Bir rüya bu uykusuz geçen gecenin sonunda, tanşafağına doğru görülen…
Bitmez özlemleri içine alan kısacık bir zaman diliminde gözler dibinden geçen bir hayatın an an zaman dilimlerini içine alan koskoca bir yaşam toplamı O geceye dek…
Arzu edilenlerle beyinsel itilenlerin tümünü içine alıp bedeni yalnızlığıyla titreten bir rüya…
Göz göze gelindiği andan, hoşça kal denilemediği zamana süregelen bir yaşam kesitinin karelerle devam eden görüntüsü…
Sevinçleri, hüzünleri ve de yokluk sıkıntılarıyla varlık sevinçlerini içine alan bir düş bu…
Kâbus gibi bedeni terleten ve çarşaflara beden şeklini terlerle yapıştıran bir rüya…
Seni seviyorum dendiği andan, senden tiksiniyorum denilen zamana kadar geçen süreci tek tek karelere alan korkular rüyası bu…
Nerelerinde sevinçler vardı? Kaç an zamanındaydı o mutluluklar ve pişmanlıklara gelinceye kadar geçen zamanları kim yaşamadı veya kim yaşamak isterdi?
Ve bu dökülen sıkıntı terlerinin bedeli nasıl ödenirdi?
Kim kimden bu bedeli alabildi?
Bu yaşanmışlıkları veya zihinsel istekleri içine alan bu rüyanın feryatlarını kim veya ben ki içimizde hissetmedik?
Ben kimdim?
O kimdi?
Saygın sevgiye imza atmış ve seninle yaşamaya varım denmiş bir labirentte kaçımız kaybolmadık ki ben kurtulayım?
Belki ihtimal veremediğim bu bir düşünce, hilenin içine içine girdiği, yanlış sevdaydı belki de içinde dolanırken boğulduğum…
O kimdi ki…
Candan çok değer verdiğim?
Sevdim…
Seveceğim…
Hep severek kalacağım dediğim ki şimdi nerede ve niçin?
Her şeyin belki bir sebebi veya bir bahanesi vardır ama asla sevginin bahanesi zamana yayılamazdı ve bu sonuca gidemezdi…
Belki burada hata yapılmıştı, ötelemek veya ertelemek…
Oysa sevgi ötesiz olamazdı…
Yaşanamazdı…
Ertelenemezdi…
Tam içinde, tam da zamanında, sevginin içinde dürüstçe olmak gerekirdi…
Aşkta vazgeçilmezler vardı…
Belki de biz bunları tanıyamadık…
Ve
bu vazgeçilmezleri sabırla tutamayınca kaybolduk gittik içinde…
Ertelendik bu yüzden, hayattan ertelendik…
Hep gecikmiş zamanların yaşanmasından korktuk veya içinde kaldık…
Şimdi bütün düşler bu ele gelemeyen zamanların yaşanması için görülüyor galiba…
An be an, kaybettiklerimiz gözlerimizin önünden ve de rüyalarımızdan gitmiyor.
Bu bir ruhsal hesaplaşma, hem de tek başa…
Bu hesaplaşmadan sevgi veya sevgimsin dediğimiz nerede şimdi…
Neden tek başa veriliyor bu hesaplaşmaya cevaplar…
Acı acının üstünde yaşandığında acını tarifi çıkar ki ancak bunu kendi içinde yaşayanlar anlar…
Bu insanın kendinde zorlaması ve de hırlaşmasıdır…
Öyle bir yaşam olur ki, tek kelimeyle insanın kendiyle, kendi kendine hırlaşması ruhsal olarak ortaya çıkar…
Ve işte,
Sevdim dediğimiz o anda bu sorunun işaretlenen insanıdır…
Ki bu bir rüya olsa da ben bunları görmek istemezdim, dersin için için… Kendinle hırlaşarak…
Sessizce ağlamalara dönüşür zaman…
Ve…
Ağladığına kendin dayanamazsın…
Nefesini tutar, bedensel kasılmalarla, titreyişlere dönen zamanın eşiğinde bulursun kendini…
Hak etmediğim bir acı çıkmazıdır bu…
Sessizlikte kaybolduğun düşüncelerle hırlaşıp boğulursun içinde…
Ve yokluk alışkanlığına yalnızlığınla koşarsın…
Dayanılmaz iç kasılmaları yüzünün şeklini değiştirir ve artık gülemezsin…
Gülmelerin unutulduğu anlardır ki gözlerden yaşların aktığı zamanlardır…
Her düş, her düşünce artık kendi kabına sığamaz…
Ve
bir,
tiftiklenme başlar benliğinde…
Hak etmedim ki haykırışları kulak zarlarında patlar, kendi kendine olan bu savaşta…
Ben sevmenin yükünü taşırken bu acılar benim hak etmediğimdir dersin çenelerini sertçe sıkarak…
O şimdi nerede?
Son halidir ki en çok düşündüren…
Aslında en büyük ceza ona görünmemektir…
Veya,
haykırışlarını yalnız kendinin duyma zamanıdır artık…
O
benim son halimi görmemeli…
Ve
ölünceye kadar ona ağlayan yüzümü göstermeyip onu cezalandırma isteğim başlar ki, aslolan kendi çektiğim cezadır bu…
Düşsel bir düşüncelerdir bunlar…
Asla yaşamak istemem diyerek gözlerini açtı…
Oysa
avuçlarının içi alacasıcaklıktaydı…
Soğuk terlerin sıcak ıslaklığa karışmış ter damlalarıydı…
Ve
“hâlâ sıcaklığını avuçlarımda hissediyorum sevgi adına” dedi…
“Sevgi ve sevmek adına… Riyasız ve yalansız sevgi adına…
Saf
ve
duru… Sevgi adına…”
Kendi içinde halletmesi gereken bir hesaplaşmaydı bu…
“Artık kaybedecek çok şeyim kalmadı…” dedi… Kendi kendine hırslanmadan…
Hayâllerimizdi bizi uzaklara taşıyan, götüren…. Belki de gerçekleşmesi şüpheli olan…
Oysa
rüyalar geçmişin karanlık veya kısık aydınlık köşelerinde bir çamur bataklığı gibi dolandırır…
Hayat bizi zorluyor…
Biz kendi kendimizde zorlanıyoruz…
Ne yapılacağını bilmeyen bedenlere dönük şaşkınca…
Kendi kendimizi hırpalayan bir ruh yapısı bu bizdeki…
Belki bir şaşkınlık…
Belki de kendini bir çıkmazda sanan bir akrep gibi alev çemberinin içinde kendimizi bertaraf ediyoruz…
Darlık bu nefes almalarda…
Belki de bir çare yoksunluğu, belki de bir biçaresizlik bu yaşamda sürüklendiğimiz… Yalnızlık…
Yalnızlık salvoları bu dengesizlik…
Belki de bir utanç girdabı hazmedilemeyen benlik yokoluşu…
Belki de bir kısır döngü… Baş dönmesi gibi bir şey…
Bir utanç bu belki de sevgiden bir eksiklik hissediş…
Çoğu zaman kendine acıma… Acınmak… Acılanmak…
Sonu bir pervasızlık sıkıntısı belki de…
Kendinde var olma savaşımı…
Rüyadan uyanma korkusu…
Oysa
rüya içi ve dışı tam bir korku çemberi…
zorlanıyoruz bu yaşamdan…
Bir yaşam savaşıydı bu hırıltılı nefes almak için…
Nefesi içinde tutmak için… Hıçkırışlarını içinde saklamak için...
Kendi kendine ağlamak için saklar gözlerini güneşten…
Yaşları hiç kurumaz veya kurutmak istemez…
Ve
kimsenin merhametine sığınmaz…
Kimsenin iki dudak arasından çıkacak bir cümleye bağlamaz hayatını…
Israrla kendine yetmek için uğraş verir verebildiğince… Yıkılmak istemez…
Kendi yaşar kendi kaderini…
Kimsenin kendi kaderine yön vermesine imkân vermez…
Ve
yaşar yaşayabildiği kadar…
Merhamete ihtiyacı yoktur…
Merhamete de boyun eğmez…
Merhamet edene de etti diye ihanet etmez…
Var olmak için de kimseyi ezmez…
Herkes gibi sevmiştir…
Hayatın gözyaşlarını da içine akıtır…
Dışa ağlamayı da kendine yasak eder ve içine içine ağlar, ağlayabildiği kadar, ne biraz fazla ne de biraz az…
Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 31.10.2009 14:09:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
gözyaşlarını kendi içine akıtabilmesi güçünü koruyabilmesine dair yazılanlar çok etkili.
Kutluyorum Mustafa bey.
TÜM YORUMLAR (1)