Suyu kesilmiş dağ başının pınarı
Kuru kavruk bozkır suratlar
Diken çalısı
Kengerler, kevenler
Ömürler öğütür
Değirmen taşı umutlar
Ürkek tavşanlar kaçırır göz bebekleri
İsyana dönüşür korkular
Ürkek, korkak pır, pır yüreği
Sahi
Doğdu mu hiç güneş
Yeşerdi mi tohum
Ne zaman boy attı
Ne zaman oğul verdi
Döl verdi…
Nerde ayak izleri
Sahi
Serpil ne zaman doğdu
Ne zaman yaşadı
Ne zaman anne oldu
Geriye ne kaldı
Gölgesini güneş mi sildi
Kumsalda ayak izlerini deniz…
Uçuşur göçmen Turnalarda avazı
Yaralı ceylanlar suya iner
Bazen ömür kandili yanmadan söner
Geride yangın yerinde kalmaz köz ateş
Tozur, tozur uçuşur külleri
Dolar penceresinden ana yüreklerine
Bilenler bilir
Bilmeyen
Kimsesiz bir mezar taşı sanır
Ferhat paşa gömütlüğünde
nolu bir teneke levha …..
Kanadı kırık bizim köyün serçesi
Çırpınır, çırpınır uçamaz
Düşer de yüreğine batar çakırdikeni
Şahinlerde av zamanı
Koruyamaz palazını
Kor geride sevdalarını….
Patika yollarda kaybeder geleceğini
Sahi
Sessiz bir çığlığı damı kalmadı
Gök kubbede….
Bazen sanki ben duyarım
Gün ağarırken börtü böcek çığlığında
Kelebek kanadının sesinde
Akşam ışığa sevdalı
Gözlerimde iki damla yaş olur
Sessizce ağlarım yokluğuna…
Sahi var mıydı?
13 / 08 / 2011
Ayvalık
Birinci bacım - Öz bacım – Has bacım – Baş bacım – Tekne kazıntısı
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta