Öykülerim: Uyduruk Bir Hikaye: Sonraki V ...

İbrahim Arslan
1000

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Öykülerim: Uyduruk Bir Hikaye: Sonraki Versiyon (530)

Bir Garip Leyla Ve Mecnun Hikayesidir...! Bu hikaye aslında!
1. Bölüm: Ya da Uyduruk Bir Hikaye'miz...
Hikâye bu ya…
Mecnun efendi yakışıklı mı yakışıklı bir gençti. O yerdeki bütün kızlar aşkından ölüyordu! O Bir gün ormana gitmişti. Elinde de bir sepet! Sepetin içinde ne var demeyin bende bilmiyorum… O yerdeki Kızlar kendi aralarında hep tartışıyorlardı, Mecnun beni seviyor, seni sevmiyor, benim olacak, senin olmayacak gibisinden! O yerdeki kızları şimdi bir tanıyalım.
Birinci Kız: Pamela Aysun
İkinci Kız: Jennifer Ayşe,
Üçüncü Kız: Rihanna Emel,
Dördüncü kız: Victoria’ nın kızlarından Melek,
Beşinci Kız: Haşmet Maap’ın Kızı Leyla…
Altıncı Kız: Barbie Demet.
Yedinci Kız: Edward’ın Olacak Bella (Allah Bella’sını versin o Edward’ın diyelim)
O gün Mecnun’un ormana gittiğini öğrenen kızlar (Bütün kızlar toplandık, toplandık, sorun neden toplandık. Mecnun için toplandık) Diye şarkı söyleye söyleye ormanda Mecnun’un önünü keserler. Acaba kimi tercih eder Mecnun. Bu muamma sorunun cevabını öğrenmek isterler. Memleketin bütün güzel kızlarını karşısında gören Mecnun ilkin afallar. Kızların kendisine kötülük yapmasından da korkmuyor değildir. Savunmasız yakalanmıştır ve 7 kişiye karşı 1. kişidir. Ama mücadele edecektir yani, öyle kolay değil.
- Hadi Mecnun içimizden birini seç. En güzeli mi, en seksisi mi, en dişisi mi, en doğurganı mı, en güzeli mi?
Gözleri bu kadar güzel kızı bir arada ilk defa görecek olan Mecnun, elindeki sepeti sıkı sıkıya tutar. Ve tercihini biliyordur. Onun ilk tercihi Leyla’dır. Diğer kızlar ne kadar güzel olsa da onun gözü Leyla’dan başka kızı görmez… Zaten dünyaya gelme sebebinin sırf Leyla olduğuna inanıyordur.
- Ben Leyla’yı Victoria’nın bütün melekleri gelse değişmem! (Victoria çok meşhurdu. Sayısız kızları vardı. Ve en güzel kızı da melek’ti… Her kızı ayrı melekti. O kızlarını meleklerim diye severdi)
Bu olaydan sonra diğer kızlar bunu gururlarını yediremediler…
Yutkundular. Leyla'yı sıra ile tebrik ettiler... İçlerindense 'İnşallah sana da Yar Olmaz' diyordu hepsi de.
Ve kader tecelli edecekti.
Ülkede bir savaş çıktı. Mecnun’ da her O ÜLKENİN vatandaşı gibi savaşa iştirak etmek zorunda kaldı. O yaza Leyla ile düğünleri vardı hâlbuki… Hayatındaki tek emele kavuşmasına ramak kalmıştı. nereden çıkmıştı bu savaş.
Tarih 14 Şubat 1313…
Savaşta ülkesi için canını dişine takan Mecnun çok ağır yaralanmış ve 3 gündür bitkisel hayata girmemek için verdiği mücadeleyi bugün kazanmıştır. Başucunda bekleyen 'Leyla' Nihayet der. Savaşta Bir elini, bir ayağını kaybetmiştir Mecnun. Ama Leyla yine de onu çok seviyordur, sevgisinden gram bir şey kaybetmemiştir. Leyla ölümsüz bir aşkla seviyordur Mecnun'u nu. Onun için görsellik ikinci plandaydı.
'Ben de ay parçası gibi filinta gibi değilim zaten! Sonuçta sen beni tercih ettin, nice güzel kızların içinde. Ben de seni ne olursa olsun seveceğim…'
Mecnun kendisine geldiğinde savaş anını hatırlar. Bir elinin, bir ayağının olmadığını fark eder. O ana gider.
Mecnun Leyla’yı hep sevmiştir. Ama böyle elsiz – ayaksız Leyla’nın hayatını da karartmak istemezdi artık. Leyla’ya layık olmadığını düşündü… Bu aşk hiç başlamamış gibi bitmelidir ona göre. Artık yaşamak ona zordur ve bu zorun içine Leyla’yı çekmeye hakkı yoktur… Leyla'yı görmezden gelerek ve tek eliyle de iterek,
__ Doktoooor. Doktor! . Diye bağırmaya başladı. Doktor odaya girince de,
__Uyuuut beni doktoooor.Uyanmayayım. Şu kızı da al başımdan! O kahpeyi de başkasını da görmek istemiyorum. Neden bırakmadınız beni ölmedim. Neden!
Ve doktorlar söz dinlediler. Mecnun’u bir müddet uyuttular. Sakinleştirdiler…
Ertesi gün yine başında Leyla'yı bekler gördü Mecnun, sonraki günlerde yine. Ama durum bir kaç ay daha değişmeyince Mecnun'u unutmaya karar vermişti. Ama nasıl yapacaktı bunu, onu yüreğinden nasıl atacaktı. Ezelden beri onu seveceğine ve hep seveceğine ettiği yeminler ne olacaktı! Eli- ayağı yok diye vaz mı geçecekti sevmekten.
***
Babası Onu yaka paça o ülkede saray yavrusu denilen saraylarına getirmişti. Saray gibi saray ise o ülkenin padişahınındı. Onların ki yavrusuydu!
2012
***

2:Bölüm: Sevgililer Gününde.

Yıl 1314 olmuştu... Aradan koca bir yıl geçti. 14 Şubat’a bir gün vardı. Leyla Mecnun sayfasını yüreğinden kısmen de olsa kapatmıştı artık. Mecnun'da tek elsiz, tek ayaksız kalınca o da Leyla sayfasını hepten kapatmıştı işte! Sırf o mutlu olsun diye. Mecnun evinde hep uyuyor, uykuya dalıyordu. Neredeyse günü uykuda geçiriyordu... Rüyadaki ve hayallerindeki hayatı gerçeğine yeğliyordu. Ailesinin durumu ise her geçen gün kötüleşiyor, elde avuçta ne varsa tükeniyordu. Memecnunial hastanesinin masraflarını bile borçla ödemişlerdi. O sene babasını da kaybetti Mecnun. Babası dertlerden Verem olmuş ve kanserden ölmüştü. Annesi de olmasa ne yapardı o da bilmez. Leyla ise Mecnun'un yanına sonraki günlerde yine gelmiş, sonradan da belki de doğru olanı bu 'Tek ayağı, tek kolu olmayan biri ile hayat mı geçer diyerek unutmaya karar vermişti. O da bu aşkı yüreğinden silecekti, silebilirse. Annesine son geldiğinde ısrarla bıraktığı dünyalıkta suyunu çekmişti. Şimdi sefil bir hayatın kollarına doğru yuvarlanacaklardı ana- oğul...

Leyla ay parçası ve filinta ve bir içim su gibi bir kız olduğu için talipleri de çoktu. Babası bir gün KIZINA dedi.

- Unut artık onu kızım unut onu sende, sana Mecnun mu yok! Elini sallasan elli mecnun! Bak yarın sevgililer günü bu yılda mı adamsız gezeceksin! Bu yılda bir sakat için ömrünü heba edeceksin. Padişahın oğlu seni çok beğenmiş derler. Sonra Yunanlılardan, Fransızlardan, İngiliz krallarından bile taliplerin var.

- Ama baba. Mecnun'a ettiğim, verdiğim yeminler!

- Bir koca yıl bekledin kızım. O yeminlerin yerine kurbanlar keseriz. Artık ben torun tombalak sevmek istiyorum... Tellallara haber veriyorum. Kim Mecnun olurum, Mecnun gibi severim, ona benzerim derse kurayım yuvanızı... Sen de içlerinden birini seçersin. İlla padişah oğlu olmasına da gerek yok. Kilimcinin Kel Hasan'ın oğlunu bile seçsen sana saygı duyarım.

- Peki baba peki, onun beni eskisi gibi sevdiği yok zaten! Hem eli ayağı yok, hem nazlanıyor. Topal herif sen bi kere haline baksana. Ama tek şartım var. Durumları iyice kötüleşmiş. Biraz daha dünyalık gönderir misin!

Ertesi gün bütün tellaklar memleketi dolaştı. Leyla bazı şartlarda ilave etmişti. Mecnun adayları yakışıklı, 2 dil bilen, edebiyatı kuvvetli olmak zorunda idi. Ve bu şartlara uyan herkes 'Adam seçmelerine' katılacaktı. Bir Sevgililer günü daha gelmiş çatmıştı ve bu iş bu gün bitmeliydi. Akşam olunca 10 kişi saraya alındı. Bunlardan birini Leyla seçecekti...

1. Aday: Tevetligillerin Tarkan: Leyla'ya baktı ve kız hepsi senin mi? Dedi... Aaaacayipsin diye ilave etti... Ne deli ne divaneyim, biliyorum sonunu. Sanma uğruna viraneyim, çok beğendim kız huyunu, suyunu... Bu sunumdan sonra tam 8 puan vermişti Leyla ona.

2. Aday: Banderas'ın Antonio'ydu: Leyla'yı görünce elindeki kılıçla havaya bir 'L' harfi çizdi... Bir at üzerinde gelmiş, yüzünde de maske vardı. Görenin içi cız edecek bir vucüt hatları vardı. Acaba maskenin altındaki yüzü kimbilir nasıldı? Zorro kılıklı bu herife de tam 8 puan varmişti.

3. Aday: Tayfurun Ferdi'ydi... Leyla’ya bir baktı. Ve. Haksızlık edene isyan ederdin, insanlık bu değil bu değil derdin, sonunda mecnuna darbeyi kendin indirdin. Sende mi Leyla. Diye şarkı söyledi. Ferdi meğer Mecnun'un en yakın arkadaşıymış. Ben yokum böyle bir seçmecede diyerek 'Hoşçakal Leyla' dedi... 'Pislik' diye bağırdı arkasından Leyla. 1 puan dedi sana sonra. O topala da benden selam söyle! Tayfur'da Elenmişti

Leyla'nın içi cız etti. Yani şimdi Mecnun'u hatırlamasa olmaz mıydı?

4. Aday: La Adam'ın la Fonten'di... Sana bir masal anlatayım da dinle dedi... En güzel masalları ben bilirim, ben yazarım, ben anlatırım. Eğer beni seçersen sana 'Masal gibi bir hayat' yaşatırım. Kimsenin bilmediği kurbağa prens masalımı ilk sana anlatırım... Bu sunumdan sonra 5 Puan almış ve elenmişti.

5. Aday: Gangam’ın PSY’ siydi. Leyla'm style şarkısını okumak istiyorum size dedi. Dıt dıt dıt Leyla style, Leyla beatiful... Leyla girl. Leylamstyle... Şarkı eşliğinde salon da acaip şamata koptu herkes şarkıyla kendisinden geçti. Ama psy'nin tipi kayıktı ve sanki kayık gibiydi... 6 pUAN ALDI VE ELENDİ...

6. Aday: Benim adım İbrahim ama bana sevgi Bey derler dedi: Ve yazdığı Yusuf Gibi Ya da Elifim'e şiirini okudu... Sonra da Elif Gibi Ya da Yusuf'uma yı okudu... Sonra da Yusuf gibi Elif gibi yi okudu... Şiir ile Leyla'nın gönlünde yer etti.

Leyla şiiri dinleyince çok duygulanmıştı. Bu sefer Elif kim? diye sordu...

Uzun mesele hanımefendi dedi... Şiir bundan yüzlerce yıl sonra yaşayacak olan ve idam edilen 'Yusuf'a yazıldı. Ve sevgilisine. Yani dedi konuya hiç uydu mu? Bana ne Yusuf'tan 5 Puan veriyorum sana o da tipinden! Yakışıklısın ama sadece bu yetmez!

7. Aday: Gencebayların Orhan'dı. Leyla'ya baktı... Beklemek ibadet kalmak zulümdür şarkısını size ithaf ediyorum dedi ve google'yi açtı klibi dinletti... Bu klipte bir 'Mecnun' vardı. Aşkı için yani Leyla için senelerce bekliyor, mezarından gitmiyordu. Bu nasıl bir klipti böyle...

- Bu klipte ayrıca ben oynadım, dedi...

Leyla bu! Kalbi okyanus gibi ama bir yudumda içilecek cinsten... Siz hepiniz defolun gidin dedi! Ben Mecnun'suz yapamam... Herşey onu hatırlatmaya başladı bana... Bilerek mi yapıyorsunuz!

Haşmet Maap: Ama kızım sırada İngiltere Prensi Charles var daha... Adam senin için ta İngiltere'den geldi... Onu da bir gör...

Leyla: Canı cehenneme o 'Çarli'nin, ben Mecnun'u seviyorum ve ona gidiyorum diyerek eteklerini de topladı ve koşmaya başladı... Haşmet Maap ah sevda sen nelere kadirsin... Sen git bu kadar adamı seçme bir topala koş! Arkasından baktı kızının... Aptal dedi, aptalsın ama kızımsın.

Koşarken bir kervan gördü Leyla. Ama 5 saatlik mesafeydi ve kah koşarak, kah yürüyerek gidecekti Mecnun'a. Ne olursa olsun yanından da ayrılmayacaktı... Kovsa da ayrılmayacaktı, sövse de!

- Affet aşkım beni, seni ihmal ettim. Ama hatamı anladım ve sana döndüm. Artık hep yanında kalacağım. Senin elin- ayağın, her şeyin olacağım… Diyordu içinden O'na giderken... Ayaklarında derman da kalmamış ve dolunay vardı gökyüzünde. Yanında bir tane kamyon durdu! Kamyonda 'Selvi Boylum Al yazmalım yazıyordu' Böyle bir araç ilk defa görüyordu. Acaba gaipten 'Sevenler' için mi gönderilmişti. At fobisini bilen yaratıcıya şükretti!

***

3. bölüm: 'Ben Kadir'

:

O gece sevgililer gününün gecesiydi... İşte o gece Mecnun uykulara daldı. İşte o gece Mecnun Leyla'yı ebediyen kaybettiğine inandı. İşte o gece halbuki yollarına düşmüştü Leyla. Kader Leyla'yı Mecnun'a yazmış mıydı?

Kendinden geçmek üzere bir halde olan Leyla'yı kamyonuna aldı Kadir. Yolunu kaybetmişti kamyonu ile. Ama bilmiyordu ki gelecekten yanlışlıkla Leyla'nın zamanına düşmüş. ' Selvi Boylum Al Yazmalım' filmi çekiliyordu. Rol gereği kamyonunu sürüyordu. Ve. Kendinden geçmişti Leyla. Bir an gözleri Kadir'in gözlerini yakaladı. Bu memlekette böyle yakışıklı birini ilk defa görüyordu. Hiç dermanı kalmamıştı. O sırada kamyonda bir piri fani peydah oldu. Kadir ile aralarında bir konuşma geçti.

- Sakın bu kıza yamuk yapayım deme! Ve bu kızı alelacele sevdiğine kavuştur.

Tabi buna mecburen Kadir İnanır! Yolun tarifini de alır ihtiyardan. 3 Günlük yolu bir saatte kateder. Mecnun'un evini de bulur. Kendinden hala geçmiş halde olan Leyla'yı kucaklar ve Mecnun'ların evinin kapısını çalar. Sevgililer gecesinin bitmesine az bir zaman kalmıştır...

Mecnun'un annesi açar kapıyı.

- Sen kimsin oğul?

- Kadir!

-Hangi Kadir

- Deli Kadir ülen karışırma işte.Kolum yoruldu şu kızı tuta tuta.

- Kimlerdensin peki oğul sen, hiç buralara benzemiyosun.

- Ahrettenim nine. Azrail'im ben Azrail canını almaya geldim.

- Amanınn

- Ahret suallerini bırakta şu kızı koyacak bir yer göster.

...

Kamyonu ile geldiği yüzyıla geri gitti Kadir. Ama Leyla'da kalmıştı aklı. Piri fani ihtiyarsa bu olaylardan hiç bahsetmemesini tembihledi. Çünkü kaderin önüne geçilemezdi!

...

İşte o sırada gözlerini açar gibi oldu Mecnun. Uykular aleminde yaşıyordu artık. Rüyasında bir çadırdaydı. Çöldeydi ama susuzluk çekmiyordu. Zira elinde testi testi kadehlerle afetler ona ikramda bulunuyordu...

-Sen kiminsin?

- Ben Emanuella beyim... Seninim...

- Sen.

- Ben de Huriyeyim...

- Huriye yoksa ben cennette miyim... Artık kendisine gelen Leyla ise Mecnun'un başucundaydı. Eli- ayağı olmayan bir sevdaydı bu.

- Uyan aşkım uyan şu uykundan diyordu kulağına Leyla ve dudaklarına yanaklarına öpücükler veriyordu Mecnun'a beleş!

Mecnun'un annesi ise olanlara akıl sır erdiremiyordu. Acaba Azrail canını almaktan neden vaz geçmişti...!

- Aşkım aşkım uyan. Bu sefer HEP senin olmak için sana geldim. Babam Haşmet Maaptu verecek beni sana! Düğünümüzü yapacak kırk gün 40 gece.

Mecnunun rüyası o kadar güzeldi ki kim olsa uyanmak istemez. Uykusunda ve rüyasında ama O Leyla'yı hatırladı...

- Allah'ım bu nasıl cennet, Huriler var Leyla yok dedi... Leylasız cennet mükafat mı bana...

Ve rüyasına Leyla kılıklı şeytan girdi tam bu noktada...

- Ye beni Mecnun ye... Diyordu.

Ve o sıra bizim Leyla'da yemekten, içmakten kesilen Mecnun'a pekmez yedirmeye çalışıyordu...

- Ye aşkım ye... Şifalı. Uyan aşkım uyan... Tek kollu canavarım ol!

Şeytan kollarına almıştı Mecnunu. Mecnun.

- Hah şimdi tam cennet oldu dedi... Ağzına pekmez sıcaklığıda yayılınca. Ama o elma dedi... Elma yemek istedi... Ne de olsa cennet iste istediğin kadar be Mecnun. Rüyasında o kadar güzelle başetmesi elbette çok zordu.

Leyla bu! Anladı Mecnunun çetin bir sınavda olduğunu. Ama aşkını uykular diyarından da çekip almasını bilirdi...

- Pis dedi görürsün sen beni aldatmasını oralarda. Kabahat ben de beyimiz uykusunda kamyon devirsin sen kalk onu kendi ellerinle besle. Birde elma istiyor...!

Mecnunun yüzündeki gülümseme bir başka türlüydü. Ama uykusunda rahat bırakmıyorlardı... Leyla ile uykusunda beraber olmuştu ve o uykusunu gerçek sanıyordu! Bu o kadar gerçekçi bir rüyaydı... Sanki nefesini duyuyordu leyla'nın.

Piri fani ihtiyar odada peydah oldu.

- Kızım Mecnun'u bırakma, onu hoş gör. O rüyalarında bile seni unutmuyor. Bu aşkı 2023'lere getir... Siz dillerde plesenk olacaksınız.

-Plesenk ne demek. Hem siz kimsiniz...?

- Ben ne insanım, ne meleğim.

- Adınız ne?

- Melek... Ama melek değilim zinhar ha!

- Cinsiyetiniz, yaşınız?

- Ben cinsiyetim ne unuttum kızım... O kadar zamandır insanlara ve sevenlere hizmet ediyorum ki. Binlerce yıldır yaşarım. Ve bu koşturmada cinsiyetimi bile unuttum.Ama erkek olmak isterdim. (Hoş belki de erkeğim) Bıyığım sakalım olsun şöyle burayım isterdim... Bıyığımız sakalımız yok diye böyle saçma sapan işlere gönderiliyoruz. Yaşım dünyanın yaşının iki katı. Sen de çok güzelsin maşallah! Allah Mecnununa bağışlasın.

- Ama, ama, O

- Aşk her türlü pisliği örter yavrum! Hem aşk yorganın altında başlar!

- Yani...

- Teferruata girmeyeceğim. Sen gözünü kapa!

(O sırada Mecnunun olmayan eli, olmayan ayağına DOKUNDU melek.)

***

- Aç gözünü.

- Aaaaaa Mecnun yakışıklıydı daha yakışıklı olmuş ve eli ayağı da var yuppi!

- Ya dokunmasak, parmağımız değmese bir çöl bedevisine benziyordu. Ben bu insanların aşkını anlamıyorum...!

- Teşekkür ederim.

- O ne demek. Sizin buralarda şükran demezler miydi! Bir isteğin DAHA var mı kızım.

- Yok. BİRDE Uykusundan uyansın yetiyor... Beni sarsın öpsün, koksun şey etsin... Benim ki de can!

-Şey etsin mey etsinli konuşma. Bu kadar sabrettin biraz daha sabret be kızım.

- Çok yakışıklı bu ya ama.

- Tamam ben gittim ne yaparsan yap!

Şeytan kulağına fısıldadı Leyla'nın hemen. ' Aşk yorganın altında başlar' Yolda gelirken bilhassa unutmadığı sepetinden aynasını çıkardı... Üstünü çıkardı. Kendine baktı aynada...

- Ben de çok güzelim ya!

Ve mecnunun yanına yattı. Mecnun hala kendinde değildi. Yorganı çekti... Bundan sonra ne mi oldu dersiniz....

? Leyla muradına erecek mi

? Mecnun'un annesi nereye kayboldu

? Haşmet Maaptu kızına düğün yapacak mı

? Kadir İnanır ile bu öykünün yolu tekrar kesişecek mi

? Mecnun Ölecek mi... Bekleyin devam edecek! Şimdi reklamlar...
***
4. Bölüm: ' Cellad Önünde'

Neresi olursa olun gidin bir kere! Ruhunuz, gölgeniz de gelsin sizinle. Neresi olursa gidin bir kere yeri ve zamanı geldiğinde kendinizden bile. Bildiği yolda herkes gider, bilmediğin yoldan cesaretle gidebiliyor musun? Aydınlıkta herkes gider. Sen ay ışığında, karanlıkta çıktın mı yola bir kere. Sevdiğin için çıktığın yolda Allah seni utandırmaz. Sevdiğine kavuşturan illa bir yol vardır. O yolu bul ve yürü. Yürümelisin, vazgeçmemelisin...

Rüyanızda hep güzellikler mi görürsünüz... Her güzel bir rüyadan sonra bazen peşinden kötü bir rüya gelir. Uyandığınızda pek az şey hatırlarsınız. İyi olansa bu gördüklerinizin rüya olduğudur...

'Celladın önünde boynu kıldan inceydi Mecnun'un'. Leyla'nın babası Haşmet Haşmetle duruyordu başında... Bu rüyaydı evet. Mecnun'a Rüyasında bile rahat yoktu.

- Seviyor musun?

- Seviyorum...

- Sevmiyorsun!

- Seviyorum...

Leyla da konuşmanın arasına girdi.

- Seviyor baba!

- Sen sus... İşlediğiniz günahı cellat bile temizleyemez. Gururumla oynadınız. Ne istediysen verdim sana ben. Sen benim biricik kızımdın. Sana rüyalarında göremeyeceğin hayatı bahşettim... Milletin sofrasında bulamadığı sütlerle banyo yaptın.

- Yeter uzattın babalık, kes boynumu, Cehennemi düşünmüyor insan sevince. Edebiyatı bırak. Bilirsin ki gönül candır, neden böyle kanayandır.(Sanırsınız ki Haşmet Maap'tunun karşısında Mecnun yokta Ferdi tayfur var...)

- Toprak olur, taş olurum. İstersen sana yoldaş olurum. Merak etme sen...

- Son sözlerini söyle!

- Her baharım hazan olsa, gurbet bana mezar olsa Öf, Leylaaaaaaaaaa. Vazgeçmem senden, Seni sevmeden. Bu gavur babanın Allah belasını versin.

- Ne bela okuyorsun lan. Cellat! Kes biran önce şu pezevengin boynunu...

Cellat baltasını kaldırdı. Kaldırdı... Tam vuracaktı ki!

- Anaaaam diye uyandı Mecnun. Kafasını yokladı hemen, boynu yerindeydi... Ve baktı öbür elide yerindeydi. Ve ayağıda! Yatağında çırılçıplak Leyla'yı gördü... Bir gecede Kıyamet kopmuştu, ölmüştü de o hengameden hiç haberi mi olmamıştı...

Anası çıka geldi Anaaam sesine. O nereye kaybolmuştu ki zaten...

- Azraili'i mi gördün, seni mi yokladı. Ve yatakta üzerini yorganla örten Leyla'yı da görünce...

- Lan kirlettin mi kızı hemen. B.kumu yiyesiceler, boyu devrilesiceler. Ben ne diyecem bunun babasına şimdi. Lan Mecnun senin ağzına s...ım ben. İki dakka boş bırakmaya gelmiyor. İn lan O....pu oğlumun yatağından. Azdın mı iyice zilli..

Ve Leyla'nın babası da gelmişti işte tam bu sıra...

- Sen kimin kızına 'O....pu' dedin...

Dilini yutmuştu. Azrail gelmişti işte yine galiba!

-BbBeb DEDDDNbbb...

- Kızım senin ne bu halin... Kudurdun mu sen!

Leyla: Baba gördüğün gibi değil, hiç günahımız yok, elini bile değemedi bana. Ben süt gibi, yoğurt gibi temizim baba!

Babası: Suuuus! Zındıkın kızı... Seni doğurtacağıma sıpa doğurtsaydım... En iyisi cellad! Yoğurt gibi temizmiş. Yoğurt ne!

Leyla: Sütten oluyor baba! Hem ben zındıkın kızı değil Haşmet'in kızıyım.

Babası: Benim sen gibi kızım yok.

Mecnun: Efendim gördüğünüz gibi değil. Yeminle. Vallahi, Billahi, Tallahi ya! Fesuphanallah, tövbe esteğfirullah ne dertli başım varmış benim. Ne aşkmış bu birşey anlamadım! Arada canım gitti gidecek ama bari, hiç olmazsa, yani. İki dakikalık mutluluğu çok görmeyin bari ya. Leyla güzelim neler oluyor. Biz senle ne zaman bir yatağa girdik! Bana kötülük yaptın mı?

- Valla bi suçumuz yok.

Mecnun: Yoksa bu ne?

Leyla'nın babası Haşmet: Göründüğü gibi değil. Yani sen armut topluyordun o yatakta değil mi...

Mecnun: Vallahi biliyosam anam şurdan şuraya kımıldayamasın. Gözüm önüme aksın...

- Yani senin hiç suçun yok. Kızım seni kirletiyordu...

- Mecnun: Leyla. Yaktın beni Leyla... Evet kızınızı şey ettim... Yaptık be... Gördüğün gibi herşey be...

- Suçunuz sabit görüldü... Örf adete göre bunları gömün toprağa... Gömün toprağı alın ellerinize taşları dostlar. Allah'ını seven acımasın. Bir taş atın... Beni de gömün. Ben yaşayamam bu utançla... Bana da o taşları atın. Rezil ettiler beni. 'Sevgi istediniz verdim. Ülkenin yarısını size verecektim. En koşumlu atlar, Hindistan halıları serecektim, 40 gün kırk gece düğün edecektim, daha ne yapacaktım...

- Ölüm! Ölüm... Zina yapanlara ölüm... Diye bağrıştı artık kendisini daha fazla tutmadı halk.

- Mecnun: ***? ? ** Ne dertli başım varmış... Elime, ayağıma, Leyla'ya sevinemedim bile! Böyle kaderin ben ta içine...

Anasının dili çözülmüştü nihayet...

- Sus çarpılacan oğlum, herşey de vardır bi hayır...

Mecnun: A**** ***

***

Leyla- Mecnun aşkı başlamadan bitecek miydi?

Ak saçlı ihtiyar gecikecek mi, gelecek mi?

Kurtlar Vadisi Pusu'nun bittiğini görecekler mi?

Kadir İnanır'ın öyküdeki son yeri ne?

Zaman yolculuğu diye bir şey var mı?

Ferdi Tayfur ' Bu öyküyü ben yazdım' diyecek mi?

Mehdi ne zaman gelecek?

***

5. Bölüm: 'Gel, gel abi. Bu Öyküde Yok, yok...'

Yaktı beni, yaktı beni...

Yaktı beniiiii, yaktı beni.

O devirde adam yakmakta modaydı ya. Sanki yanıyordu Mecnun, tutuşuyordu. Leyla ise gayet sakindi. Çünkü bu aşk muhafaza ediliyordu. Kalabalık ellerinde taş bekliyordu. Leyla'nın babası 'atış serbest' dediğinde yüzlerce taş tek bir noktaya atılacaktı. Peki baba yüreği bu kadarını kaldırır mıydı? Gelenekler aynen uygulanmalıydı. Şimdi herkes o sözcüğü bekliyordu...

'Atış serbest'

Beklenen cümle gelmiş yüzlerce taş ok gibi çıkmıştı ellerden.

***

Yaktı beni, yaktı beniiii.

***

Son saniyeye kadar duruma müdahele etmeyen ak saçlı, ihtiyar ve öykümüzün piri fanisi, bu kadarından sonra duruma müdahele eder. Hırkası altına aldığı sevgilileri o güç durumdan kurtarmıştı...

- Ben kamyoncu gelir diye beklemiştim. Demişti Leyla... Geleceğe doğru yolculuktayken.

- Ha kamyoncu götürmüş, ha ben kızım. Sen kurtulduğunuza şükret.

- Mecnun: Yaktı beni...

- Bu daha kendinde değil...

- Yaşadıkları az şey değil kızım. Bu aşkta hep o imtihan edildi. Ama güzel günler göreceksiniz, aha da şuraya kertiyorum!

Ve... Günümüze iniş yapacaklarına piri faninin hırkasındaki yama yüzünden 10 yıl beriye indiler... Bu normal bir iniş değildi...

Yıl: 2003. Tam tarih:8 Ocak 2003

İstanbul-Diyarbakır seferini yapan THY'nin RC-100 tipi uçağı Diyarbakır'a inişi sırasında düştü: 74 kişi öldü, üç kişi yaralı kurtuldu. ()

***

Bu kurtulan üç kişi ayrı ayrı hastanelere sevk edildi... Leyla ve Mecnun'un yolları bir kere daha ayrılmıştı. O zamanlar Başbakan 'Gül'dü Türkiye'de. Ve recep Tayyip Erdoğan'a milletvekilliği yolu açılmıştı.

Hastaneden çıkınca Mecnun geçim derdine düştü. Sokaklarda simit sattı. Zamana ayak uydurmakta çok zorlandı. Hele nasıl bir Türkiye'ye düştüğünü mümkün değildi anlaması... Mart ayı gelmiş ülkede Başbakan da değişmişti. Şimdi Başbakan olan 'Recep Tayyip Erdoğan'dı'

Bir cami avlusunda Yarap, yarap! diye yakarışlara başlamıştı...

Ben aşka mağlubum, huzurunda mahcubum... Kes boynumu kıldan ince, Cehennemi düşünmüyor, insan sevince' diye. Bilirsin ki 'Leyla' candır. Leyla'sız Mecnun kanayandır. Sen sevgimizi yaşat Yarap. Bana yol göster. Bu gurbet ellerde kimsesiz kaldım... Tek beni anlayacak 'Leyla' var onuda kaybettim.

***

- Abi kendine gel abi... Zabıtalar geliyor! Ve başlamıştı mesai...

***

Leyla ise iyi yol, kötü yol diye ayrılan İstanbul yollarından tesadüfen de olsa 'İyi yol' da kalmıştı. Bir gece önünü bir kaç adam kesmişti. Ve tesadüf 'Kadir İnanır' o yerden geçiyordu. Leyla tanımıştı İnanır'ı... Ama ne kadar yaşlanmıştı böyle...

- Kamyoncu abi diye sesini duyurmuş, kötü durumdan kurtulmuştu. Kadir İnanır'ın geldiğini gören o bir kaç adam hemen sıvışmıştı...

...

- Seni bir yerden gözüm ısırıyor ama.

- Abi Leyla ben. Beni bir gün kamyonunuzla sevdiğime götürdünüz. Kucağınızda hem de!

- Kucağımda sevgiline götürdüm. Hah tamam hatırladım, yolu kaybetmiştim. Film çekiyorduk... Ama sen hiç yaşlanmamışsın öyle kalmışsın. Hala çok güzel kalmışsın!

- Sana ne olmuş, sende çok yaşlanmışsın. Ap ak olmuşsun, bizim piri fani, ihtiyar dedeme dönmüşsün.

- Yok canım ne yaşlısı. Öhöm, öhömm.

- Abi ocağına düştüm. Mecnun'u kaybettim. Dede de kayıp. Burası ne menem memleketmiş. İşin içinden çıkamıyorum. Yardım et abi...

- Abi demezsen olur.

- Ne diyeyim abi...

- Kadir de!

***

Bir otele götürmüştü Leyla'yı Kadir. Bu nasıl bir güzellikti böyle! Mecnun'u bulacağına söz vermişti. Ama günler geçiyor 'Mecnun' bulunamıyordu. Koca İstanbul'da samanlıkta iğne aramak gibi bir şeydi bu! Kadir Leyla'ya güzel kıyafetler almış, onunla alakadar olmuştu.

Acaba kader ona yuva kuracağı birini mi göndermişti? O gün kuyumcuya uğradı. Ve en pahalısının, en pahalısından bir tek taş yüzük aldı...

Piyango bileti alan Mecnun'a piyango vuracak mı?

Kadir İnanır evlenecek mi?

İhtiyar dede nerede. Nerede ortaya çıkacak. Ortaya çıkacak mı?

Leyla- Mecnun'un kaderinde mutluluk var mı?

Leyla ölecek mi?

Zaman yolculuğu olacak mı?

Ferdi Tayfur hangi şarkısıyla bu öyküde yer bulacak?

Bu öykü ne zaman bitecek?

04.11.2013

***

6. Bölüm: 'İşin Sonunda Ferdi Tayfur Bu Öykü'yü ben Yazdım Demesin...! '

Akşam oldu... Kadir İnanır soluğu otelde aldı. Leyla 'Kadir'i görünce babasını görmüş gibi hem sevindi, hem babasını hatırladığı için ürktü.

- Gel yavrum otur bakalım yanıbaşıma, dedi Kadir. Direk konuya dalacaktı. O lafı eğip, bükmekten hazetmez, duygularını hemen dile getiren biriydi.

Leyla yanına usulca oturdu. Boynunu büktü. Kadir ceketinin cebinden yüzüğü çıkardı...

- Kabul edersen bunu sana aldım...

Leyla yüzüğü görünce neredeyse sevinçten bayılacaktı. Ve o sevinçle hemen parmağına geçirdi...

- Demek beni dünyanın en mutlu adamı yapmayı kabul ettin... Demek karım olmayı kabul ediyorsun. Göreceksin hiç bundan mutsuz olmayacaksın yavrum.

- Ettim mi? Ben şimdi karın mı olacağım... Ceketini çıkardı üzerinden Kadir. Ve Leyla'yı kuvvetlice sardı...

- Evet yavrum karım olacaksın...

- Dur! Yapma... Beni babamdan istemelisin. O ne derse o olur... Allah'ın emriyle...

-*****,? ? ? ? Ne babası, hani sen babandan kaçmıştın. Hani babanın sen gibi kızı yoktu artık... Nayır, nolmaz böyle...

- Ama ne de olsa babam.

Leyla aslında manevra yapıyordu. Çünkü onun aklında, ayağında, kolunda, yüreğinde hep Mecnun vardı. Ve Leyla- Mecnun aşkı'na kara sürülemezdi, buna Hakkı yoktu. Yoktu işte.

- Pekala seni babandan isteyeceğim...

- Kamyonla mı gideceksin istemeye!

- Ne kamyonu... Ha sen orda kaldın. Aman Allah'ım sen bu zamandan değilsin ki! Senin baban kimbilir ne oldu! Belki de öldü...

- Evet bu zamandan değilim, ben zamanıma geri dönmek istemiyorum da! Babam beni keser... Hem bu zaman daha güzelmiş... Bizim zamanda hiç bir şey yok. Elektrik yok. Suyu çeşmeden alıyoruz... Hep çamaşır yıka, dağdan odun getir. Burada bir tıkla haaytın değişiyor...

- Kamyonumla seni zamanına geri götüreyim de gör! Sen bu zamanı daha çok arayacaksın... Seni babana teslim eder bende dönerim bu zamana. Bağrıma da taş basarım...

- Kulun olayım yapma! Babama götürme beni... Her istediğine 'he' derim...

- Evlen benimle...

- Peki. (Nedense peki demişti. Ama peki derken bu evliliğin olamayacağına inanıyor, Kaderin cilvesine güveniyor, bir şekilde Mecnun'un çıkacağına ya da ihtiyar dedenin bu evliliğe mani olacağına inanıyordu)

- Peki ama bir şartım var...

- Nedir?

- Mecnun'u bulunca, yaşıyor mu, bu gurbet ellerde aç- açık mı geziyor, durumu ne, onu dünya gözüyle bir kere daha gördüğümde...

- Ya onu görünce benden vazgeçersen!

- Bunca iyilik ettin. Beni kötülerden kurtardın. Eğer kaderimse çekerim... Hem sende beneim hayallerimin kahramanıydın. O ilk kamyonla gördüğüm gün etkinden kolay kolay çıkamamıştım...

- Leyla'm.

- Şimdi biraz yaşlanmışsın ama yine taş gibi adamsın!

- Ah be güzelim. Ben ne güzeller gördüm, yatağımdan geçti ama hiç biri bana senin gibi yakın olmadı. Ben hep senin gibi birini aradım. Seni ilk gördüğümde ' Yan gözle bile bakma' demeseyi o ihtiyar seni alır ta o zaman lkadınım yapardım. Kaderimde yazıysa bana gelir dedim, geldin işte. Ama geç geldin. Hep seni bekledim. Gözlerin bir an aklımdan çıkmıyordu...

- Kadir abim.

- Senin ben ta annenin... Ağzımdan kötü bir şey çıkartma benim. Abi yok! ! Yok... Kocan olacağım senin.... Karım olacaksın, işte o kadar... Yarın beraber gelinlik bakacağız...

- Peki.

***

Mecnun'a bir tır çarpmıştı. Ağır yaralıydı. Milli piyango bileti almıştı dişinden- tırnağından arttırıp. Lakin milli piyango vuracağına gelmiş tır vurmuştu. Karşıdan karşıya geçmesini tam öğrenememişti. Yerde kıvranıyor bir Allah'ın kulu da ya görmüyor, ya aracı ile durmuyordu... Adeta ölüme terkedilmişti...

Ta ki Türkan Şoray'ın arabası duruncaya kadar...

'Memorial Hastanesi'ne' yetiştirmişti Sultan. Erkek gibi kadındı. O yetiştirmese gazete kağıtlarıyla örtülmüştü üzeri şimdiye çoktan belkide... Sultan, sultanlığının yanına insanlığını da ekledi hastanenin tüm masraflarını karşılayarak hastaneden çıktı... Tek ricası vardı doktorlardan 'Ağır yaralı' yaşasın. bir insan kurtarmanın sevinci vardı üzerinde. kendisini kuş gibi hafif hissediyordu senelerden sonra...

Bu çarpma sonucu Mecnun hayata dönmüş, ama görme kabiliyetinin yüzde 95'ini kaybetmişti. 2 gün sonra 'Hastabakıcılar' tarafından hastaneden çıkarıldı. Daha da doğrusu kapı dışarı edildi... Doktorlar Mecnun'un göremediğini bile bilmiyordu. Aynı gün 'Sultan' ise hastaneye tekrar geldi. 'GRİP' OLMUŞTU... Gelmişken 'Mecnun'u görmek, yaşayıp, yaşamadığını öğrenmek istedi... Ama yoktu aradığı...

O günden sonra İstanbul sokaklarında Mecnun'u aradı gözleri. Gözleri görmeyen Mecnun ise kah düştü, kah kalktı. Bir cami avlusuna varamadan insan tacirlerinin eline düştü... Körlüğü iyi para kazandırırdı.

Sonraki günlerde 'Milli piyango' çekildi... Büyük ikramiyenin bir küçüğünün 'Mecnun'a çıkmış olma ihtimali belki yüzde elliydi. Piyango biletine henüz bakamamıştı. Kimseye de bakın diyemiyordu. Elinde tek varlığı o bilet kalmıştı...

Akşam dilenip kazandığı paraları 'Büyük Reis'e yine teslim etti... Ama çok az kazanmıştı... Artık ilk günlerdeki gibi çok kazandırmıyordu. Acaba para mı saklıyordu!

-Ulan seni yedirip, içiriyoruz, barınacak yer veriyoruz, gören gözün oluyoruz senin ettiğine bak! Bu ne lan dilenciye mi veriyorsun sen bunu... Adamakıllı dövün şu hergeleyi ve üzerini arayın. Bakalım bizden ne kadar çalmış!

Üzerinde bir tek bileti buldular!

***

Artık çok kazanmak için dilenmenin yanında araba camlarını da silecekti...

***

İhtiyar dede ilk bir morgda gözlerini açtı... Zorla yumdular morg görevlileri... Sonra omuzlarda tabutla giderken açtı... Kendisini tabutta vampir gibi hissediyordu.... Tabutta hareket duyan cemaat kazıklarla saldırdı... En nihayet gömdüler zorlada olsa dedeyi...

Dede gömülmeden 'etmeyin, eylemeyin ben Hızır'ım dese de kalabalık hiç oralı olmadı... 'Kont Dracula'yım diyecek değil ya dediler!

Ve ihtiyar dede toprak altından gün yüzüne 'İş işten tam geçmeden' çıktı... O ölemezdi... Zira sevenlerin tek ihtiyar dedesi, son kalesi, en son limanıydı...

***

Bazen kaderin ne yapsanız önüne- arkasına geçemezsiniz. Mecnun'a 'Sultan'ın arabasının camlarını sildirmek gibi görevleri vardı Kader'in...

Sultan, Mecnun'a Aşık mı olacak?

Mecnun'da Sultan'a aşık olur mu?

Leyla'yı sonunda Kadir İnanır mı alacak?

Buna 'Kader' ne diyecek...

Sevenler kara toprakta mı rahat eder?

Milli Piyango'nun büyük ikramiyesinin bir küçüğü gerçekten Mecnun'a mı çıkmıştı?

İhtiyar dede yani Hızır artık Jubilesini mi yapacaktı?

Zamanda geri mi gideceklerdi, ileri mi?

Ferdi Tayfur öyküye nasıl dahil olacak? Bu öyküyü ben yazdım diyecek mi?

***

7. Bölüm: 'Mecnun Halife Mi Olacak, Başbakan mı? '

Başına daha neler geldi neler... İhtiyar dede 2003 Yılına Leyla- Mecnun kadar adapte olamadı... Neler görmüş, geçirmişti ama bu dünyadan emeklilik istiyordu artık. Şu Jubilesini de bir yapsaydı... Muhafaza edeceği Leyla ve Mecnun aşkının izini de kaybetmişti... Bir duyuma göre İstanbul'daydı aradıkları... İstanbul ise ayrı bir dünya!

- Kızım burası neresi...

- Sorry?

- Ha soruyu anlamadın... Sori şu 'Burası neresi'

Adam bir şey anlamadım der gibisinden kafasını salladı... (Adamı kız sanmıştı...! Saçları uzundu ya ama kız değil adamdı)

***

Saçlarını ören bir ben olaydım,

Siyah gözlerinde sürmen olaydım.

Sağ yanak altının sol köşesinde.

Senden ayrılmayan bir ben olaydım...!

...

Mecnun gönlünün sultanını bulmuştu ve Leyla'yı unutmuştu. Halbuki dışarıda ne sultanlar vardı...! Bir içim su. Ama gönül ferman dinlemez. Bu dünyaya tekrar gelse yine 'sultan'derdi... Acaba arada atladığım, size söylemediğim bir şey mi vardı. Yani uydururken neye göre uyduruyordum. Aradan üç ay geçmişti. Sultan Mecnun'a aşık olmuş, Mecnun ilk sefer ona pas vermemişti. Şimdi ise büyülenmiş gibi 'Sultanın' dizi dibindeydi. Belki de büyülenmişti... Ferdi Tayfur babadan ne duyarsa Sultan'a mırıldanıyordu...

Koşan bir ceylansın sevda dağında,

Tutulan av benim gizli ağında,

Yaralı kuş gibi sinen bağında.

Derdini söyleyen bir ben olaydım...

...

Aşkın yolarında biricik uğrak.

Sevgi durağında ilk ve son durak.

Ayağın altına serilen toprak.

Çiğneyip, geçtiğin bir ben olaydım...

***

Ve Kadir İnanır' da Mecnun'un izini buldu. Onun Sultan'la kare kare fotoğraflarını çekti...! Leyla'nın önüne attı...

- İşte aşık olduğun adam...

- Ama bu kadında ne bulmuş ki bende olmayan!

- O kadın dediğin hala 'Sultan' diye anılır...

- Fotomontaj olmasın bunlar...

-******.

-Gözlerimle göreceğim işte!

- Fotomontaj ne demek güzelim sen biliyor musun?

- Türk filmlerinde çok oluyor ama!

- Sana kaç kere dedim uzak dur. Türk filmleri ile yatıp kalkma diye. Bak herşeye şüpheci bakıyorsun!

Elinden çekti...

- Kalk sana gözlerinle göstereceğim gerçeği. Gel benimle.

- Ama kamyonunla gidelim...

- Kamyoncu değilim ben! Sana kaç kere dedim, film o! (Peki o filmi neden hiç izletmemişti- neden saklıyordu)

Ve düştüler yola... Ve Leyla gözleriyle gördü Mecnun'u... Yıkıldı... Yıldırım nikahı ile evlenmeye karar vedi İnanır'la...

Bu arada onları gören 'İhtiyar Dede' durumdan hiçbir şey anlamadı... Mecnun'da, leyla'da ne çabuk birbirlerinden başka birilerini bulmuştu böyle...

***

Yani bu uyduruk öyküde artık bu zamandan çekip almalıydı yavrularını... Ama pili bitiyordu İhtiyar Dede'nin... Geçmişe gidemezdi, bu zamanda duramazdı... Yoksa ilelebet Leyla- Mecnun AŞKI zarar görecekti... Acele etmeliydi...

- Leylaaa! Mecnun! ! !

- İkside sese baktı, ikiside birbirine...

- Ölüyorum evlatlarım dedi yerde kıvrandı ihtiyar dedeleri...

Hemen koştular yanına. Kadir İnanır ile Sultan da birbirine bakıştılar. Sanki yıllar öncesinin 'Asya'sı bakıyordu kendisine gibi içi titredi İnanır'ın...

- Ölme dedemiz diye evlatları soluğuna kadar sokulduklarında hırkasını kapadı ihtiyar dede... Ama nereye gideceğini bilmiyordu... Allah verede dedi içinden 'Milattan öncesine' gitmesek...

***

Kadir İnanır: Onlar bu zamandan değillerdi...

Türkan Şoray: Keşke bizde bu zamandan olmasak...

Kadir İnanır: Onlar birbirleri için yaratılmış...

Türkan Şoray: Biliyorum... Mecnun'a en feci büyüler yaptım. Ne yaptımsa 'Sultanım' dedirtemedim hep 'Leyla'm' dedi...

Kadir İnanır: Seni Leyla'mı sanıyordu.

Türkan Şoray: Evet.

Kadir İnanır: Ama Leyla'nın tırnağı bile olamassın Sen. O çok güzel!

Türkan Şoray: Görmüyordu beni, sen ne demek istiyorsun... Bir zamanlar bende çok güzeldim, sende çok yakışıklıydın...

Kadir İnanır: Ama artık değiliz.... Bu gecede kendimleyim anlaşılan! Tamda bu gördüğüm düşü hakikat sanıyordum...

Türkan Şoray: Bende Mecnun'u özleyeceğim. ne güzel Beş taş oynuyorduk!

***

Pili büsbütün bitmişti ihtiyar dedenin... Artık onsuzdular şimdiki zamanda! Ve yine ayrı düşmüşlerdi Leyla ile. Ama fazla uzağa değil 2023 yılına düşmüşlerdi...

' Gökten zembille inen' bu adamı görünce halk etrafında toplandı... Halkın içinde kaldı Mecnun. yer İstanbul'du...

Leyla ise Özgürlük heykelinin en tepesine düşmüştü...

İşin garip tarafı ise Halkın kucaklarında ne aradığını hiç anlamamış olmasıydı Mecnun'un... Gözleri çok iyi görüyordu üstelik... Halka 'Mecnun'un Me'sini dediğinde halk çığlık koparmış meydan 'Mehdi, Mehdi' sesleri ile dolmuştu...

'Şimdi ayıkla pirincin taşını Mecnun'

İhtiyar dede son vazifesinde çuvallamıştı... Hemde ne çuvallama.

***

Recep Tayyip Erdoğan 'Halifeliği' aman Başbakanlığı 'Mecnun' a devredecekti bundan böyle!

'The Son'

08.11.2013

***

Öykünün SONSÖZ'Ü: ' Atatürk' e bizlere bıraktığı Cumhuriyet için minnettarlık duyar ' YAZMA Özgürlüğümüzün Hakkını vererek O'nu rahmetle anarım...' Bu Türkiye O'nun mirası bize... Rahat uyu Ata'm.

İbrahim Arslan
Kayıt Tarihi : 19.3.2014 10:35:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İbrahim Arslan