rüzgar ağaçların dallarıyla dans ederken
ellerimde yanıp tutuşan cigara küle dönerken
arka fonda bir Zeki Müren şarkısı çalarken
ateş başında, başım avuçlarımın arasında
yine bir gece
seni uzaklarda anarken
aklım, kendi denizinin gelgitinde boğuluyor
yüreğim, tüm umudunu yitirmiş kendini zincirliyor
öncelikle soruyorum tanrıya
bu filmin başrolünde hep ben olmak zorunda mıydım
ne olur ayrılık söz konusuyken figüran kalsaydım ya
sanki tanrı bana her şeyi verdi
her şeyimi de aldı
çünkü o her şeydi
her şey imiş...
ve soruyorum kadınlara
pencerelerinizden baktığınızda
gördüğünüz her sokak lambasında görünmeyen bir gölgeli acı var orada
düşünüyor musunuz hiç
bu benim eserim diye
yahut siz erkekler
evlilik hayalini çaldığınız kızların
gelinlik giydiklerini
aklınıza getiriyor musunuz
gelgelelim
ben, esen yel, fenerimin zayıf ışığı
ve düşüncelerimin beni soktuğu o kara buhrana...
yıl 1992,
kara şubatın başında,
beni anneme ve babama müjdeleyen ebeden başlamayacağım tabi
ama benim filmim orada başladı
onu görünce bitti.
işte o gün bu gün kara çemberin içinde aydınlık göreceğimi zannediyorum
ama nafile...
yüreğimin içindeki tüm ormanları küçücük bir kıvılcımla yok ettim.
başta ailem ve tüm sevenlerimin ilmek ilmek verdiği tüm sevgiyi
onun gözlerinde çarçur ettim
hani çocukken aldığınız tüm harçlığı abur cubura yatırır gibi...
bu öyle bir acı ki,
500 yıllık plastik şişe,
1000 yıllık çınar
ve Big Bang'de doğan güneşin ömrü kadar sürecek.
Yani hiç bitmeyecek
dışınız düğün elbisesi giyse de,
içiniz kefene sarılı kalacak.
ve soruyorum size,
bir insan bir insana
neden ve nasıl
böyle bir acı yaşatır ki?!
cevabınız yok biliyorum
cevabı olsaydı zaten aşk olmazdı...
Kayıt Tarihi : 11.12.2018 22:51:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
akşam vakti bir doğa kampında ateşin başında yazılmıştır.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!