OCAKBAŞI
Köyde en fazla civciv tavuk amcamın olurdu, yaz kış fark etmez her boyda civcive tavuğa horoza kadar kümesten eksik olmazlardı. Niyazi amcam da köyün hemen hemen tamamına yakını gibi madenciydi. Köyümüz orman köylüsü olduğu için maden ocaklarında domuzdamı ustasıydılar. Ancak sakatlık hastalık yaşlılık gibi durumlarda yer altında hafif işlere verirlerdi. Amcam da bu yüzden sanırım kapıcı mesleğinde çalışıyordu. Maden ocaklarında kapıcının görevi hava akımı olan Ana yollarda hava spilikasyonunu önlemek için devamlı kapalı durması gereken kapıyı kapalı tutmaktı. Oradan geçmesi gereken başta tonluk arabalar olmak üzere diğer maden makinalarının gelişinde gidişinde kapıyı açıp kapatmaktı..Herhalde maden ocağında da yorulmuyordu ama yinede bir ay çalışıp bir ay köyde kaldıkları için köyde kaldığı boş gurubunda yaz kış ocak başında oturur çok gerekmedikçe sokağa dahi çıkmazdı. Hanımı zekiye yengem becerikli bir kadın olduğu için amcama pek yapacak iş bırakmazdı. Amcam en fazla eskiyen kazma balta saplarını yeniden yapar takardı başka bir iş yaparken hatırlamıyorum.
Bir evin yarısı onların yarısı bizimdi dışar dediğimiz bu günkü salonun ortasında herhangi bir bölünme yoktu, birbirimize gelip gidebiliyorduk.
İki katlı olan köy evlerimizin altı hayvanlar için sayat ve damdan oluşuyor herkesin damı sayadı ayrıydı ortasından bölüktü. Hayvanlarımız bir birine karışmıyordu. Günün birinde kaç yaşında olduğumu hatırlamıyorum, amcam iki evin ortasında küfe, sepet örnek için ara yer dediğimiz yerde eskimiş olan balta ve kazmalara sap takıyordu. Ben yanındayım kendine lazım olacak malzeme varsa benden istiyor ona yardımcı olmaya çalışıyorum. Kazavu rende balta törpü cam kırıkları falan babamla Ortak kullanılan sandık ta olanı sandıktan, olmayanı bulup getiriyorum. Amcam bir ara elinde kazavu varken sigara yaktı, o güne kadar hiç sigara içmemiştim. Babam kendimi bildim bileli sigara içmiyordu abilerimin birisi sigara içiyor ama ben görmemiştim benden 6 7 yaş büyük delikanlıliga geçiş dönemindeydi amcamın oğlu ve diğer akranları sekiz on kişi vardılar hepside giyimine kuşamına dikkat eder saçlarını uzatıp pirgantil yağı sürer saçlar parlak olurdu. Hepsi de on kıza aşık olur fakat birisinin haberi olmazdı. Abim gizli gizli sigara içtiği için eve sigara getirmiyor yada bir yerlerde saklıyor olmalıydı. Yani bizim evde sigara yoktu. Amcam sigarayı Yakınca aklıma nereden esti ise, belki herkesin içtiği sigara nasıl içilir merak ettiğimdendir. Önceden düşünmediğim halde amcamın Yeni yakmış olduğu sigarayı kapıp arkama bakmadan sokağa kadar kaçtım. O sigarayı tam olarak içtim mi attım mı bilmiyorum, fakat ilk fırt çektiğimde öksürük tuttuğunu genizim ve gözlerimin yandığını unutmadım. Sonraki günlerde amcamın beni azarlamasını bekledim üç beş gün yanına yaklaşmadım daha doğrusu onu görmedim. Zaten kendisi de meydana çıkmadığından boş gurbu bitene kadar birbirimizi görmedik
Maden ocaklarında o kadar zor şartlarda çalışıp o kadar göçük tehlikesi yaşayan, gruzu faciaları dan kıl payı kurtulan amcamın köydeki bu hali herkesi üzüyordu. Son zamanlarda çift sürmeye bile gitmez olmuştu, amcamın hanımı üç kızı ile herşeyin üstesinden gelen güçlü kuvvetli sağlam iradeli bir kadındı. Amcan maden ocaklarından emekli olduktan sonra emekli ikramiyesini alamadan 50 yaşını bitiremeden vefat etti. Hastalığının ne olduğunu bilemedik. Yıllar sonra diğer amcam biz ölen amcamın çocukları hep birlikte köyün biraz dışarısında bir havuz başında bir keçi kesip piknik yapmış güzel vakit geçirmiştik, akşamına Zekiye ablayı midesine gelen ağrı yüzünden köyün tek araci pikap ile apar topar hastaneye kaldırdık. Hastanede safra kesesinden amaliyat oldu, iyileşme süresi geldiği halde bir türlü iyileşenedi. Vefat ettiğinde o da 65 yaşında falandı bir aile köyümüzün yolundan sonsuzluğa uğurlandı
Muharrem AKMAN Zonguldak
Herkes gibi sabahın mahmurluğu üzerimizde iken işimize gücümüze gitmek için evimizden çıkmıştık. Şehirde herkesin bir yerlere yetişme telaşı olduğundan herkes acele ediyordu. Karayolundan karşıdan karşıya geçen yaya geçidinin trafik lambası kırmızı yanıyordu. Geçite varmak üzereyken kırmızı ışıkta bekleyen beş altı kişi daha fazla sabredemeyip , kırmızı ışığa rağmen iki şeritli kara yolunu geçip gittiler. Üzerinde iş elbisesi olan orta yaşlı bir bey yeşil ışığın yanmasını bekliyordu. Gayri ihtiyari olarak bak sen burada bekle atı alan Üsküdar'ı geçtiği gibi karşıya geçen geçti dedim. Haklı olarak bana kurallara uymamız gerektiği yönünde bir şeyler söyledi. Yeşil ışığın yanmasını bekledik ışık bir müddet sonra sarı ya geçmeyip kırmızı da yanıp sönmeye başladı. Yeşil ışığın yanmayacağını anlayınca kontrollü olarak karşıya geçmeye çalıştık ama bu seferde tirafik durmuyordu. Bir bayan sürücü yaya geçidinde durup bize geçiş izni verene kadar onun sayesinde karşıdan karşıya geçmiş olduk.
Bazen de kırmızı ışıkta bekleyen çocuklar ve ebeveynlerin o kısacık bekleme anında konuşmalarına şahit oluyorum. Yaya geçidinde yayalar için kırmızı ışık yanıyor, Burada dur kendini ve araçların güvenliğini tehlikeye atma demek, özellikle genç anne ve babalar bunu çocuklarına uygulamalı olarak anlatmaya başlarken. Trafiğin azaldığı ilk fırsatta karşıya geçen bir kişinin ardından kırmızı ışıkta bekleyen diğer kişiler de karşıya geçince, hevesleri kursaklarında kaldıklarını biliyorum. Çocuğun "anne baba bunlar neden kırmızı ışıkta yaya yolundan karşıya geçtiler?" Sorusunun cevabı olmadığını da biliyorum.
Sonra arkadaşa dedim ki bu hayatta kurallara örf adetlere kanunlara nizamlara uyanlar hep böyle bizim gibi arkada kalırmış
dedim. Bunca yılın verdiği hayat tecrübesi yaşadıklarımız gördüklerimiz duyduklarımızı göz önüme geldi. Aile terbiyesi dediğimiz kavrama dinin kuralları kanun nizamlara örf adetlere uyanların, halk deyimiyle bırakılan yerde otlayarak ömürleri geçip gidiyor dedim. Ve ekledim bu yaşam tarzından gayet memnunum. Aklıma sınavlarda çalınan sorular, batık krediler, hayali ihracat naylon fatura işe girmelerde, dönen torpiller hazine arazileri işgalleri, iş yerlerini fuzili işgal edenler, sınavlarda çekilen kopyalar v.s .
Sonra aklıma 40 yıl sigortalı sigortasız çalışıp bağlanan emekli maaşı yetmediği gibi sağda solda gündelik işlerde çalışarak ayakta durmaya çalışanlar geldi. Elli yaşından sonra kocasından boşanan kadınlar. çoluk çocuktan da fayda göremeyince büyük umutlarla geldiği ana evinden hayatta kimse kalmamış kalanların çoğu kez kendine faydası olmuyor zaten. Herkes zar zor geçiniyor, o yaştan sonra elalemin evlerine temizliğe git bakıcılığa git hayatta kalmaya çalış..
Oysa torun torba içinde yaşama zamanlarıydı el gün gibi.
8 Aralık /2022
Kayıt Tarihi : 1.8.2023 23:41:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!