Öyle Bir Şey İster Ama Allah'ım Neyi?

Saçlarına öyle yakışırdı ki kar.
Burnunun ucu kızarır gözlerin ışıldar.
Ellerin birbirini ovalamaz ama,
Ellerini ısıtayım diye yaratılmış,
Tombul,beyaz tenli bir çift kelepçem var.

Şehrimizde soba dumanı sokaklar.
Sağa sola dağılan farklı tonda yapraklar.
Çok kötü kalplermiş gibi en zor sevdalar.
Dağlar tek çare ise o zaman delip geçmekmiş,
Elde avuçta kalan kırık dökük yarınlar.

Öyle bir şey ister ama Allah'ım neyi?
Belki canı cebinde yırtık yamalar,
Belkide ritmine uygun gri tonda,
Daraltılmış bir aşk arar.

Yanaklarına öyle yakışırdı ki kıtalar.
İçinde gördüğüm yağmur tomurcukları kadar,
Yaprağa yakışır ama yanaklarından sarkar...

Ve anlayacağın doğa üstü aşıklar,
Bir sana hayra yorar,
Dualar rabbine kuş sesi kadar,
Masum ve müptela tonlar.

Sevmek bir kalp odacığı kadar dar.
Susmak sana ithafen var.
Başımı dünya güzeline yaslamak varken,
Bu gönül bir seni umutlar.

Soğuk bir rüzgâr sesi,
Sabah ezanında son bulan.
Yüreğimi sancıtan sevdan,
Utancımdan dizginleşir yavaştan...

Ellerine öyle yakışırdıki çizgisel eğim izleri.
Kimi zaman erciyesi kimi zaman gamzeleri,
İfade eder gözlerimin ehli sarı soğuk ellerini.

Soluk soluğa derin nefeslerini,
Kalırmı bende endişeli bozuk zaman saatleri?
Hiç üzmem kalbini bir seni isterim,
Bir de saçlarına düşen kar tanesini.

Dillerine kemik olur resmi yalanlar.
Solum sendeler bir sana kapı açar.
Öyle ki düştükçe ayağa kalkar.

Kollarına çocuksu anlarında,
Adımı karalamsanda,
Beyaz duvarlarda yaşadım,
Kırmızının bu kadar siyah olduğu,
Sevda sözcüklü boya kokusunda.

Çekik gözlerine öyle yakışırdı ki tablolar.
Bir salonuma bir de soluma çivilenir,
Yarını eserinde saklı ufuklar.

Beyazında ton atan yeni rakı yudumlar.
Bir sana bulanır,
Bir seni arar dudak izlerinde bardaklar...