Öz Yaşam Öyküsü -düz yazı-

Barış Erdoğan
157

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Öz Yaşam Öyküsü -düz yazı-

MS’in Barış’ta Doğuşu

Sizlere birini anlatacağım. Babası günde bir paket sigarayı bitirirken bir kitabı okuyan çocuğu; adı Barış.
Bin dokuz yüz doksan bir yılının on beş şubatına kadar hareketli, spor yapan lisanslı bir basketbolcü.
Analar, okuyun bu yazıyı ne olur.
Bir sabah on altı yaşındaki çocuğunuz odasından bir inleme geliyor,
Anne...
Oğlunuzun hastalandığı aklınıza bile gelmiyor. Dün çok iyiydi. Erken diyorsunuz, yat uyu oğlum. Ağlamalı inleme durmuyor:
Anne...
Kalkıp bakıyorsunuz oğlunuza. Barış zavallı çocuk, anne diyor yalnızca. Aile fertleri uyanıyor, heyecanlanıyor. Barış’a bir sürü sorular soruluyor, alınan yanıt hep aynı; anne...
Barış’ın ateşi kırka dayanmış, yarı ölü yatıyor. Hastaneye kaldırılıyor hemen. Günler, haftalar, aylar geçi yor hastanede. Barış ayakta duramıyor, yürüyemiyor, neler oluyor bilemiyordu. İki ay sonra bir haber geliyor:
“Barış, baban öldü! ”
Barış şaşkın, Barış aciz, Barış zavallı. Ağlayamıyor bile. Bir filmi dondurmuşsunuz ve bir karesinde donuk Barış, çaresiz. Üzülemiyor yirmi sekiz yıllık öğretmen babasına. Ayağa kalkmak, son yolculuğunda babasının yanında olmak, mezarına kapanıp saatlerce ağlamak istiyor, yapamıyor.
Hastanede yatağa tutsak sekiz ay geçi yor ve kesin teşhis söyleniyor: Multiple Sclerosis (MS) . Sakat damgası vuruluyor Barış’ın alnına.
Doktor Barış’a yanaşıp anlatıyor hastalığını: Kimi zaman olacak yürüyemeyeceksin, yürüdüğünde de topallayarak diyor. Barış, boynundan çıkarmadığı madalyasına bakıyor hüzünle. Doktor dolan gözlerle “koşamazsın kardeşim” diyor.
Barış gözyaşlarını silip:
“Bitsin bu rüya, bitsin” diye bağırıyor...
Evine geliyor Barış. Basketbol sahasında oynayan arkadaşlarına bakıyor. Arkadaşları bisikletle geziyor. Bir güzel kız cilve yapıyor, delikanlı havasını atıyor. Bir çığlık duyuluyor. Sevgilisi coşkuyla bağırıyor:
“Barış seni çok özledim, sevgilim seni seviyorum, bu gece sabahlayalım, coşalım müzikle. Mutluluğun doruğuna ulaşalım....
Pencereden bakan donuk çehre yere yığılıyor, ağlıyor, ağlıyor... Başak sarısı saçları, deniz mavisi gözleriyle Barış’ın yanına geliyor sevgilisi. Barış’ın kendisine yazdığı şiiri okuyor ve “seni bırakmayacağım” diyerek ilk defa yalan söylüyor.
Barış’ın sevgilisine yazdığı şiir:

incecik kumlar belini
sonsuz deniz gibi sevgileri
ufukta doğan güneş umutları
masmavi gökyüzü geleceğimizi anlatırdı
oysa göremediğimiz şeyler vardı
kumlar çamura
deniz sona
güneş batışa
gökyüzü buluta
ve ben karanlığa
önce o kötü dörtlük
bekle beni caroline
bekle beni ışık
bekle beni ölüm
hoşça kalın
sonra aynı cümle
yaşam sevdikçe ve umut ettikçe güzeldir
sürekli ikilem
bir boşluk
bir karanlık
oysa bunların hepsi
deniz kenarındaki yalnızlık
özlemler
umutlar
sevgiler
bir anda ağlattı
yine de yıkamadı kahpe yalnızlı
seni seviyorum çünkü

Yaz ayı bitiyor, okullar açılıyor. Barış okula gidemiyor, Barış ağlayamıyor!
Günler birbirini kovalıyor. Sekiz ekim sabahı bir telefon geliyor. Tek dostu, takım arkadaşı Burçin’in babası. Seviniyor, heyecanlanıyor Barış.
- Burçin nerede, diye soruyor.
Telefonun diğer ucundaki titrek ses:
- Burçin intihar etti, başımız sağ olsun, diyor.
Neler oluyor? İki hafta sonra da takımdaki diğer arkadaşları Can ve Ersan aynı son, öldüler. Birbirlerine söz vermiş, ölürsek beraber ölürüz demişlerdi. Sıra Barış’a geliyor. En son yapmak istediği her şeyi yapıyor ve Kızıltoprak-Feneryolu arasındaki raylara oturuyor Barış. Trenle gelecek ölümü ve sonrasını anlatan şiir:

kazanamam

hani belki dedim
heyecanlandım
umutlarla girdim sınava
okudum soruyu
yapamadım
normal dedim
okudum soruyu
yapamadım
olur böyle şeyler dedim
okudum soruyu
yapamadım
anladım gerçeği
bu yıl da kazanamayacağım
bu yıl ve hiçbir yıl
kararımı vermiştim aylar önce
ölmeliydim kazanamazsam bu sene
bir bardak su içtim önce
sevgilimi dün görmüştüm
en çok sevdiğim yer kalamıştı
gezdim onun için yoğurtçu parkını
zaman acımasız
durmuyordu
ve zamanı gelmişti
oturdum raylara sırtı dönük
kapattım gözlerimi
korkuyordum
uzaklardan sesler geliyordu
sevinmiştim tren sesi
kurtuluyorum diye
ama bir gerçek vardı
ben adiydim
ben yalancıydım
ben korkaktım
üniversiteyi
yaşamayı
sevmeyi
başaramadığım gibi başaramadım
ölmeyi
attım kendimi rayların dışına
ağladım ağladım
boğuldum göz yaşlarımla
ölemedim

Olaylar sürüyor. Çok sevdiği otuz yaşındaki teyzesi, zararsız, konuşamayan dayısı, üç can arkadaşı daha çeşitli olaylarla yaşama gözlerini kapattılar. Son olarak sevgilisi Hülya’sını sorularla dolu bir trafik kazasında yitiriyor Barış. Üç yıl gibi kısa zamanda babasını, teyzesini, dayısını, altı can dostunu ve sevgilisini yitiriyor ama; Barış için kötü olan, nefes alan ama Barış için ölen insanlar oluyor.
Barış şu an çok iyi yaşıyor. Ölüm acısını her zaman hissettiği babasının sözünü unutamıyor: “Yaşam sevdikçe ve umut ettikçe güzeldir”. Ve inanıyor, dün olduğu gibi bugünde gelecekte, kardeşçe, insanca, sevgi, umut ve barış dolu bir dünyanın hep beraber kurulacağına. Barış insanların hepsini seviyor.

Barış Erdoğan
Kayıt Tarihi : 6.5.2006 23:05:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Barış Erdoğan