Yıl 1983
Yuvası olmayanların yeri idi burası. Annesi, babası olmayanların, halası, amcası, bacısı, dedesi, ninesi olmayanların. Ya da varda yok. Bırakmışlar sizi kaderinize…
Bir oda içerisinde 16 çocuktular şimdi… Ve hepsinin bir hikayesi vardı. Ve hepsi de kimsesizdiler işte… Gece aralarına iki kişi daha katıldı. O gece bütün çocuklar uyuyordu üç çocuk dışında… Metin ile Halil birbiri ile konuşuyorlar ve biri de onları dinliyordu: Dicle.
İçeri şimdi girenler ise iki kardeşti. İkiside aynı gecede annesiz babasız kalmıştı… Babası, annelerini öldürmüştü bir yıl önce. Ve şimdi kimsesizler yurduna düşmüşlerdi. Ne ablaları ne de abisi bu ayrılığa engel olamamışlardı. Devletin görevlileri akşamüzeri evlerine gelmiş ve köylerinden İstanbul da bulunan kimsesizler yurduna yolculuk başlamıştı. Ve işin garibi çocuklar bu ayrılığı nereye götürüldüklerini bile tam anlayamamışlardı. Şimdi köylerinden ninesinden 2 ablasından ve abisinden çok uzaktılar işte. Neler yaşamamışlardı ki şu son 2 yılda iki kardeş…
Sadece bir yatak vardı boş… Görevliden birisi bağırdı…
Uyanık olan var mı. Uyuyamayan var mı
Çok az bir sessizlikten sonra Dicle bağırdı ben varım…
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta