öyle bir hayat sürmeliyim ki yaşamadım farzetmesin kimse. o kadar çok düşmemeliyim mesela ezilip gitmemeliyim. yüksek yerlere çıkmalıyım herkesi gözüm alabilmeli. çok çoçuk olmamalıyım, doğdum ve büyüdüm demeliyim. yaşlılığım yüzümde okunmamalı. titreyen ellerim olmamalı mesela göstermemeliyim muhtaç olduğumu. saklanmamalı,saklayabilmeliyim hayatın benden almak istediklerini. çok sessiz kalmamalıyım ama kahkahalarla gülmemeliyim, sevinçlerimi çaldırmamalıyım. sevgiliyi daha çok görmeliyim. geceleri daha çok düşünmeli, gündüzleri hızla geçmeliyim. daha çok yürümeli biraz daha az uyumalıyım. öyle bir hayat sürmeliyim ki hep sarhoş olmalıyım bulanık görmeliyim ihaneti, gülmeliyim dertlere ve şarkılar dilime dolaşmalı yalanı yanlışı bir o zaman görmeliyim. kimse yaşamadım farzetmesin diye ölümü ayakta karşılamalıyım. bir de azraile güler yüzlü olmalıyım sevdiklerime mahçup olmasın diye...
 
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta