Oysa İsyanbul artık bu şehrin adı

Ömer Faruk Akbıyık
87

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Oysa İsyanbul artık bu şehrin adı

İsyanbul buranın adı öyleyse. Öyle çıktım evden çünkü. Yorgunum. Yorgunum daha sabahın yedisinde. Kopyala yapıştır günlerden, beğenmekten, paylaşmaktan, tıklamaktan yorulmuş bir bulut. Mayakovski örmüş beni. İtalyan bir duvar ustası örmüş annemin omuzlarını. Yorgunum. Mutsuz muyum? Mutlu muyum? Karışık bence. İkisinin ortasında bir yerde. Duygularım az çok bir sınır kapısı görüntüsü çiziyor. Melez bir his var içimde. Hem Mutluluktan ve hem mutsuzluktan devşirme.

Buranın adı isyanbul artık öyleyse. Öyle çıktım evden çünkü. Yorgunum. okyanustaki bir şarap şişesi gibi. Kopyala yapıştır devinimden yoruldum belki. Beğenmekten, paylaşmaktan tıklamaktan. Bir ekrana bakmaktan belki. Kaç megapiksel gülüyorsun ya hayat grenlenmemiş bir şekilde duruyor yüzünde. Hayatı, mutluluğu annen iliştirmiş yüzüne. Genetik bir mutluluk seninkisi. Saf ve duru.

Buranın adı isyanbul. yerler kanla yıkanmış olsa da. Sloganlarımıza ara vermek zorundayız. Artık sessizliğimiz devralacak nöbeti. Artık suskunluğumuz devralacak nöbeti. Bir attan doğan bir tay gibi yapış yapış, bağımsız bir direniş bizimkisi. Bireysel ekonomik politik yani. Şirin kapitalizm dünyamız. Kamusal alanımız. Ağzının kenarında bir gamze var biliyorsun, satarsan alabilirim onu.

Bizim için Aydınlatma fişekleri olsun yıldızlar, aslında yıldızlar ve yağmurlar güdümlü ve menzilli. Düşüşlerine baksana ne Albert camus’lar indirmişler yere. Kalbim temiz benim, kendi kendime yalan söylerken bile kalbim saf, kalbim temiz benim. Senin kalbin de temiz. Karışmışız birbirimize. İnan kalbimiz çok temiz. İnan birleşmiş ve değişmişizdir birbirimizde.

Gülüşümüz şeklen aynı ama esasen farklı. Ama bu birbirimizi sevmemek için haklı bir neden değil.
Haydi beraber gülelim. Seninki ne kadar çocuksu, benim ki ne kadar grimsi.

Küçük bir çocukken inanmıştım oysa. On’a kadar saymıştım, elektrikler gelecekti, yağmur dinecekti ya da babam gelecekti. Ona koşuyorum şimdi bilsen. Onlara koşuyorum. uzanıyorum yer yüzüne. Yeryüzü bir balon gibi hafif. gözlerimden ne kısraklar fırlıyor bir bilsen. Bir sen tutarsın yularından bu kuyruklu yıldızların, Kuyruklu yıldızlara benzeyen kısrakların ardından sen koşabilirsin, bir bilsen ne kadar yalnızım,her son sözde.
Halbuki ben miyim miyop? O mu hipermetrop? tanrı mı astigmat?
Kuyruklu yıldızlar doldurmuşum kalp cebime. Mobil bir duygu, ufak cebe sığan cinsten.
Heba olmuş umut. Haşat olmuş umut. Kaportayı tamponu dağıtmış.

“Üleynnnn, ah üleynnn! ! ” içimizden birisi çıkıp bir Malkoçoğlu gibi, bir Cüneyt arkın gibi bağırsa, çağırsa, en azından umutsuzlar filminde Fırat’ın candan gerçekleriyle yoğursa korkularımız,iyileşecek umutularımız.
Bu Habis yalnızlığımı sana nasıl verdim ben. Bu habis umudu nasıl taşır o geniş yüreğin.
insanlık bir okyanustur, heba olmuş mavi bir okyanustur, doğruca kalplerin aktığı bir denizden doğmuştur. Meryem annemiz gibi bakire bir Denizden sevişe sevişe üremiştir okyanus.
İyi o zaman habis yalnızlığımı al, zımparala. Kes, doğra ne yaparsan yap. Dudaklarımdan başla önce.
Neredeysen bul beni artık. Bir, iki, üç on.
Yine on, yine on. Neredeysen gel artık.
Sevgili
İçim buruk.
İçim buruk,içim sığmaz içime, illa ki sığmıyor içime.
Böyle güdümlü bir yağmur bulmuşum. Şöyle düğümlü bir adamlı olmuşum. Halis bir özlemle dönüp bakmışım ardıma. Karşımda denizi bulmuşum sonra. Şehrin üzerine çökmüşüm karabulutlar gibi. Oysa dört duvar arasında mekik dokuyorum.
Sevgili vefa ne ihtişamlı bir anahtar. Şehir ne kadar çetin çeviz, ne kadar açılmaz bir kilit.
Açmıyoruz işte Birbirimizi. bir maymuncuk lazım bize. İlle de sen. İlle de sen lazım.
Arabesk bir şarkıda olduğu gibi.

Oysa ben bilirim bunu, etraflıca düşündüm. Derhal karar verdim, en kısa zamanda karar verdim. Derhal kurtulmalıyım bu kara buluttan. Şehir dursun yerinde, elbet günün birinde kırılır kilidi. Elbet günün birinde kırılacak kilidi.

Öyle bir çıktım ki evden. Sırtım üşümüş, koşmaktan terlemiş. Saçlarım alnıma düşmüş. Annem seslenmiş karanlık bir sokaktan, karanlık çekmiş perdesini kentin üzerinden. Aniden omuzlarımda bulmuşum başını yaralı bir serçenin. Özlemmiş adı. Kalbimmiş adı.

Öyle bir çıktım ki evden. Ağzım süt kokuyor. Öyle bildiğin süt kokuyor. Üstelik hiç öpülmemiş. Hiç ölümcük konulmamış kırmızı dudaklarıma.

Hani birden açılır bulutlar,doğar güneş. Hani yağmur diner, Gök kuşağı belirir kuzeyden.
Bir gün açılır bulutlar, doğacak güneş. Yağmur dinecek ve ben gözlerimi ayıramayacağım kuzeyden.

Ömer Faruk Akbıyık
Kayıt Tarihi : 14.11.2015 18:57:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ömer Faruk Akbıyık