Oyununun sırası bana gelmesin isterim.
Haykırırım hep karanlık suların boşluklarında bu yüzden.
Söylemlerinizsiz batalım en derinlere.
Haykırışların fıtratına aykırıyım.
Ben böyleyim efendim, fıtratınıza aykırıyım.
Tek kurşun dilenirim kalbimin en güneşsiz köşesinden,
Bir tanecik sevgilinin göğüsüne .
Benim aynasız hapsimin prangaları
bir çocuğun ahlak anlayışı kadar çabuk sapar,
Üstelik zindanın anahtarı da avuçlarımdayken.
İnandırdığınız sevginiz kilit vurur küstah kapıyı çekip çıkışlarıma.
Yolda kalışlarıma,
Ama sesim yayılır efendim,
Ses tellerimde vururum isyan kadehimi.
Her ses bir korkunuz efendim.
Ve Haykırırım, kurulmuş ruhumun dişlileriyle
Benim gözlerimin sesi sizi yaralar
Benim hayatım sizi tatmin eder mi efendim?
Hangi uyku öncesi masalınızda yazar bilmem.
Ama benim gibi yarattılanın yüzlercesini tanırım.
Tekerlerin iradesi nafiledir efendim
İçindeki sürücüden sonra
Lakin sürücünün iradeside nafiledir
Tekerler bir çocuğun elinde oyuncak olduktan sonra.
Olurda istediğin istasyona varırsam gözüme bakabilecek misin?
Ağzına dünya bulaşmış kendin silebilecek misin?
Benim başkaldırışlarımın eğlencesi
Dişlileri hep sevmez miydin?
Zaten tek gidişli yollar efendim ,
Prangalıysa doğuştan kaderim, neden tekerlekliyim?
Elinde sonunda A YOLUNDAN B yolunaysa ömrüm
Dişlilerimin gücü yetmezmiş gibi yapar
Yolun ortasında,
Haykırırım derim,
haykırmam efendim
İsyan bayraklarım yalnızca yarıya çekilidir
Kaçak oynarım.
Neyi sever neyi sevmez, ben bile bilmem beni
Bildiğim her şeyin Bildirildiğini bilmenin lanetiyle yaşarım.
Geldim, burdayım efendim.
Ellerinizde bir teker, ruhu isyan, kendi sadık bir oyuncak
Ağzınıza dünya bulaşmış kendiniz silebilecek misiniz? Efendim.
Kayıt Tarihi : 13.8.2023 06:41:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hadi aklınızda hiç sorgulamayacağınız, zihninizde dinle meşgul olan çöp adasına bir çöp daha atalım. Bu şiir de tam bununla alakalı. Çok basit, çok çocuksu yine de açık. Fikrin temeli kurmalı arabalara dayanıyor. Ne kadar çevirirsen o kadar giden, ne tarafa gitmesini istiyorsan O tarafa koyduğun oyuncak arabalar... Yolları yönleri hep belli. Bu arabaların içinde bir sürücü olduğunu varsaydık eğer, bu sürücü arabayı kullananın kendi olduğunu iddia edebilir miydi? Peki ya biz iddia ettiysek? Dünyadaki varlığımız kurulduğumuz süreyse ve gideceğimiz yol çoktan belliyse. O zaman iradeden bahsetmemiz mümkün olur muydu? Sonuçta hala direksiyonda ki biziz. O yolun bütün tehlikelerini sürücü koltuğundan gören biziz. Peki buna özgürlük diyebilir miyiz? Gerçekten gittiğimiz yönü biz mi seçtik? Yoksa o yöne yerleştirildikten sonra sadece sürdük mü? Bir yere çarptığında duran. Süresi bittiğinde ölen biziz. Bazılarımız dört kere çevirildi, bazılarımız belki bir kere Peki gerçekten bu kararlar bizim mi? Ya hepimiz bir çocuğun elllerinde bir oyuncak olduysak.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!