Öylece bakışlar. Şiiri - Ahmet Cemil Atay

Simsiyah nefretin tohumları
Karanlık gecede açan sahipsiz çiçekler
En acı gülüşlerin gölgesinde
En sefil yüzler
Hepsinde bir çift göz
Acıtılmış kederlerinin
Belirsiz geçmiş ve geleceklerinin
Zırıltısız yokluğunda
Susmuş, bakmaktalar.
Anlamsız, duru bir kuyu
Kuru dalın kuru yapraklarında
Bir yavru ve kumru
Varlığı ve ruhu
Delercesine
Öylece bakışlar.

Bir yaşlı bunak
Tebessümünü düşürdüğü
Yüzünde son eştiği mezardan kalma
Topraktan çamurlu bir yama
En günah hallerin önünde
Kirli paltosu ve çakır gözleri
Kötülüklere gebe
Yüzünde kader çizgileri
Nefreti tanrıya sunak

Üstünde o zamansız anın günahı
Gözlerinin simsiyahı
Bir çöplük ortasında
Çürümüş etlerden kurtların yanında
Ortasında ve ardında
Tatlı bir tebessümden kalmış yarım bir anı
Sersefil aşkların
Nefessiz çocuğu.

Bir hüzün bir anlamsız günün
Davetsiz misafirliğinde
Bütün nameler ve güfteler peşinde
Zarif dudaklarında
Dişlediği erkeklerin kokusu
Doğmayan çocuklarının
Tırnaklarının çizdiği
İnce boynu
Yine iri siyah gözler
Yine nefret dolu sözler.
Bakışlar
10 ekim.

Bir el
En hoyrat zamanlarda
Başsız doğan bir çocuğun
Dünyaya uzattığı ilk nişanı
Bir yosmanın
Beslediği
Tohumsuz meyve ağacı
Koparıp atmalı
Bir soluksuz bedenin
Bir kancalı anı
Bakışlar ve bir el.

Okkalı bir burun ve çizik bir yüz
Silik kişiliğinde
Anlamsız bakışlar
Karakter ekside
Suflör nerdesin
Nerde hilkat garibesi halin
Nerde
Neresinde tebessüm
Gereksiz nefes
Bir anlamsız çocuğu doğumun
Bir günahkar güzün
Bir kırık nota
Yarım oktav
Kırık yelken
Fora…

Dışarı çıkmış siyah gözlerin
Hırıltıları bedenin
Battığın çamurdan sefil
Her halin diğer halinden rezil
İri bakışlarında
Kirli ellerin
Sessiz bir liman akşamında
Yarım karalanmış
Günahkar bedenin
Kırık dökük
Ağırdır varlığa
Bir tek nefesin
Bilinmez sende kimsin
An da bir karakter.

Durgun zamanın durgun gözlerinde
Bir kahve ışık bir kahve soluk
Tatlı bir suskunluk
Hüzün
İnce dudaklarında ince çizgiler
Kaderinin
Dokunuşlarda anlamlı
Tarifsiz yokluğun
Bir yalnız bir burun
Dalgalı yüzün
Dalgalı saçların örtüler altında
Tek bir telin gözlerine sokulmakta
Kahve ikindiler
Kahve sonbaharında
Nefret kalır
Kahve köşelerinde
Sevgi gölgesi
Bir akşamüzeri
Sevgilim
Bir hüzün.

Bir vals
Yoksa bir tango
Yahut flamenco
İnce bedenler
Keskin kareler
Zarif dokunuşların ötesi
Duyguların zaafı
Gözler
Bir geçmiş zaman diliminde
Yarım yaşanmış
Bir eski kamara
Bir limansız gemi
Kollarında bir yosmanın
Bir yalnız delikanlı
Gülüşmeler
Kırmızı bir kıyafet
Her şeye hakim
Kalabalık bir oda
Holaa…

Yarım kalmış bir tablo
Yarım bir şiir
Yarım bir şair.