? -sorusuna cevap arıyor:

Muska diktik yeleklere kazağa,
Düşüren düşürdü bizi tuzağa,
Aklı,fikri sardık kızağa,
Kar üstünde kaya kaya gediyok.(s.184)

Şair insanları akıllı görmek ister,ama hayatta her türlü insan vardır.şair bu insanlara yardım etmek ister,ama elinden bir şey gelmiyor,çünkü onlar ilmin değerini bilmedikleri için okumamışlar,okumadıkları için hayatta olup geçenleri anlamıyorlar.Şair üzülerek böylelerini hayvanlarla karşılaştırır,utanır böyle yaptığı için,ama çıkış yolu yok.Sağında –solunda gördüğü rezalet onu bunları söylemeye vadar ediyor:

Cahilin aklında kararı olmaz,
İnsanın hayvandan beteri vardır,
Hayvanın insana zararı olmaz,
İnsanın hayvandan beteri vardır.(s.198)

Belke kimse Duran Beyi suçlaya bilir,ama bence şair haklı.Bakın her gün televizyonlarda, gazetelerde insanın insana yaptıkları zulümleri görüyoruz. Hiçbir hayvan yavrulara dokunamaz,ama insanlar ne yavru biliyor,ne büyük,ne küçük… Başı kesip çöp konteynerlerine atıyorlar,küçük masum,günahsız çocukları sobada yakıyor,öldürüp canı çıkmadan buğday tarlalarına atır,vahşi hayvanlara yem ediyorlar.Bunlara ne demek lazım: -Hayvanımı? İnsanımı? Cevabını siz varin değerli okuyucular.
Şair D.Tamer uzun süre Avrupa’da, yani onun bir ülkesi olan Almanya’da yaşamıştır.Almanya onun mutluluktan daha fazla acı çektiği bir diyardır.Garibanlık,mutsuz aile hayatı,vatan hasreti-bunlar Almanya’nın onda bıraktığı acı anılardır.Para mutluluk değil.Şair Almanya’da geçen yıllarına boşa geçen yıllar diyor.Şair Almanya’da ki acılarını “Almanya”(s.177) ,”Bıktım,usandım”(204) şiirlerinde dile getirir.”Katil Amerika,kalleş ingiliz” (s.206) şiirinde ise şair bütün dünyanı elinde tutmak,dünyanı istediği yöne yöneltmek, öz faydaları için çalışan Amerika’nın gördüğü kötü emelleri dile getirir.Biz onun bu gurbet diyarda neler çektiğinin şahidi olak:-Bu Almanya beni yedi, bitirdi.

Demek Duran Bey Almanya’da neler çekmiş ki,Almanya onu yemiş bitirmiş:

Ne ettimse huyu bana uymadı,
Bir gün olsun feryadımı duymadı,
Otuz yıldır kanım emdi doymadı,
Bu Almanya beni yedi,bitirdi.(s.177)

Şair Almanya’da yorgun düştüğünü,lisanından, töresinden olduğunu yazıyor.Almanya şairin “aklını kayıp ettiği yerdir”,”dil yarasının iyileşmediği yerdir”,”Çilenin bitmediği,attığı taşın menzilini bulmadığı yerdir”,”gönlünde hüznün,neşenin kalmadığı yerdir”.Sonuncu ifadeye dikkat yetirelim:-“Hüznün,neşenin kalmadıüı yer-Almanya”. Gerçekten böyledir.Yabancı bir ülkede hüzünlü olsan da dert,neşeli olsan da dert.Demek insan burada mankurt olmalıdır.Yani bütün his ve duygulardan kenar,sadece çalışacaksın,yabancı ülkenin kalkınmasına yardım edeceksin.Aynen rahmetli Çengiz Aytmatov’un “mankurtu” gibi.Başka bir şey yok! D.Tamer Almanya konulu “Bıktım usandım” şiirinde yüreğini daha fazla açıyor,Almanya’nın oradaki Türklere yaptığı zulümleri dile getirir.Şiirinden belli oluyor ki,buradaki Türkler ne yapıyorlarsa yapsınlar,Almanın umurunda değil,Türkler yabancıdırlar,yabancı:

Bir değil,beş değil sinemde sancı,
Ben garip yolcuyum sen ise hancı,
Otuz yıldır yabancıyım yabancı,
Almanya senden bıktım, usandım.(s.204)

Veya:
Var mı daha canımıza ahtınız,
Neden bize kem gözünen baktınız,
Kardeşleri diri diri yaktınız,
Almanya senden bıktım, usandım.(s.204)

Hayatta gördüğü acılar,uğursuz evlilik şairi canından bıktırı,yaşadığımız dünyada umduğunu bulamayan şair bu dünyadan gedmek ister,umutları kayıp olar.Yine de gücünü kalemine verir:

Sarardı yaprağım, soldu fidanım,
Toprağımı dide-dide yoruldum,
Bağnazlar elinde garip çobanım,
Develeri güde-güde yoruldum.(s.136)

Veya:
Acıları ar eyledim bu sere,
Hiç haber etmez mi gittiğin yere,
Ümitsiz olsa da günde bin kere,
Yollara bakıyor yaşlı gözlerim.(s.58)

Bu kadar acılara bakmayarak şair ümidini kırmıyor,sevgilisinden onun güzel ellerini istiyor,eğer bu eller şaire uzanırsa,şairin gözü bahara dönecek,şairin yaşamak ümidi artacak:

Uzat ellerini hasretim sönsün,
Kapansın yareler acılar dinsin,
Geçsi güz ayları bahara dönsün,
Tez geçse de günler kavuşsam sana.(s.59)

Şair D.Tamer Türkçemizi güzel bldiği için onun sözlü halk edebiyatından da ustalıkla ifade ediyor.Demek olar ki,Sözlü edebiyatımızın bir çok türleri onun şiirinin dilinde var.Bazen şair bunları aynı ile veriyor,bazen ise formasını değiştirir,mazmun aynı ile kalıyor.Örneğin:
Diden benden başkasını almasın,
Gözüyün içinde büyüyüm öyle,
Horozlar ötmesin,sabah olmasın,
Gözüyün içinde uyuyum öyle.(s.27)

Ağlama,gün yüzlüm,kara gün geçer,
Ak günler gelecek,karamsar olma,
Her kes ettiğini elbette çeker,
Bak,günler gelecek,karamsar olma.(s.42)

Buradaki “her kes ettiğini elbette çeker” atası bu ata sözlerinin değişmiş formasıdır.:”Ne ekersen,onu biçersen ve ya “Ne dökersen kaşığına,o da çıkar karşına”. Duran beyin şiirlerinde çok sayıda ata sözleri var,zamana kanaat dip bunların hepsini şiir örnekleri ile vermedik,sadece şiirlerin içerisinden çıkararak verdik.Örneğin:”Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı” (s.44): “Tek başına fayda vermez amanın” (s.48) (Tek elden ses çıkmaz anlamında”): “Sarı bülbülümün altın kafesi”(s.57): “Güzele bakmanın günahı nerde? ”(s.62) (Güzele bakmak sevaptır anlamında): “Gülü seven dikeninde bulışur”(s.100) -(Gülü seven dikenine katlanır”-anlamında): “od düştüğü yeri yakar kor olur” (s.122) -(Ateş düştüğü yeri yakar-anlamında) - v.s Ata sözleri Duran Tamer Şiirlerinin dilini zenginleştirmiştir.

Şiirlerin dilinde yine folklorumuzda çok işlenen bed-dua (kargı) türü de var.

Örneğin:
Sürünesin gelin,vaden yetmesin,
Sonunda elime kalasın Leyla.
Seni toprak bile kabul etmesin,
Cehennem narında yanasın Leyla.(s.74)
Veya:
Benim gibi karlar yağsın başına,
Uğruyasın yüce dağın kışına,
Bin yıllık emeğin gedsin boşuna,
Sende, ciğerinden yanasın gönül.(s.90)

D.Tamer Türkçemizi seven,başı üstünde tutan şairlerimizdendir.Aynı zamanda bölgelerde yaşayan halkımızın konuşma dilini de güzel biliyor ve şiirinde bunları çok dikkatle kullanır.Duran Bey çok güzel biliyor ki,diyalekt-lehçe sözleri edebi dile dahil olarak onun sözlük terkibini zenginleştirir.Azarbaycan’ın tanınmış bilim insanı,dilci alim, Prof.Dr. H.Hasanov 2005 senesinde Azerbaycan da bastırdığı “Muasır Azerbaycan edebi dilinin leksikası” adlı kitabında dialektizmle ilgili güzel fikirler dile getirir:”-Bedii eserlerin (roman,öykü,şiir ve s.) dilinde dialekt sözlerin işledilmesi muayyen leksik sistemin hususiyeti gibi kendini gösterir. Dialekt leksikası bedii,tasviri koloriat vasıtası görevini yerine getirir. Halk kendisi dialekt leksikasını süzgeçten geçirir,edebi dilde işleterek umumi işlek sözlerin ihtiyarına veriyor. Burada edebi dilin umumi söz işletilme kanunu beklenilir.Burada tenasüplük bozulursa dil insanlar arasında ünsiyet değil, onları bir birinden ayırma,rahatsızlık vasıtasına cevrilir.

Prof.Dr.H.Hasanov Hocamızın dediğinden belli oluyor ki, halk dialektizmin içerisinden öyle sözler seçiyor ki, onların ifade ettiği eşya ve olaylar hayat için önemlidir, edebi dilde onun evez edicisi yoktur. D.Tamer Sivas lehçesinde işletilen sözlerden öylesini seçiyor ki,bu sözleri Sivas yöresi, o bölgede ve Türkiye’nin çok yerlerinde yaşayan anlıyorlar. Azerbaycan’ın dünyaca ünlü dilci alimi Prof.Dr.E.Demirçizade’nin fikrince,şair veya yazar dialektlerden istifade ederken eserin bedii değerini,mehelli kolorit vererek cazibeli fon yaratmak için eserin dilini tuzlandırmak için istifade etmelidir.Duran Bey büyük dilci alimlerin fikrine emel ediyor.dialektleri bu maksalda kullanır:

Yalan dolan derler işi,
Yorulmaz düünyanın düşü,
Her sırrı saklıyon kişi,
Dünya yine eski dünya.(s.178)

Veya:
Evliya kesildi bizim softalar
Pir olmadan erenlere kızıyom,
Gusülsüz gezirken aylar haftalar,
Başkasını görenlere kızıyom.(s.210)

Bu örneklerdeki “saklıyon”,”kızıyom” lehçede işlenen ifadelerdir. -
ŞİMDİ DE DURAN TAMER’İN ŞİİRLERİNİN DİL VE USLUBUNA DİKKAT YETİREK

Edebiyatta dil muayyen hususiyete maliktir.Edebiyatta dilden,usluptan konuşurken bedii dil,bedii uslup nazarda tutulur. Edebi dil ve bedii dil arasında hiçbir sınır yoktur.Her ikisinin temelinde canlı konuşma dili vardır.Dil bu canlı konuşma dilinden gıdalanıyor, onun esasında zanginleşir. Edebi dil gelişimle ilgili değişir,eski sözler zaman-zaman kayıp oluyor.Bedii dilin esasını da canlı konuşma dili oluşturur.Bu dil edebi dilden alınarak bir növ süslenerek okuyucuya takdim olunur.Burada sözlere mana çaları veriliyor.Sanatkar halkın dilinden olgunlaşmamış sözü alıyor,onu sanatın talepleri esasında süzgeçten geçiriyor,onlara çeşitli durumlarda çeşitli mana vererek zenginleştirir. Böylece bedii eserdeki söz edebi olduğundan daha güçlü tesire malik olur. Şiirlerini bedii dilin esasında formalaştıran şair büyük Rus yazarı M.Gorki’nin dediği gibi,şair ve yazar kalemle yazmıyor,aynı zamanda sözle resim çekiyor.Örneğin:

Kardeşler dağından,kara bayırdan,
Kekiğin var,koyun kuzu doyurtan,
Oylum oylum çimenlerden çayırdan,
Lale sümbül çıkışını özledim.(s.222)

Göründüğü gibi D.Tamer sözün gücü ile bir Sivas manzarası çiziyor.Gözümüz önüne kardeşler değı geliyor,bu dağ baştan-başa kekik ile örtülüdür,koyun-kuzu bu kekikleri yiyor,bahar gelende kardeşler dağı,kara bayır Laleye,sümbüle bürünür.Şair halk dilinden en emosional ifadeleri alarak sözün gücü ile ölmez bir tablo yaradır.

Bedii dilin esas hususiyetlerinden biri de onun yıgcamlıgıdır.Şair az sözle büyük fikirler ifade ediyor.D.Tamer’in şiirlerinin dil terkibinden konuşurken onun arkaizm,neolojizm,azıcık da vulgarizm (edebi dile yakışmayan söz) görüyoruz.

Örneğin: Sahte ezgilere, deyişe küstüm,
Cahilin sazından telden ötürü,
Bad-i sabah senden selamı kestim,
Acı poyrazından yelden ötürü.(s.36)

Burada işlediler “bad-i saba” ifadesi arkaik (eski söz) sayılabilir,çünkü şu anda dilimizde az işledir,bazen ise hiç işletilmiyor.

Neolojizm-dile yeni dahil olan söz anlamındadır.İlmin teknikanın gelişimi ile dilimize çok sayıda yeni sözler dahil olmuştur.D.Tamer şiirlerindeki “ pilin bitmiş”(s.120) : “holding”, ”parselim”(s.128): ”Dividi”(s.142): ”imefe”(s.150): ”jüri”(s.171): ”Füze”(s.184): ”ozon” (s.185) ve s. Görüyoruz.Bazen şair neologizmle arkaizmi bir mısrada aynı zamanda kullanır.
Örneğin:
İşlerim bağrımı karık-karık,
Toprakta terleyen ellerin yarık,
Bazı lastik geydim,bazı da çarık,
Güzel Anadolu anasıyım ben(s.139)

Bu gün dilimizde lastik çok işlenir,ama şairin tasvir ettiği çarık o kadar da işlenmiyor.Çarık var,ama çağdaş giysilere uygun şekilde var.

Vulgarizme örnek:
Çoban hak etmişti ama sopayı,
Jüri hanginize verdi kupayı,
Bu sene tutarsın bekle sıpayı,
Boz eşeğin kiriğnden ne haber.(s.171)

Bellidir ki her hangı bir insana “sıpa” demek onu tahkir etmek anlamındadır.Dilimizde bu söz tahkir anlamındadır, fazla kullanılmıyor. Burada da şair o sözü eleştirme anlamında işlemiştir.
Dilde bedii tasvir vasıtaları bedii dilin önemli terkib hissesidir.Şiirin dilinde bedii tasvir vasıtalarını öğrenmek üçün önce sözün hakiki ve değişmeceli manasını anlamak lazımdır.Örneğin asılmak.Sözüzn hakiki anlamı asılmaktır.Yani dar ağacından asılmak, halını duvardan asmak,elbiseni dolaptan asmak v.s. Bir de asılmak sözü mecazi anlamda işlenilir.Örneğin:

Ben zülfünün tellerinde fasıldım,
Gözlerini seyir ederken basıldım,
İdam oldum kirpiğinden asıldım,
Sevdanı gönlüme koydum bi kere.(s.3)

Burada işletilen insanın idam olarak sevgilisinin kirpiğinden asılması tabii ki,mecazdır.Bedii tasvir vasıtalarının sade türlerinden biri de epitetdir.Epitet yunan sözü olup ilave demektir.Epitet şiirde sözün anlamını daha da kuvvetli etmek,dahada abartılı şekilde okuyucuya iletmek için işletilir.Örneğin:

Tatlı canım kurban olsun şadına,
Feyiz aldım,şiir yazdım adına,
Ela gözlüm doyum olmaz tadına,
Petekten süzülürken baldı gözlerin.(s.163)
Veya:
Kalenin burcuna güneş doğarken,
Sana ilk görüşte aşık oldum ben,
Ey kartal bakışlım,sen varsın ya sen,
Kurbanım ben sana kurban Türkiye’m(s.167)

Bu parçalarda şair sevgilisinin gözlerinin çok güzel olduğunu bir az da abartarak gözleri petekten süzülen bala benzetir.İkinci örnekte vatanını delicesine seven şair Türkiye’ye kartal bakışlı deyerek onu övüyor.Bir başka parça da şair Türkiye’ye “sürmeli,kınalı kuzu” da diyor.

Bedii dilde en çok kullanılan tasvir vasıtalarından biri de teibihtir.Teşbeh-Arap sözü olup benzetmek anlamındadır.Teşbeh mecazın sade türlerinden biridir.Örneğin:”gül sine”(1) : ”elindeki kına gülün rengidir”(s.3): ”ahu bakışlım”(s.4): ”sen hilalsin”(s.23): ”gonca buldu tadını”(s.5): ”kaşların yay”(s.23): ”göz yaşın yağmur”(s.45): ”dilin şam şekeri”(s.52): “gülistan dudakların”(s.52): ”gözlerin zemzem pınarı”(s.52): ”nurun ufukları yırtıyor,Esra”(s.75): v.s. Demek olar ki,Duran Beyin şiirlerinin dilinde çok sayıda teşbih var, bunlarda onın dilini zenginleştirir ve bu teşbihler canlı halk dilinden-Sivas elinde yaşayan insanların dilinden alınıp.D.Tamer’in şiirlerinde metafora da çoktur.Bu söz de yunanca da “göçürme” anlamındadır.Doğu edebiyatında buna istiare diyorlar.İstiare-Arap sözü olup yine göçürme anlamındadır.Yani her hankı bir nesnede olanın başka nesneye göçürülmesi.Örneğin:
Koynunda uyur kalırsam,
Sevgi ile besle beni,
Senin seyrine dalarsam,
Seherlerde sesle beni.(s.61)
Beslemek canlılara ait bir iştir,ama sevgilisinden rica ediyor ki,onu sevgi ile beslesin. Başka örneklerde var: “duman eyle bulutlara sal beni” (s.71): ”göz yaşını bulutlara sel eyle”(s.72): ”türküler,şarkılar küstüler bana”(s.94) ve.s.
Bunlardan başka şiirlerde çok güzel bedii,emosional,romantik ifadeler de var.Ben bunları ayrıca olarak okuyuculara vermek istedim.Ben bunları iki isim altında yerleştirdim.”Güzel ifadeler” ve “ Ah,ne güzel ifadeler”. Koy bu ayrıntıya göre okuyucu beni kınamasın,çünkü ifadeler o kadar güzel idi kikendimi tutamadım.şimdi “güzel ifadelere” dikkat yetirek.ilk önce “Ne güzel ifadelere” bakalım:
“Toprağına nikah kıysınlar beni”(s.24): “Perdeler perişan,mızrabım şaşkın”(s.26): “Yüce dağlar oba kurdu döşümde”(s.29): “Yazdığım şiirler beni kınıyor”(s.94): “Dudak alır dilimizi firene”(s.112): “Sünni’ye Osman’ım,Canda Ali’yim”(s.115): ”Gülistanı yüreğime dokudum”(s.116): “Yoldaş olunurmu bakar körünen” (s.118): “Davula gerdiler derimi ben,m” (s.126): “Duran senin günahına yakılsın” (s.127): “Erciyes’te yüce idim eridim”(s.129) v.s Aslında bunlar bir dörtlük olarak tam şekilde verilmeliydi,onda güzelliği tam,bütün olarak yüze çıkardı,ama okuyucuları yormamak için böyle yapmak zorunda kaldık.Şimdide “Ah, ne güzel” olan maddelere dikkat yetirek: “Boş kalan gönlüme almam kiracı” (s.2): “Şad olup gülmeyi ben de özledim”(s.44): “Sunam yazmasını gönderdin bana; ölenecek ben koynumda saklayım”(s.45): “Uyumuşum saatimi kurmadan; Yarim gelmiş duymadım bu gün ben”(s.49)
“Kaşlarıyın gölgesinde uzanam”(s.52): “ Güzelin alnında hakkın tuğrası”; “Güzelin yüzünde cennet görünür”(s.63): “Sulh babadır, ben anayım”(s.64): “Sarı çiğdem,Lale sümbül yastalar” (s.72): “Ölmeden ölüne ağla,Duran’ım”(s.122): “Ah ne güzel” den örnekleri kısaca yazınca bir örneği kısa yazamadım, aslında demin dediğim gibi, örnekler şiirin içinde tam olaralak verildikte okuyucular ifadenin güzelliğini daha aydın şekilde anlarlar.Bir örneği tam vermeden geçemedim:

Sakın hoyraklara uyma,
Sevgiden usanıp doyma,
Gönlümü gümanda koyma,
Bu Duran’da iste beni.(s.61)

Bu dörlüğü “Çiçeklerle süsle beni” şiirinden almışız.Bu şiirin her bir mısrası “Ah,ne güzeldir” demeye hakk ediyor.Bunun için bir daha Duran Tamer’i kutluyoruz.

D.Tamer’in Şiirlerinin dilini leksik yönden inceledikte burada çok sayıda sinonim,antomin vardır.Önce sinonim hakkında dilcilerin verdiği açıklamaya dikkat yetirek. Sinonimler bir umumi mana ile alakadar oluyor,bir mefhuma çeşitli isimler verilir.Sinonimler manaca yakın sözler olmakla beraber şiirin diline oynaklık veriyor,şiirin dilini zenginleştirir,dile musiki katıyor. Yine de okuyucunu yormamak için örnekleri dörtlüğü içinde degil,kısa olarak verdik.Örneğin: “Ne gizlimi koydun,ne de saklımı”(s.14) : “İnsana ne şeytan, ne cin gerek”(s.56): “Günüm geçti figanınan,zarınan”(s.57): ”Ben senin kaderin,yazın olayım”(s.719; ”İstemem gönlünde gamı,kederi”(s.76): ”Ezrayıla gücenirim,küserim”(s.77): “Edebim,terbiyem doğru sözümdür”(s.105): “Kini bilmem cana, garez yok bende”(s.106): ”Sulh ile barışın gerçek eliyim”(s.115): “Var ise çiğnensin şöhretim,şanım”(s.115): “İlim, irfan deryasında yüzendim”(s.116): “Malın,mülkün fayda vermez sersine”(s.123): “Dilerim sarayın,köşkün yıkılsın”(s.127): “Yillarımı aldı ah ile vahlar”(s.220): “ Ozanın,aşığın dertlere çaren”(s.221) ve s.. Bu örneklerdeki sinonimler göz karşısında: mesela,kader-yazı; figan-zar; gizli-saklı; gücenmek-küsmek,gam-keder,edeb-terbiye ve s. Sözler Sinonim sözlerdir. Çeşitli şekilde yazılsa da hemen hemen manalar aynıdır. Yine de birkaç sinonimi şiirin içinde vermeden rahat edemedik.”Sevgiyle barış” şiirinde daha fazla sinonim var:

Çıkar be maskeni yüzüne alış,
İlim diyarını gez karış-karış,
İnsanı yüceltir sevgiyle barış,
Sevene ne kin, ne garez gerekir.

Sevda seli gönüllere akışan,
Bir birine muhabbetle akışan,
Göze ne pusula, ne yön gerekir

D.Tamer Bey “İnan kahrolurum”(s.2) şiirinde güzel bir sinonimik cerge var,onu sizlere ulaştırmadan geçemedim:

Güzelim,meleğim,başımın tacı,
Kanayan yaramın sensin ilacı,
Boş kalan gönlüme almam kiracı,
Tapusu, bedeli,kirası sensin.(s.2)

Şimdi de Duran Beyin şiirlerindeki antonimler hakkında danışalım.Antonimler-kemmiyet ve kayfiyet,zaman ve mekan mefhumların bir birine zıt olan çeşitli fonetik terkibli sözlerdir.Antonimlere örnekler:”Geceli-gündüzlü düştüm peşine”(s.1): ”Ne gamı bildim, ne de neşemi”(s.8): ”Bahara eremem, yolcuyum güzün”(s.9): ”Hüzünlü günlerin,neşeye döndü” (s.11): “Sensin gözlerimim ağı,karası”(s.21): ”Nefretin azı da,çoğu da zarar”(s.22): “Eller güle konar,sen de dikene”(s.32): “Neden anlamadın çok ile azı”(s.33): “Gerçekte sen varsın,düşte sen varsın”(s.38): “Eller atlı oldu, ben yaya kaldım”(s.45): ”Sabah akşam postalara bakarım”(s.46): “Etrafında döner yaşlısı,genci”(s.52): ”Geçsin güz ayları bahara dönsün”(s.59)
“İyi kötü günler gördüm seninle”(s.68): “Bedenim na yaşar ne ölüyor”(s.69): “Kara geydim,ağ günleri uçurdum”(s.96): ”Ümmetinin içi,dışı pak idi”(s.118): ”Şüpheye düşmedim var ile yokla”(s.132): ”Sırtındaki hayben boşmu dolu mu”(s.166): “Benim cehennemim,cennetim sensin”(s.180) ve s. Yine de Duran Beyin şiirinden içinde antnim olan bir dörtlük:

Duran’ım der yoksu düşrüm varınan,
Koca ömrüm geçti gitti zarınan,
Dağlar gibi kucaklaştım karınan,
Sonunda baharım,yazım kalmadı.(s.129)

Böylece,Şair Duran şiir bağçasının kapısına geldik.Kapını kapatmadan önce ayrıla bilmediğimiz bu güzel şiir bağçasına bir daha nazar saldık.Buradaki şiir-çiçekler esrarengiz güzelliyi ile bizi efsunladı,bizi bağçadan bırakmak istemedi.Şimdi son noktayı koymak zamanı ama nasıl koyacağız? Başlayanda güzel başlamıştık,şimdi noktayı güzel koymak lazım.Kitabın sonuna baktım.Eskişehir Osmangazi Üniversitesinden çok iyi tanıdığım değerli şair,bilim insanı Oktay Yivli nin Duran Tamer hakkında dediği fikirleri ile bitirim:-Şair D.Tamer pir Sultan Abdal’dan,Aşık Veysel’den,Karacaoğlan’dan aldığı sesi,bu kitabında daha hissedilir biçimde üflüyor gönüllere.-Aşk,aşkın türlü halleri,özlem,ayrılık, Anadolu şiirlerinde belirgin olarak karşımıza çıkan temler.Uyak ve ölçüde usta,anlatımda kıvrak,gücünü yaşamdan kotaran şiirler bunlar.”.Fikir çok güzel.Ama birden D.Tamer’in ümit ifade eden şiirini hatırladım.Düşündüm ki,Oktay Yivli’nin fikirleri ile bu ümit dolu fikirler bir-birini tamamlayacak.Hayat değirmende eridir onun ömrünü.Hayat onu her tür sınava çekiyor,ama şair bu sınavlardan alnı açık çıkıyor,ümidini kırmıyor,yarına ümitle bakıyor:

Acıları yar eyladim bu sere,
Hiç haber ermezmi gittiğin yere,
Ümitsiz olsa da günde bin kere,
Yollara bakıyor yaşlı gözlerim.(s.58)

Üzülerek söylüyüm ki,Şiirlerde çok sayıda bilgisayar hatası var,ben onları kayıt ettim.lazım olursa,Duran Beye iletecem.Yeni kitabında bunları dikkate alsın.








Süleyman Karacabey
Kayıt Tarihi : 28.10.2010 09:57:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Süleyman Karacabey